TERÖR DEĞİL SAVAŞ

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Emperyalist ABD’nin isteği doğrultusunda ASALA terörüne son verilerek, 15 Ağustos 1984 tarihinde, PKK terör örgütü Türkiye Cumhuriyeti’ne savaş açmış, Eruh ve Şemdinli’de ilk baskınları düzenlemişti. O günden bu yana terör otuz binden fazla insanımızın şehit olmasına, hayatlarını kaybetmesine ve on binlerce insanımızın sakat kalmasına neden oldu.
PKK terör örgütüne verilen ödünler, yapılan görüşmeler, hatta PKK terör örgütünü rahatsız etmeyecek valilerin Güney Doğu’ya atandığı, bazı komutanların görevden alınarak, “sizinle savaşan ordu içeride” açıklamaları, teröristleri güçlendirmiştir. Arkalarında ABD ve AB gibi emperyalist güçlerin desteğini bilen PKK terör örgütü, artık açıkça savaşmaya başlamıştır.

Yüksekova ve Çukurca’da dört saat süren saldırı, Çukurca bölgesinde aynı anda sekiz ayrı hedefe saldırı düzenlenmesi, açıkça devletimize karşı bir isyandır, savaştır. Bu saldırıları terör olarak görmek, olayları hafife almak demektir. PKK terör örgütü, emperyalist ABD’nin desteği olmadan bu saldırıları gerçekleştiremez. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 660 subayının yargılandığı, 280 subayının tutuklu olduğu, 360 generalinden ise 70 generali tutuklu iken, TSK’nin nasıl ve hangi koşullarda PKK terör örgütü ile mücadele edeceği meçhuldür. Tüm koşullar PKK terör örgütü lehine oluşturulmuş, hazırlanmış ve ülkemize karşı bir savaş yürütülmektedir.
Bu olayların ardından yerli emperyalist maşalar, saldırıların arkasında Suriye ya da İran’ın olduğunu söylemektedirler. Bu söylemdeki amaç, halkımızı bu ülkelere karşı kışkırtarak, emperyalist ABD’nin oyunuyla bu ülkelere açılacak savaşa destek sağlamaktır. O bölgede emperyalist ABD’nin bilgisi olmadan böyle saldırıların yapılması olanaksızdır. Irak’ı işgal ve talan ederek, demokrasi getirdiğini söyleyen emperyalist ABD’yi aklamak isteyenler, kendi kazdıkları kuyuya düşeceklerdir.
Yüksekova ve Çukurca’da resmi açıklamalara göre 26 askerimizin şehit edildiği saldırı, PKK terör örgütü üyelerinin Habur’dan Türkiye’ye giriş yapmalarının ikinci yıldönümüne rastlamaktadır. Bir gün önce Bitlis’in Güroymak ilçesinde yapılan saldırıda da beş polisimiz şehit olmuş, beş yurttaşımız hayatını kaybetmişti. Açılım tartışmalarının olduğu zaman, 8 Ağustos 2009 tarihinde Güroymak ilçesine giden Abdullah Gül, ilçedekileri “Norşin”liler diye selamlamıştı. Aradan iki yıl geçtikten ve bunca ölümden sonra “Norşin”i anlamış olması gerekir.
Yüksekova ve Çukurca saldırılarından sonra Abdullah Gül’ün yaptığı açıklama çok ilginçtir. “Bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır ve misliyle alınacaktır.” Devlet intikam almaz; hesap sorar ve gereğini yapar. Terörle müzakere etmez, mücadele eder. Ülkeyi yönetenlerin bu sığ açıklamaları, terörü azdırdığı gibi, TSK’yi de, insanlarımızı da yılgınlığa sürüklemektedir, umutlarını tüketmektedir. Ülkeyi yönetmekten aciz olanların yapabileceği tek şey vardır; o da istifa etmektir.
Başbakan Tayyip Erdoğan, olaydan sonra yaptığı açıklamada “yeni, sivil, demokratik bir anayasa yapma çalışmalarının başlayacağı gün yapılan bu hain saldırı, bizi aydınlık ufuklardan alıkoymayacaktır” demiştir. Ülkemiz dokuz yıldır bu siyasi iktidarın yönetiminde terörün, yolsuzluğun, açlığın, işsizliğin, hukuksuzluğun karanlığında boğuşurken, ileri demokrasinin sivil anayasası sorunları sona erdirecek midir? Silah zoruyla siyasi çözüm dayatmaya, anayasayı istediği gibi değiştirmek için devlete baskı yapmaya çalışan terör örgütüyle görüşerek, terörün önlenemeyeceği bellidir. Terör silahla çözülmez diyenlerin, terör örgütüyle görüşmeyi destekleyenlerin yaşananlardan aldıkları dersler olmalıdır. Gözünü hep Avrupa’ya çevirenlerin İngiltere’nin IRA adlı terör örgütüyle, İspanya’nın ise ETA adlı terör örgütüyle, silah bırakıldıktan sonra görüşmelere başladıklarını unutmamaları gerekir. Emperyalist ABD’nin güdümünden çıkarak, sınırlarımızın güvenliği sağlamak ve komşu bir ülkeden gelen saldırıyı önlemek için hiç kimseden izin almamıza gerek olmadığını bütün dünyaya duyurmalıyız. Tam bağımsızlığın gereği de budur.
TBMM’de gizli oturum ile terör konusu görüşülürken, başbakan ve bakanların çoğu oturuma katılmamıştır. Bu tutum, hükümetin durumun ciddiyetinden uzak olduğunun kanıtıdır. Başbakan TBMM’ye bilgi vermeye gelmemiş ama bazı yandaş medya kuruluşlarıyla görüşerek ve ardından yaptığı açıklama ile muhalefete yüklenmiştir. Ülkenin bu duruma gelmesinden hükümet sorumludur; sorumluluğu başkalarına atarak, “kanı yerde kalmayacak” gibi sözlerle terörün önlenemeyeceği çok açıktır.
Emperyalist ABD, bizim bölgemizde yapacağı işgale Büyük Ortadoğu Projesi adını vermiştir ve Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den toprak alarak sözde Kürdistan projesini hayata geçirmek arzusundadır. Bu arzusu uğruna sözde demokrasi getirmek için sırada Suriye ve İran’ı vurmak gerekmektedir. Bu amaç için emperyalist ABD’nin ve yerli işbirlikçilerinin yapmayacağı hiçbir kalleşlik yoktur. Ancak emperyalizme karşı dünyada ilk kez zafer kazanan Mustafa Kemal Atatürk’ün gençleri, bu oyunlara son vermek karar ve azminde olarak, gerekli demokratik tepkilerini vereceklerdir.
Büyük vatan şairi Namık Kemal, Vatan Manzumesi şiirinde şöyle der: “Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini. Yokmuş kurtaracak bahtı kara maderini.” Mustafa Kemal, Birinci Büyük Millet Meclisi’nde bu şiiri kürsüden okumuş ve şiirin sonunu şöyle bağlamıştır: “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini. Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini !” Gaflet ve delalet içinde, sadece kendi kişisel çıkarını düşünen, emperyalizmin maşası olan ihanet içindeki politikacılarla, vatanın bağrına saplanan hançeri çıkartmak olanaksızdır. Mustafa Kemal’in tam bağımsızlıkçı ateşini yurdumuzun her yerinde yakmaktan başka çözümümüz kalmamıştır..

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.