TREN RAYDAN ÇIKTI

ABONE OL
18:22 - 01/10/2020 18:22
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

TREN RAYDAN ÇIKTI

Recep Tayyip Erdoğan:
‘’Demokrasi bizim için bir araçtır’’ derken, içtendi.
Hatta benzetme yaparken; ‘’ Demokrasi bir trendir, işimiz bitince ineriz’’ derken, demokrasiye inanmadığını ama takiyye yapacağını belirtiyordu.
AKP ve Recep Tayyip Erdoğan, bu trene bu niyetle bindiler.
Birçok medya patronu, yazar- çizer takımı biat ettiler, o trene bindiler.
Medyayı da onlar araç olarak kullanıyorlardı.
Devletten ihaleler, teşvikler ağızlarını sulandırmıştı.
Dinci tayfası; türban, imam hatip okulu ile uğraşırlarken güya onlar parsayı toplayacaklardı.
Gazetelerinde sürüyle Kemalizm’e, laikliğe şaşı bakan dönmeler de vardı.
Bazıları, dönekliği benliklerine kazımışlardı.
Soldan, zıplayarak demokratlık, rollerinde iktidar dalkavukluğuna soyundular.
Bazıları Tayyip Erdoğan için kitaplar, methiyeler bile yazdılar.
Bu kaşarlanmış medya kalpazanları iyi koku alabiliyorlardı.
İktidara yaranmak için meslektaşlarını ihbar ettiler, milletvekilliği kaptılar. 
Köşe yazarları oldular, bavul bavul sahte belge taşıdılar.
Tarihe muhbir gazeteciler olarak geçtiler.
AB kanatları altında proje yaptılar, ABD vakıflarından aldıkları araştırma karşılığında Türkiye için Truva Atı rolü oynayarak ülkelerine ihanet ettiler.
Gönüllü olarak dindar-kindar saflarda demokrasicilik adına trene kapağı attılar.
Danışıklı programlarda bazı dördü bir yerde, bazı beşi bir yerde, alınmış omurgalarıyla virgül şekline girerek akrobasi alanında da becerilerini sergilediler.
Kolay kariyer yapmak için AKP’nin eteğine sarılan ve kartvizitlerinde Dr., Doç., Prof. yazan sözde bilim adamları bu trenin lüks vagonlarına yerleştiler.
İşin başından beri akademik destek sağlayan cemaatle yargıyı, emniyeti sıraya dizdiler.
Yıllardır ışık evlerinde beyinleri ulu emre itaate kurgulanarak bu günler için yetiştirilen mümin ordusu bürokrasinin kılcal damarlarına kadar girdiler.
Pozitif bilim rafa kaldırıldı, her doğa olayına ayetli dualı açıklamalara başladılar.
Bu zevatlarla liboş takımı, Recep Tayyip’i Avrupa’ya; demokrat, hatta sosyal demokrat olarak yutturmaya çalıştılar.
Avrupa, Avrupa Birliği’ni barış köprüsü olarak kurduklarını söyleyip dursun, batı değerleri yerine çıkarlarını seçmeyi yeğlediklerinden bu orta oyununu opera yerine koyup alkışladılar.
Alman başbakanının maaşına gıpta eden başbakan, çocuklarını bir hayır sahibi himmetiyle Amerikalarda okuttuğunu bile yutturabildi.
Suudi Arabistan’da okutacak değildi herhalde.
Çocuklar da maşallah akıllı çıktılar, hayır parasıyla uçakla gittiler, gemiciklerle döndüler.
Hadi kerime türban takamadığı için Amerikalarda okudu. 
Ya mahdumlar ne için gittiler? Bilinmez…
Tekmil muhalefet türbanla, camide siyasetle becelleşirken, AKP değme ticaret erbabını cebinden çıkarırmış meğer.
Yıllar geçtikçe anlı şanlı narin iş adamları ihale, teşvik peşinde boşuna koştuklarını anladıklarında iş işten geçmişti.
”Allah, maşallah!” diye milleti kuşa baktırırken, kendileri dünyalıklarını istiflemişler. 
AB’den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış, çikolatalı dolarları istiflerken:
”Her Cuma bir ayet sallıyorum.. 
Sabah beşte çaktım bir tane daha 
Bakara makara.” Diye halkla dalga geçiyormuş.
Uzun zamandır yanında taşıdığı eski dev solcu, sonra çevreci, sonra sağ sosyal demokrat, yeni AKP Milletvekili adayı Kıbrıs vatandaşı TGB’li gençlerin üzerine saldıran Ozan Ceyhun’la hangi AB projelerinde rol oynadığı araştırılmaya başlandığı söylenmekte.
Bakalım Avrupa cephesinde hangi Bakara makara marifetleri çıkacak?
Havuzlar, rüşvetler, vakıflar, İsviçre Bankalarında hesaplar, yeni yeni gemiler, tesettürlü villalar paralar, dolarlar.
Yalana, şiddete dayalı her iktidarın mutlaka bir sonu vardır.
Her gecenin bir gündüzü, her çıkışın bir de inişi olduğu gibi.
Gezi’de başlayan iniş, 17 Aralıkta yolun sonuna gelindiğinin alarmını vermişti.
Bu nedenle Tayyip Erdoğan fena panikledi.
Tüm kirli çamaşırlar ortalığa saçılınca gerçekler bir bir ortaya çıkmaya başladı.
Onlar için iki seçenek vardı:
Ya yargıya gidip hesap vereceklerdi ya da tüm engelleri ortadan kaldırmak için saldıracaklardı.
Başbakan ikinci yolu, yanı saldırıyı seçti.
Hukuk ve demokrasi treni ilk istasyonda teklemeye başlamıştı.
Hedefe ulaşınca inecekti.
Ama tren raydan çıkmıştı artık.
At bile sahibine göre kişner. 
Sırtına binmeye çalıştığı an sırtından fırlatıp atmıştı.
İnsanlarının at kadar sezgisi olmadığı bir ülke olmak yakışmıyor Türkiye’ye.
Bu tren içerisine dolan hırsızın, fırsatçının, işbirlikçinin bölücünün yönetiminde hızla uçuruma gidişini seyrediyoruz ama
Bu tren demokrasidir,
Bu tren hukuktur, 
Bu tren Türkiye’dir…
Farkında mısınız?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.