TÜRBANLI BÖREK

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

TÜRBANLI BÖREK



1 Kasım 2015 tarihinde yapılacak genel seçimler için açıklanan bakanlar kurulunda aileden sorumlu bakanın türbanlı bir kadın olması, yıllardır laikliğe indirilen darbelerin en büyüklerindendir. Türban, başörtüsü değildir. Yıllardır türbana, başörtüsü diyerek, toplumun algılarını değiştirmek isteyenler, ortaçağ karanlığına geri dönmeyi arzulayan çağdışı kimselerdir. Anayasa’da tanımını bulan laiklik ilkesi, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarında vurgulandığı gibi, siyasal İslam’ın simgesi olan türbana geçit vermemektedir. Yani kamusal alanda türban yasağı devam etmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi türban yasağının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin din ve inanç özgürlüğü ile eğitim alma hakkına ilişkin düzenlemelerine aykırı olmadığına karar vermiştir. Demokrasi ilkesi yönünden başkalarının hak ve özgürlükleri ile kamu düzeninin korunması amacıyla getirilen bu yasağın meşru olduğunu karara bağlamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, türbanı siyasi İslam’ın simgesi olarak kabul etmiştir.

Tayyip Erdoğan 1996 yılında yaptığı bir konuşmada şunları söylemişti: ”Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, diye!.. Yahu bu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek!.. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına?.. Bu ne menem şey?.. Çıkıyor İçişleri Bakanı, ‘Devlet dine karışır’ diyor. Eeee.. gerisini niye söylemiyorsun?.. Din devlete karışır demiyorsun!..” AKP milletvekili Hüsnü Tuna 25 Ocak 2008 tarihinde Konya’da yaptığı konuşmada; “Üniversitelerde kılık kıyafet serbest olursa, kamu hizmetinde yasak devam eder mi? İnşallah hedefimiz kamu hizmetlerinde de, yani kamu hizmeti veren personellerde de böyle bir yasağın olmamasıdır.“ demiştir. 29 Ocak 2008 tarihinde AKP Kadın Kolları Başkanı ve milletvekili Fatma Şahin, “Türbanda adım adım gideceğiz, önce mezuniyet, sonra memuriyet” demişti. AKP’nin bakaracı ve makaracı eski bakanlarından Egemen Bağış ise, türbanın mecliste de serbest olması gerektiğini savunmuştu.

12 Eylül 2010 halkoylaması öncesinde “türban sorununu biz çözeriz” söylemini ortaya atan yeni CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 21 Eylül 2010 tarihinde Berlin’de yaptığı açıklamada; ”ben bugün için laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum. Eğer tehlikede dersek bunun altını doldurmak lazım, askıda kalır, gerekçelendiremem” demişti. Yeni CHP’nin bazı yöneticileri de TBMM’de türbanlı milletvekili olmasını arzu ettiklerini söylemişlerdi. 

Anayasa Mahkemesi kararıyla laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kanıtlanan siyasi iktidarın hukuk tanımazlıkları ve sessiz muhalefetin gizli desteğiyle 31 Ekim 2013 tarihinde TBMM’ye türbanlı milletvekilleri girmişti. Bunun üzerine yeni CHP Genel Başkanı milletvekillerinin türban takmasından mutlu olduğunu söyleyerek, “parlamentoda gerçekten bir tarih yazdık” diyebilmişti. Cumhuriyete meydan okumayı, anayasayı ve hukuku çiğnemeyi tarih yazılması olarak nitelendirenlerin sığ bilgilerinin ve çapsız ufuklarının son aşaması ihanettir. Tarihin ve toplumun bu ihanetleri affetmeyeceğinin de bilinmesi gerekmektedir.
Şeriat yasalarını savunan bu türbanlı bakanın aynı zamanda üniversitede profesör unvanlı bir akademisyen olması da, YÖK’ü ve eğitim sistemini sorgulamakta çok geç kaldığımızın kanıtıdır. Börek ile evliliği ilişkilendirip şaşırtıcı bir gündem yaratarak dikkatleri başka yöne çekme taktiğini başarıyla uygulayan bu türbanlı bakan, ülkemizin çürütüldüğünün fotoğrafıdır. Türbanlı bakanın börek söylemi üzerine birçok insan sosyal medyada bu trajikomik durumla dalga geçti. Mizah, bu karanlık zihniyetin başa çıkmakta zorlandığı bir olgudur ki bunun örneğini Gezi olayları sırasında hep birlikte gördük. Ancak esprileri uzatmak ve gelinen ciddi aşamayla dalga geçmek bizlere birşey kazandırmaz. Bunun yerine kadınlı, erkekli hep birlikte alanlara inebilme cesaretini gösterebilseydik, karanlıktan çıkış yolu bulmak daha kolay olurdu. Unutmamalıyız ki; tepkileri eritmenin bir yöntemi olan sosyal medyada yapılan ucuz kahramanlık ve gösteriler, duyarsız bir toplum yaratabilmenin de gizli yolunu açmaktadır.
Türkiye’de laiklik ilkesi terk edilerek din, devlete egemen kılınmak istenmekte ve İslam devleti arzulanmaktadır. Bunun yanında siyasal İslam’ın simgesi türban ile tüm yolsuzluklar, ahlaksızlıklar ve pislikler örtülmek istenmektedir. Sosyal medyadan alanlara inerek, yapılan tüm bu yanlışlara dur demek için bilinçli ve kararlı bir şekilde yapılacak örgütlü mücadeleye gereksinim vardır.


Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.