TAŞERON

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Erbakan’ın kendi yetiştirdiği Brütüs’leri tarafından sırtından hançerlenmesiyle başlayan Atlantik ötesi Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) senaryosu uygulamaya konuldu.

Küresel Kapitalizmin işbirlikçileri hizaya getirildi. Yeni oluşumu desteklemeleri konusunda gerekli uyarılar ve güvenceler verildi.

Erbakan’ın batıya biat etmeme inadı, Milli Görüş’ün sonunu getirdi.

ABD karşıtı politikaların, söylemlerin, bağımsızlık gibi düşüncelerle iktidara gelmenin olanaksızlığını kavrayan bir kadro oluşturulmaya başlandı.

Sonunda bulundu.

1992 yılında Erdoğan daha Refah Partisi İlçe başkanı iken Yahudi kökenli ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Morton Abramowitz tarafından keşfedilerek ABD’nin ve İsrail’in adamı olarak geleceğe hazırlandı.

Pazarlıklar yapıldı, yol haritası çizildi ve uygulamaya sokuldu.

İmam Hatip Kökenli, külhanbeylikle bıçkınlık karışımı, eline yazılıp verilen yazıları konuşmaya döndüren. Ticarette, muhafazakâr varsılların ufak işleriyle bir çeşit ticari taşeronlukla rızkını kazanıyorken, rüyasında bile göremeyeceği makamlara ulaşması rastlantılar yanında ufku daralmış siyasetçilerin aymazlıkları da yardımcı oldu.

Solun, Sosyal demokratların iflah olmaz sen-ben kavgaları, muhafazakâr-dinci-sağı umursamayarak birbirleriyle didişmeleri. Merkez sağın ekonomi yerine en kolay yolu seçerek dini siyasete katık yapmaya kalkışmaları lüp-mollaların ekmeğine yağ sürdü.

Ekonomik krizin, depremlerin ağır yükü altında kalan Bülent Ecevit-Mesut Yılmaz-Devlet Bahçeli iktidarı deprem yıkıntıları, IMF’nin uygulattığı sıkı ekonomik politikası iktidarın temelini sarsmaya başladı.

DSP içinde Ecevit’ten sonraki kıdeme yükselen Fetullah’ın inançlı müridi, Ecevit’in manevi evladı sayılan Hüsameddin Özkan’ın ihaneti süreci hızlandırdı.

Bahçeli’nin her dönemde yaptığı panik-tutarsızlığı kale kapılarını ardına kadar açarak iktidarlarının yıkımını sağladı.

Atlantik ötesinde besiye çekilen vaiz, orada Türkiye’yi satma karargâhını kurarak verilen talimatlarla müritlerini harekete geçirdi.

Tayyip Erdoğan, Beyaz Sarayda huzura kabul edilerek ABD’nin koşulları dikte ettirildi.

Yapılan pazarlıklardan ne Türkiye Cumhuriyeti, ne de Türk halkı bilgilendirilmedi.

Yandaş medya, işbirlikçi sermaye, yeni mandacılar, liboş takımı gönüllü olarak bu birliğe katıldılar.

İlk sınav Irak’ın( BM’in karşı çıkmasına rağmen) işgaliyle verildi.

TBMM’ inde ABD’ye biat oylamasında AKP içindeki henüz iğdiş edilemeyen Milli Görüşçülerin ve CHP’nin ”Hayır” Oylarıyla taşeronlar ilk darbeyi aldı.

Tayyip Erdoğan bunu unutmadı. Gelecek seçimde hayırcıların çoğunu liste dışı bıraktı.

Ama ABD’ye verdiği sözün arkasında durdu.

İncirlik Üssünü ABD’nin emrine vererek, Iraklı çocukların, kadınların, suçsuz insanların katledilmelerine ortak oldu.

ABD’nin ve İngiltere’nin Müslümanları uykularında bombalayarak öldürülmelerin gönüllü taşeronluğunu yaptı.

Conilerin, Iraklı kadınlara tecavüz etmelerine karşılık sus payı olarak bu haksız ve zorba işgalin Eş Başkanlığı’nı alan Tayyip Erdoğan ABD katında bir üst makama getirildi.

Türkiye’nin kırmızıçizgileri birer birer renksizleştirildi.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Iraktaki askerlerinin başına Çuval geçirildi, gıkı çıkmadı. Derviş Mehmet’in torunu neredeyse zil takıp oynayacaktı.

Yıllar sonra askerimizin başına çuval geçiren Amerikalı, AKP hükümetince minnet duygularıyla yoluna kırmızı halılar serilerek karşılandı.

Türkiye İsrail’le dostluk ilişkilerini öylesine geliştirdi ki, ABD’nin en güçlü Yahudi örgütünden ”Yahudiliğe En Üstün Hizmet Ödülünü” aldı. Üstelik Haham cübbesi giyerek.

AKP Hükümeti de Galataport’u, Kuşadası Limanı’nı, TÜPRAŞ’ı İsrail şirketlerine kelepir fiyatına satarak ödülün maddi karşılığını ödediler.

İsrail hayranlığı öyle boyutlara taşındı ki, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, okullara gönderdiği genelgelerle İsrail mallarının okullarda serbestçe satılmasını emretti

2008’de İsrail’in Gazze’ye saldırısında 1300 kişinin öldürülmesinden önce saldırıyı bizzat İsrail başbakanı Olmert’in Gül ve Erdoğan’a bildirmesine rağmen ikisi de sessiz kalmışlardı.

