TERLİ ELİN MEYVASI

ABONE OL
18:10 - 01/10/2020 18:10
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

TERLİ ELİN MEYVASI

Türk işçilerin Almanya’ya çalışmaya gelmeleri 55 yılı geçti.

Çoğunluk toplumunda yerini alan, iş sahibi olan ikinci neslin başarı hikâyeleri bilhassa Türk basınında örnek gösteriliyor. Okulu diploma almadan terk edip, işsiz kalan gençlere öncü niteliklerin önemi saymakla bitmez.

Tüccar, işveren, doktor, öğretmen, mühendis alarak çalışan ve bazı Alman öğretmenlerin başaramazsın diye mühürlemek istedikleri cesur öğrenciler, aile desteklerse başardığını çoğunluk toplumuna ilân ediyor. Karşılarına çıkan iyi niyetli öğretmenlerin eseri. 

Toplumda göz önünde olan siyaset ve futbolda öne gelen şahıslar çok acele eleştiriye uğrar. Mesut Özil futbolda 40 yıl beklenilen İtalya’yı yenme hayalinin golünü attı. Penaltıda diğer iki arkadaşıyla birlikte isabet ettiremedi, üç kişiydi ama yalnız Mesut’a eleştiri geldi.

Demek ki o başarılı insanların hata yapmasını bekleyen, arzu ile bakan Almanlar varken, Türk toplumu daha dikkatli davranmalı, eleştirileri kırıcı olmamalıdır.

Federal Almanya Parlamentosunun 1915’de Türk ve Ermenilerin yaşadıkları katliamı, soykırım olarak tanıması çok yanlıştı, her üç topluma da ucu görülmeyen zarar açtı. Diyalog arzusunun ilişkileri dondurmaya götüreceği işaretleri veriyor. Yeşiller Parti Başkanı ve Türk kökenli olarak Cem Özdemir’in öncülüğü büyük bir şanssızlıktır.

Bedri Baykam’ın Cem Özdemir’e yazdığı açık mektubu defalarca okudum ve bu makalede düşüncelerimi açıklamaya karar verdim.

Mektup tarih, sosyal ve siyaset anlamında çok etraflı, aydınlatıcı bir yazı sanatı niteliğinde. Almanca ’ya çevrilip bütün Alman milletvekillerine verilmek üzere Devlet Bakanı Aydan Özoğuz’un üstleneceğini düşünüyorum. Aslında bu bilgiler oylamadan önce iletilmeliydi. Prof. Dr. Hakkı Keskin gibi hem tarihi iyi bilen, hem Almancası iyi bir akademisyen ve siyasetçiye parlamentoda oylamadan çok önce aydınlatıcı konuşma hakkı verilmeliydi.

Doğrusu yanlışı çok konuşuldu, yazıldı. Türkiye’de öncü durumunda olanların konuşmaları, sosyal medyada Türk kökenli siyasetçilere acımasız yaklaşımlar beni çok daha fazla üzdü.

Matematiksel düşünmeden konuşuldu, yargılandı, mecliste on bir kişi oylasa veya oylamasa da sonuç değişmeyecekti. Yıllarca Almanya ile tarihte silah arkadaşlığımız var diye hatalarını, yapılan yanlışları görmezden gelindi. İşin kolayına gidildi, kendi vatandaşını yerden yere vurmak oldu.

Bu durumda da kendi insanımıza yüklenildi. 600 Alman vekilinin sorumluluğunu Cem Özdemir’in omuzlarına yüklemeye çalışıldı.

                           
Bir anne bir öğretmen olarak bunu kabul etmem imkânsızdı. Konuyu açmak için biraz suların durulmasını bekledim.
Ve diyorum ki, kıymayın çocuklarımıza, onlar 55 yılın terli, nasırlı ellerin meyvasıdır.

