TEVHİD YOLUNA BAŞ KOYANI EBU CEHİLLER RAHAT BIRAKMAZ

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sevgili okuyucularım. Bir masal yazdım siteye geçen hafta. Site sahibi Sevgili Sefa Bey kardeşimin bana söylediğine göre bu masal 20.08.2012 saat 08.57′ de siteye konulmuş ve 23.08.2012 saat 20.56 itibariyle 701 kez tıklanmış.

Ayrıca yazıya yorum da yazıldı. Yayınlanan yorumların sayısı 16. Birkaç yorumun dışında yorumlar içerik olarak çok kötü. Dini cemaatleri biraz tanıyanlar bu yorumların organize edilerek yazdırıldığını hemen anlar. Bunlar bizim Müslüman kimlikli kardeşlerimizdir. Sağ olsunlar beni unutmamışlar. Siz kıymetli okuyucularımıza yansıyan yorumlardan daha fazlasını Sefa Bey kardeşim bana e-mail aracılığıyla ulaştırdı. Ve dedi ki “Hocam bu e-mailleri yayımlamak benim edep anlayışıma uymuyor, ancak haberinin olması için sana gönderiyorum.”

Okudum o e-Mailleri, hem sevindim hem de üzüldüm. Sevindim, günahlarımı paylaşanlar çıktığı için, üzüldüm, bu insanlar hâlâ bıraktığımız yerde otlamaya devam ediyorlar. Bir adım yol kat etmedikleri gibi çok geriye gitmişler.

Hayıflandım ve Allah’a düa ettim. “Allah’ım sana ne kadar şükretsem azdır, yol bu yoldur, bu yol elçilerin yoludur. Sen beni ve arkadaşlarımı bu yolda daim eyle. Müşrikleşenlerin tasallutlarından beni ve arkadaşlarımı uzak tut. Selam olsun tevhid yolunun haysiyetli yolcularına.

Allah’ım şirk bataklığında debelenen o zavallı insanlara basiret ve hidayet nasip eyle. Allah’ım onlar bilmiyorlar, eğer bilselerdi ayrılırlar mıydı tevhid yolundan.”

***

Ahir zaman peygamberi Hz. Muhammed gençliğinde el üstünde tutulan bir insandı. Mekkeliler onu çok severlerdi. Bundan dolayı da O’na Muhammed’ül Emin dediler. Güvenilir insan demektir. Elinden ve dilinden kimsenin rahatsız olmadığı ve olmayacağı insan demektir.

Gençliğinde haksızlığa uğrayanların başvuruda bulunabilecekleri bir dernek kurulmuştu Mekke’de, o genç adam hemen o derneğin içinde yer aldı. Mazlumların yanında olmak onun için vazgeçilemez bir görevdi.

40 yaşına geldiğinde, vahiy almaya başlamış ve peygamberler listesinin son halkasına adını yazdırmıştı. Peygamberlerin sonuncusu olarak da dünyaya ilan edilmişti Sevgilisi tarafından.

Görevi, dünyaya Allah’ın bir olduğunu ilan etmekti. O da onu yaptı. “Allah birdir” dedi, “Putlara tapmayınız onların size faydası yoktur” dedi.

Mekke halkı da biliyormuş aslında putların insana fayda vermediğini, ancak o putlar sayesinde Mekke’nin ekonomisi güçleniyormuş. Dolayısıyla çıkarları Allah’ın bir olduğunu kabul etmeye mani oluyormuş. Dini, ticari emellerine alet ederek para kazanmak kolaylarına geliyormuş, fazla emek sarf etmeden duygulara hitap ederek, mistik bir hava içine insanları kanalize etmek ve onların ceplerindeki paraları almak hem çok kolay hem de çok kazançlı bir yol imiş.

Allah’ın varlığını kabul ettiği halde, bazı şeyleri vesile kılarak Allah’a ulaşmaya çalışanlara müşrik denirmiş. Vahyin Sahibi müşrikleri hiç sevmezmiş, bu konuda asla taviz vermezmiş. Müşriğin cezası kâfirin cezasından daha şiddetliymiş.

