Teşvik primi, futbolda şiddet ve sonuçları…

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yazıma Ludwigshafen kentinde hayatını kaybeden 9 vatandaşımızın yakınlarına baş sağlığı, yaralılara ise sağlık dileklerimle başlıyorum. Bu acı olayın nedeninin kısa sürede aydınlatılması için herşeyin yapılmasını bütün ilgililerden bekliyorum.

Türkiye’de futbol adına gelmiş geçmiş tüm güzellikleri sayarak zamanınızı almak istemiyorum ama değişik dönemlerde güzellikler kadar kirlilikler de yaşadığımızı ve yaşayacağımızı hatırlatmak istiyorum. Ülkemizin yığınlarca sorunu varken, ulusal futbol takımımızın başında bulunan teknik sorumlularına yapılan sorumsuzca davranışlar sadece onlara değil, aslında hepimize yapılmış hatalardır diye düşünüyorum.

Teşvik primi yada doping kullanmak aslında birbirine yakın olan ve her ikisi de sporda kirliği simgeleyen “Fair-Play”e uymayan davranışlardır. Böyle davranışları sergileyenler kim olursa olsunlar gerekli cezalar hukuk devleti çerçevesinde mutlaka verilmelidir. Yazımla da herhangi bir kişiyi korumak ya da savunmak gibi de bir tezim de yok bu kirlilik sadece futbolun içinde bulunan bir davranış biçimi midir? Yoksa hayatın her alanında bu tür olaylar yaşanıyor mu? Ülke olarak asıl bunu sormalı ve sorgulamalıyız.

Örnek vermek istemiyorum ama son günlerde kitle iletişim araçlarını yakından izleyenler rahatlıkla göreceklerdir ki ülkemizde en alt sosyo-ekonomik yapılardan başlayıp en üst düzeyde de yolsuzluk ve buna benzer çıkar ilişkilerinden sorgulanan, tutuklanan ve ceza gören ve de görmeyen (!) insanlar görmekteyiz.

Ama ben sizi futbolun dışında farklı bir boyuta çekmek istiyorum. Bir ülkenin gelişimini istemeyen insanlar tıpkı hayatın diğer alanlarında olduğu gibi acımasız ve sonuçlarını düşünmeden eleştirirler, tarihsel süreç içinde, hep başarılı olan insanları engelleme yolunu seçerler ve onları amaçlarından çevirdikleri gibi kendi yeteneksizlikleri yüzünden olmayan amaçlarına da ulaşamazlar ve yine süreç içinde ortadan yok olur giderler çünkü tarih bütün haksızlıkları affetmeden acımasızca yargılar.

Bu günlerde yeni seçilecek olan Futbol Federasyonu Başkanına çok işler düştüğü inancını taşımaktayım ki, kim seçilirse seçilsin Türk Futbolu’nun yarını onun ve yönetiminin alacağı saglıklı kararlarla ileriye gidecek, alınacak sağlıksız kararlarla da daha da gerileyecek. İşte bu nedenle yazma ihtiyacını duydum ve özellikle Almanya’da yaşadığım ve spor bilimleriyle ilgili olduğum için ve ayrıca spor psikolojisinin başarı ve başarısızlıktaki yeri ve önemini son derece yakından bildiğim için yazıyorum. Futbol çok büyük bir sektördür bu sektörü yönetebilmek de kuşkusuz alanlarında yeterli ve yetenekli kişilerle mümkündür.

Ülkemiz futbolundaki gelişmeleri çok yakından izliyorum ama beni düşündüren konulardan bir kaçını sizlerle paylaşırken bu konulara ilişkin biraz da düşünmeye zorlamak istiyorum.

Futbol otoritelerine göre o ülkede futbol sporunun üst düzeyde olması her ne kadar yüzlerce faktörün etkisinde olsa da altta yazacağım 3 faktör öncelik taşır;

Fiziki yapı ; Burada kastımız ülke düzeyinde futbol sporunun yapıldığı tüm alanları içerir ki, en son olarak da UEFA kriterlerini karşılayan ve gerek ulusal ve gerekse uluslararası müsabakaların yapıldığı alanları içerir. Bu konuda yorum yapmak istemiyorum. Almanya’daki Dünya şampiyonalarının yapıldığı futbol arenalarını gören bir kişi olarak yorumumu saklıyorum ama sorusu olabilecek arkadaşlarıma samimi bir şekilde yanıt vermeye de hazırım.
Futbolun kalitesi: Bu konu çok tartışılan bir konu ve son günlerde alınan karar ve bu kararı, pozitif ya da negatif eleştiren insanların yorumlarını çok dinledik ve her iki tarafın haklılığı var yalnız sorun bir çözüm getiremedikleridir. Ben bu konuda da kendi görüşümü şu şekilde açıklayacağım: Ülkemizde futbol sporu ile ilgili tüm yabancı ve yerli oyuncularımızın bu günkü durumunu da hiç eleştirmeden, ülkemizde futbol sporu ile ugraşan sporcu sayısı daha ön planda yer almaktadır. Kısacası her kulüp, her şehir kendi bünyesindeki gençleri daha geniş bir yetenek taramaya yönlendirmeli ve sporu yapan insan sayısını arttırmalı.
Sosyo-Psiko-Kültürel durum: Burada en üst düzeydeki yöneticiden en alt düzeydeki kişiye kadar kulüp, federasyon, antrenör, hakem, sporcu, seyirci, taraftar, emniyet güçleri, aileler ve basının her türlüsü; belirli bir futbol kültürü içerisinde pozitif yoğurulmuş olmalı Fair-Play’i hep göz önünde bulundurmalıdır. Futbolda kazanmak kadar kaybetmenin de bir değer oldugu bilincine ulaşmış olmalıdırlar ki, ancak böyle bu alandaki şiddetin çözümünde çok büyük bir adım atmış oluruz ve böylece futbolda sadece sayısal olarak değil sosyal olarak da önde gelen bir ülke olabiliriz.

Olabiliriz diyorum çünkü ; yukarıdaki maddeleri ister alttan üste ister üstten alta çevirin bakın okuyun ve kendi aranızda tartışın ve bir sonuca ulaşın; Bana göre ülkemiz bu kriterlerin henüz çok altında bir düzeydedir ve bu nedenle de hem ulusal takım hem de kulüp takımlarımız alınan kötü sonuçları hemen birine mal etmeden biz birey olarak neler yapabileceklerimizi tartışalım. Bana göre yapabileceğimiz çok şey var ve herkesi bu konuya kafa yormaya ve çalışmalar yapmaya davet ediyorum. Elbette en başta yeni seçilecek başkana bu davetim…

En derin saygılarımla.

Prof. Dr. Seyhan Hasırcı

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.