TÜM GÖÇMEN İŞÇİLERİN VE AİLE BİREYLERİNİN İNSAN HAKLARI

ABONE OL
11:48 - 23/10/2020 11:48
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

TÜM GÖÇMEN İŞÇİLERİN VE AİLE BİREYLERİNİN İNSAN HAKLARI

Günümüzde beğensek de beğenmesek de insan hakları konularında en kapsayıcı olan ve sınırlı etkisine, sürekli eleştirilmesine rağmen vazgeçilmesi mümkün olmayan tek uluslararası kuruluş Birleşmiş Milletler. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nden başlayarak dünyada her coğrafyada ve herkes için insan haklarının evrensel norm ve standartları Birleşmiş Milletler tarafından belirlenmiş ve üye ülkelerin bu ilkelere uyması için çeşitli mekanizmalar kullanılıyor. Bu mekanizmalardan biri de 1990 yılında üye ülkelerin imza ve onaylarına açılan “Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Bireylerinin Haklarının Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmedir”. Bu sözleşme, işgücü göçmenleri ve getirdiği normlarla tüm göçmenler için en kapsayıcı uluslararası hukuk aracıdır. 

Türkiye’nin 2004 yılında taraf olduğu bu Sözleşmeyi halen onaylamış olan ülke sayısı sadece 51 ve bu ülkeler hep göçmen kaynağı ülkeler. Türkiye de geçmişte bu kategoride sayılırken günümüzde göç alan ve transit göç ülkesi olarak anılıyor. Taraf olan ülkelerin yurtdışında yaşayan yurttaşlarına sunduğu ve haklarının korunması amaçlı sorumlulukları söz konusu Sözleşmenin önemli maddeleri arasında. Sözleşme, üye ülkelerin aday göstermesi ile dört yıllığına seçilen ve uluslararası bağımsız uzman konumunda olan 14 kişiden oluşan bir denetleme komitesi vasıtasıyla Sözleşme hükümlerinin uygulamalarını izliyor. Bu 14 kişinin arasında iki yıldır ben de görev yapıyorum. Sözleşmeye taraf olan ülkeler Komiteye periyodik raporlar sunmak ve ilgili tüm mevzuatlarının Sözleşme hükümlerine uymasını sağlamakla mükellefler. 

Sözleşme ile ilgili bu kısa girişten sonra gelelim başta Almanya olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinin göçmen işçilerin ve ailelerinin korunmasına ilişkin nasıl bir tavır takındıklarına. Geleneksel olarak göçmen kabul eden “kuzey” ülkeleri, yani, kuzey yarıkürenin zengin ve sanayileşmiş devletleri kendi iç hukukları çerçevesinde topraklarında yaşayan göçmenlere yeterli hakların verildiği düşüncesiyle uluslararası anlaşmalarla kendilerini bağlamaktan kaçınmaktadırlar. Ancak, uluslararası anlaşmaların getirdiği belli norm ve standartlar bu ülkelerin iç hukuklarında yeterince sağlanmamış olabilmektedir. Nitekim yukarıda sözünü ettiğim uluslararası Sözleşme “tüm göçmen işçiler” kavramıyla düzensiz göç süreçlerindeki göçmenlerin de insan haklarının korunmasını amaçlamaktadır. Göçmen işçi istihdam eden ülkelerin mevzuatlarında düzensiz (kaçak) işçilerle ilgili koruyucu hükümlere yer verilmemiştir. Yine bu Sözleşme ülkeden sınır dışı edilmek için kaçak göçmenliğin yeterli bir suç teşkil etmediğini ve göçmenlerin belli bir yerde gözaltına alınmasının (detention) uygun olmadığı hükümlerini içermektedir. Sözleşme, aile birleştirmesini de insan hakları kapsamında ele almıştır. Bunlar ve birçok diğer hüküm günümüzde Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen uluslararası normlardır. Ne yazık ki, geleneksel göçmen kabul eden ülkeler bu normlara gözlerini kapatmakta, böylece küresel bir göç hukukunun da meydana gelmesini engellemektedirler. Topraklarında milyonlarca göçmenin barındığı Avrupa Birliği kurumsal olarak Sözleşmeye taraf olamamakla birlikte üye ülkelerin taraf olmasını da bugüne kadar engellemiştir. 

İnsan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan bu zengin ülkeler iş tüm göçmen işçilere ve aile bireylerinin insan haklarını teslime geldiği zaman hiç oralı olmamayı yeğlemektedirler. Daha doğrusu bu meseleyi insan hakları kapsamında görmekten kaçınmaktadırlar.  Bu ülkeler aynı zamanda Birleşmiş Milletler gibi uluslararası forumlarda adlarının zikredilmesinden de rahatsız olmaktadırlar. Bu nedenle de uluslararası hukuki taahhütlerin altına girmekten pek hoşlanmamaktadırlar. 
Almanya’daki ve Avrupa’nın diğer ülkelerdeki Türk ve diğer göçmen kuruluşlarının Sözleşme ile ilgili girişimlerde bulunmalarının bu tavrın değişmesine katkı bulunabileceği, bu konuda duyarlıkların gelişebileceği unutulmamalıdır. Hele ki günümüzde dörtnala gelişen ırkçı/popülist söylemin bugüne kadar alınan hakları da büyük olasılıkla tehlikeye sokacağı düşünülürse, bugün haklar için daha da etkili mücadele etmenin önemi herhalde anlaşılacaktır. 

Doç. Dr. O. Can Ünver

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.