***

Mekke müşrikleri zaman zaman toplanıp durum değerlendirmesi yaparlarmış. “Ne yapacağız

bu Muhammed’i, davasından vazgeçmiyor. Ne kadar da eziyet etsek, ambargonun her türlüsünü de uygulasak, etrafındakileri taciz de etsek, öldürsek de vazgeçmiyor Allah birdir demekten” derler ve Muhammed’in sesini kesmenin başka türlü planlarını yapmaya çalışırlarmış.

Mekke’nin en güzel kızıyla evlendirelim seni demişler, Mekke yönetiminin başına geç demişler, kralımız ol demişler, mal, mülk, servet verelim demişler. Ama o, bunlara itibar etmemiş. “Allah birdir” demeye devam etmiş. Yollarına dikenler serpmişler, üzerine hayvan pisliği atmışlar, tuzaklar kurmuşlar, kendi akrabaları dahil olmak üzere herkes sırtını dönmüş O’na. O yine “Allah birdir, gerisi lafı güzaftır” diyerek davetine devam etmiş.

Taif’te akrabaları varmış. Bir gün oraya gitmiş. Allah’ın bir olduğunu söyleyecekmiş onlara, nede olsa akrabalarıymış Taif’liler. Gitmiş gitmesine de, gidip gideceğine pişman olmuş. Ama yine görev görevdir demiş ve teslim olmuş görevi veren Makama. Çünkü, onlar da Mekke halkı gibi aşağılamışlar onu. Akraba falan dememişler. Şu kadar uzun yoldan gelmiş, misafirlik hatırı vardır, hürmeten de olsa sesimizi çıkarmayalım falan dememişler. Eğer anlattıkların doğru olsaydı, kabul edilebilir olsaydı Mekkeliler kabul ederdi seni demişler. Hatta O’nu çocuklara taşlatmışlar.

Kan revan içinde dönmüş Taif’ten Mekke’ye. Dönmüş dönmesine de, bu sefer de Mekke’ye girememiş. Kime söylediyse, ne kadar dil döktüyse, yalvardıysa, “Etmeyin, yapmayın, kıymayın bana, ben sizin o güvenilir lakabıyla çağırdığınız Muhammd’im” dediyse de boşuna. Kimse O’na yardımcı olmamış. Kalakalmış Meke’nin dışında o sıcakta, ekmek yok, aş yok, içecek su yok. Nereye gidecek, kime sığınacak. Bir türlü çıkış yolu bulamıyormuş.

Çöküvermiş yere o kavurucu sıcağın altında. Almış başını avuçlarının içine, için için ağlamaya başlamış. Bir taraftan da Sahibine dua ediyormuş: “Allah’ım halimi görüyorsun, bana yardım et. Bu insanlara da hidayet nasip eyle.”

Neden sonra, yetişmiş Sahibi imdadına, hem de müşrik Mutim b. Adiy’nin eliyle yetişmiş. Delikanlı, yiğit bir müşrikmiş Mutim. Korkarlarmış Mekkeliler ondan. Kalabalık bir ailesi varmış. Haksızlık gördü mü bir yerde hemen çıkarmış ortaya ve haksızlığa mani olurmuş.

Muhammed’i öyle yapayalnız, garip, hüzünlü bir vaziyette görünce dayamamış ve atılmış ortaya; ” Eeee bu kadarı da fazla” , “Ben Muhammed’in hamisiyim, kim O’nun Mekke’ye girmesine mani olmaya kalkarsa karşısında beni bulur” demiş ve girivermiş koluna Elçi’nin, başlamış O’nunla birlikte yürümeye Mekke sokaklarında. Kimse gıkını çıkaramamış. Böylelikle kavuşmuş tekrar vatanına Elçi. Bütün bu olup bitenlere rağmen vazgeçmemiş davasından. “Allah birdir.”

***

Mekke’liler O’na “Bu kadar insan hata yapıyor da sadece Sen mi hata yapmıyorsun? Biz atalarımızdan dedelerimizden böyle gördük, böyle bildik. Gel vazgeç bu inadından” diye yüklenirlermiş. Ama O vazgeçmezmiş davasından “Allah birdir.”