Senaryolar ABD’de yazılıyor, Türkiye’de taşeron AKP- Cemaat iktifasınca oynanıyor.

Rolleri gereği; Kuzey Irak Kürt Devletinin kurulmasını selamladı. Türk Subaylarının karşısında esas duruşa geçen Barzani ve Talabani ile sarmaş dolaş kanka oldular. Türkiye’ye geldiklerinde kırmızı halılarla karşıladılar.

Kuzey Iraktaki Türkmenlerin öldürülmesini, sindirilmelerini görmezden geldiler.

ABD yıllar önce Vietnam’da, yakın tarihte Afganistan’da, Irakta doğrudan saldırı sonrasında düştüğü bataklıktan kurtulamamasının bilinciyle bu görevleri taşeronlarla yapmayı çıkarlarına daha uygun buldular.

Arap Baharı diye yutturulmaya çalışılan ayaklanmaların, özgürlük ve demokrasi getirmesi değil, oralarda yerleştirilmeye çalışılan Amerikan İslamı’dır.

2005’te ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice : ”Yeni bir Ortadoğu şekillendireceğiz. Fas’tan Pakistan’a 22 devletin sınırlarını değiştireceğiz.” Diyerek bugünlerin resmini çekiyordu.

Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta yaptığı işgal saldırılarının bedelinin ağır olması nedeniyle doğrudan saldırı yerine, Türkiye’nin taşeronluğunda ve desteğinde mezhepsel ayrışmaları ön plana çıkararak isyanlarla o ülkeleri kendi askerinin kanı dökülmeden ele geçirmeyi denemektedir.

Mısır’da halk silahlandırılarak ayaklanma yaratılmış, binlerce mısırlı birbirini katletmiştir.

Libya’da Nato saldırılarına ”Nato’nun orada işi ne?” Diyen, yakın zamanda Kaddafi’nin çadırında ödül alan Erdoğan, iki gün sonra ABD emrine girmesi ve İsyancıların safında yer almasının nedenini kimse açıklayamıyor nedense!

Libya petrollerinin iştahıyla hava saldırısı başlatan Fransa ve İngiltere’nin parsayı toplamaması için, aynı zamanda Müslümanların Hıristiyanlarca katledilmeleri görüntüsünü ortadan kaldırılması için Türkiye ABD’nin çıkarları için devreye sokularak cinayetlere ortak edildi. Libya’daki kardeş kavgasında isyancıların safında yer alarak, Türkiye’nin Yurtta Barış, Dünyada Barış ilkesi çiğnenerek isyancılara para yardımı yanında, işgale karşı Libyalıların katledilmesine katkıda bulundu.

Komşularla sıfır sorun diye onların safındaymış gibi görünürken, aslında Condoleeza Rice’nin Erdoğan’ı Truva Atı olarak kullandığını saklamanın umarı olarak önüne gelene bağırıp, çağırarak konu çarpıtma taktiği uygulanmaktadır. Yerseniz…

Daha düne kadar canciğer-kuzu sarması olduğu Başşer Esad’a birden bire tavır alması, Suriye’ye tehditler savurması ikiyüzlü siyasetinin ABD tarafından dikte edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Dokuz yıldır, Erdoğan’da tıpkı Fetullah Gülen gibi gösterilmeye çalışılan düzeyin aslında çok altında, bilgi ve beceriden yoksun olduğunu yazdık konuştuk.

Biri, ilkokulu zar zor bitirmiş, imamlık sınavını bile kazanamamış, biri baskı ve dayak içinde geçen çocukluğundan, lümpen bir külhanbeyi çizgisinden her dönemde geçer akçe olan din merkezli siyaset mezbeleliğinden çıkarılmış taşerondan başka bir şey değil.

Bunları yalnız biz değil, beynimin yarısı diye methiyeler dizdiği Mehmet Metiner bile söylüyor:

”Tayyip Erdoğan Türkiye’yi demokratik bir değişime uğratacak çapta değil. İcazet aldığı iç ve dış çevrelerce liberal bir kanala akıtılmak isteniyor. Ama Tayyip Bey bunu götürebilecek bir şey değil. Danışmanlarıyla bir şeyler kotarılmaya çalışılıyor ama kendisi siyaseten entelektüel düzeyde bunu kaldırabilecek çapta bir insan değil. Entelektüel birikiminin, siyasal birikiminin bu çapta olduğuna inanmıyorum.”

Yandaşlar, cemaat müritleri, emzikliler, kimliksiz yağdanlıklar sus-pus.

Metiner, binlerce özürler dileyerek bir hata daha yaptı ve yalanladığı konuşmanın doğruluğunu kanıtladı.”Cahilliğime verin” Diye binlerce özür diledi.

Bİr yanda İsrail’e neredeyse savaş açacak pozlar takınacaksın, diğer yanda İsrail’i olası İslam saldırısına karşı ülkene füze kalkanı yerleştirerek korumaya alacaksın.

Eğer İsrail’e karşı tavrında samimiysen; Galataport’u, Kuşadası Limanı’nı, TÜPRAŞ’ı geri al. Haham cübbesi giyerek aldığın ”Yahudiliğe En Üstün Hizmet Ödülünü” geri ver. Sonra bin gemiye Gazze’ye yanına bakanlarını da alarak git gidebiliyorsan!

Ama o çapta değilsin!

Sen belgeli bir Taşeronsun!

Ben söylemiyorum, beyninin yarısı Mehmet Metiner Söylüyor…

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.