Yaşadığım ilçede emeklilerin hayatta kalanları ayda bir toplanıp, kahvaltı yapar ve çay eşliğinde sohbet ederler. Onların ellerini çay koymasalar görmek istemem. Yetmiş yıllarında işçileri düşünen bir Alman milletvekili mecliste dilekçe vermişti. Temizlikte okullarda, her yerde hemen hemen yalnız Türk kadınları çalışıyordu. Deterjan ellerini yakmıştı, yasa çok geç gelmişti.

Sabah okula giderken sokakları temizleyen de yine erkek Türk işçileriydi. Türkçe selâmla dersime başlardım, okul tuvaletlerini temizleyen de Türk kadın işçisi, okulu erken açan da Türk öğretmeniydi. Otobüs durakları, tren istasyonlarında sabah saat 5:00 sıralarında yarı uykulu işine yetişmeye acele eden de Türk işçileriydi. Hepsi iki vardiyeli çalışıyordu.

Türk işçiler gelince Alman işçiler en az bir mertebe yükselip usta, işçi temsilcisi olmuştu. Artık yurtdışı seyahatlerine gidebiliyordu. İşe daha geç başlıyordu. 

Bedri Baykam çok saydığım, sevdiğim bir ressam ve yazardır. Harika Çocuk makalemde yazdığım gibi de emsalsiz kalacaktır. Cem Özdemir’le buluşma için tarih beklerken biraz misafir işçi edebiyatı okumasını, belgesel film izlemesini tavsiye ediyorum. 

Zira bu oylama aynı zamanda bir kişiye kızıp, 75 milyona zarar vermek için de yapıldı, Alman toplumunda alışılmış mantıklı davranıştan ziyade, duygusal bir olaydı. Öyleyse biraz duygusallığa izin verelim.

Fethi Savaşçı’nın yazdığı bir hikâyede Tahsin, adı kötüye çıkmış iş arkadaşı Dimitri’yi öldürmek için plân yapar. Alkolik kendisine zararlı bir insanı yok edebilir, sonra toplum düzenini bozmakla suçlanıp sınır dışı edilmek ister. Zira vatan hasreti dayanılmaz hal almıştı. Ama sonra mantığını kullanır, niyetinden vazgeçer.

İşte o gurbet yıllarında çok hikâyeler, şiirler yazıldı. Acıklı şarkılar söylendi, Almanya acı vatan filmleri çevrildi.

F.H.Dağlarca da Almanyalarda Ellerimiz şiirini yazmıştı.
       
       Şimdi Almanya’da gün doğmuştur,
       şimdi aydınlığa değer elin,
       ayağına, kocaman ayağına,
       hadi der elin.
       Bu muydu gece yarısı seninmiş gibi parlayan,
       o mermer elin.
       Bir el gibi görünür, ama binbir eldir sanki.
       Çalışır çabalar, bir ekmek parasına her elin.
       Sırılsıklamdır, dökülen saçını bile kaldıramaz,
       avuç avuç ter elin.
       İşte yurdundan uzak, işini de, seni de,
       yer elin.
                        
Cem Özdemir, Özcan Mutlu gibi Türk kökenli Alman milletvekillerimiz kana bağlı Alman vatandaşlık yasasını, yurtta yaşayan, doğanlara çevirerek tarihe yön vermiştir. Türk gençlerine politikanın kapısını açtılar, çocuklarımıza iyi örnek oldular, olmaya devam ediyorlar.

Hata yapmayan bir tek kişi vardır, o da hiçbir şey yapmayandır.

Lütfen çocuklarımıza kıymayın, acımasız olmayın, hatalarını affedici olunuz.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                

Faydalandığım ders kitabı:

Adnan Binyazar, 10. Sınıf Türkçe Dil ve Okuma kitabı, 
sayfa 89, Ararat Verlag Berlin, 1985
Bedri Baykam hakkında yazdığım makale, arşive bakınız:
Harika Çocuk III, 12 Eylül 2011    
        

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.