Bakmışlar olmuyor, bu sefer para musluklarının kesilebileceği öngörüsüyle işkencenin dozunu artırmaya başlamışlar. İşkence altında tam 13 yıl geçmiş aradan. Dile kolay işkenceyle dolu, eziyetle dolu, iftira ile dolu, aşağılanma ile dolu, saygısızlıkla dolu, zulümle dolu tam 13 yıl. Elçi’yi, bu süre içinde sadece 400 kişi kabullenmiş. 13 senede 400 kişi. Vahye muhatap olan seçilmiş bir peygamber ve Tevhid’e gönül veren sadece 400 Müslüman.

***

Vahiy aldıktan sonra 40 yıl Allah’ın birliğine çağıran ve sadece bir kişi tarafından kabul gören peygamberler de var. Allah bir dediği için, Allah’tan başkasına ibadet edilemeyeceğini söylediği için, faizin her türlüsünü yasakladığı için, “Zenginin malında fakirlerin de hakkı vardır.” dediği için, “Mal- mülk, servet zenginlerin elinde dolaşan bir meta olmasın.” dediği için, ihtiyaçtan fazla olan malın ihtiyaç sahiplerine dağıtılması gerektiğini söylediği için, yetimin kimsesizin hakkının gözetilmesi gerektiğini söylediği için öldürülen, çarmıha gerilmek istenen, ağaç kovuğuna sokulup testereyle biçilen elçiler de var.

***

Eğer siz vahiy alan elçilerin yolunda yürüyorsanız, onların bıraktığı Emanet’e bir şey ilave etmiyor veya O’ndan bir şey eksiltmiyorsanız, müşrikleşen Müslümanlar mutlaka sizden de rahatsız olacaklardır. İnsanların adının Müslüman olması kimseyi kandırmamalıdır. Müşrik olabilmenin ilk şartı, Allah’ı kabul etmektir. Bu kabulden sonra Tevhid’e karşı olan tavrıdır o kişinin Müslüman veya müşrik olarak adlandırılmasına sebep.

Sevgide ölçüyü kaçıran herkes imanını sorgulamak zorundadır. Mala olan düşkünlük, servete olan düşkünlük, din istirmarı, Allah ile aldatmak, makam ve mevki için, para için her türlü herzeyi yemek, Allah’a ulaşmak için araya aracılar koymak, gruplara ayrılarak değişik isimlerle kendilerini adlandırmak, fırka-i naciye zırvasıyla kendilerinin kurtuluşunu, diğerlerinin sapıklığını ilan etmek MÜŞRİKLEŞME alametidir.

Kur’an son kitaptır, onun yolundan ayrılmayın, onu okuyun ama anlamak için okuyun, hayatınıza geçirmek için okuyun, Kur’an başucu kitabınız olsun diyenlere sataşmak MÜŞRİKLEŞME alametidir.

Mali ibadetler konusunda Müslümanları duyarlı olmaya çağıran, yol kesicilere prim verilmemesi gerektiğini söyleyen, birlik ve beraberliğin Kur’an’ın ipine sımsıkı sarılmaktan geçtiğini anlatan, Tevhid’i esas alan, Tevhid’i zedeleyici unsurlardan uzak durulması gerektiğini her fırsatta tekrarlayan insanlara dil uzatmak MÜŞRİKLEŞME alametidir.

Ben Müslümanım diyen herkes bu çerçevede şapkasını önüne koymalı ve imanını sorgulamalıdır. Ben şirkin neresindeyim, ben de müşriklik alameti var mı acaba? diye.

Esas olan tevhid inancıdır. Tevhide giden yolun mihmandarı Kur’an’dır. Kur’an’ı bize ulaştıran ve O’nu hayat kitabı olarak takdim eden, vahiy almadan önce Muhammed-ül Emin olduğu için saygı gören, vahiy aldıktan sonra hain ilan edilen, nebilerin ve elçilerin sonuncusu Hz. Muhammed’dir.

***

Allah’ım tevhid yolunun yolcularına yardım et. Dalalette olanlara, sapıklıkta olanlara, şirk bataklığına saplanarak müşrikleşen Müslüman kimlikli insanlara hidayet nasip eyle, tut onların elinden, kucakla onları, onlar bilmiyorlar, bilselerdi tevhidi zedeleyecek ameller içinde olmazlardı. Onlardan olmasa bile belki onların nesillerinden tevhidi yüceltecek, erler, yiğitler çıkacaktır, lütfen onlara acı ve merhamet et. Onları adaletinle değil merhametinle yarlığa. Amin…

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.