TARİHİMİZLE YÜZLEŞİYORUZ (?)

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Son yılların en moda sözü, ”Tarihimizle yüzleşiyoruz!”dur. Bu basmakalıp sözü kullanmayanlar neredeyse adam ve aydın yerine konulmamakta. Öyle bir yüzleşme ki tarihimizde bizi birleştiren ne kadar değerimiz varsa ayaklar altına alınmakta. İşte, tam da bu karmaşa içinde Fransa parlamentosu, ”soykırımı inkâr” yasasını kabul etti. Yani anlayacağınız Fransızlar, bizi tarihimizle yüzleştirdi!
Dünün sömürgecileri, bugünün boynu bükük emperyalistleri kendi sömürülerini, kan emiciliklerini, ayıplarını, katliamlarını unutturmak; 1919’da çöken hayallerini canlandırıp uygulamak için büyük bir çaba içindeler. Peki, her akşam ekranlarda, her gün gazetelerde, yine her türlü uluslararası platformda ulusumuzu Ermeni, Kürt, Süryani, Pontus Rum’u katliamcısı ilan eden politikacılara, gazetecilere, yazarlara, sözde bilim adamlarına ne demeli? Buradaki ortak amaç; tarih bilinci zayıf bir toplum oluşturmak; kendinden, tarihinden utanan, hatta nefret eden bir halk yaratmak. Böylece de tarihi şan, şeref ve utkuyla dolu bir ulusun özgüvenini yok etmek.

RTE’nin hüzünlü bir eda takınarak Cumhuriyet kurucularımızı Dersim katliamcısı ilan ettiği konuşması hala kulaklarımızda çınlamakta. Bir ülkenin başbakanı, bakanı, milletvekili; atalarını sorumsuzca ”katliamcı” ilan ederse elin oğlu daha beterini yapmaz mı? Cumhuriyetten, Cumhuriyet’in kurucularından intikam almak ve kimi iç-dış çevrelere şirin görünmek amacıyla sorumsuzca tartışmaları başlatmak, Fransız meclisinin yaptığıyla aynı şey değil mi?
”Ermeni ve Kürtleri kestik.” diyerek abartılı sayılar veren, daha sonra da bu söylemleriyle Nobel ödülü alan yazarı, devletin yüce orunlarında ağırlayarak Fransa meclisindeki saçmalık engellenebilir mi?
Daha dün Libya’da Kaddafi’yi devirmek için Fransa ile kol kola, Sarkozy’nin önderlik ettiği bir emperyalist saldırganlığı destekleyen AKP hükümeti değil miydi? Her gün Suriye karşıtı açıklamalar kimlere hizmet ediyor? Uluslararası planda Fransa’nın ön aldığı bir blokla hareket edeceksin, ondan sonra da ”inkâr yasasını” durdurmak için çalıştığını kamuoyuna yutturacaksın, öyle mi? Dün o Fransa’nın emperyalist hayallerini tarihin çöplüğüne atmış Atatürk’ü katliamcı ilan etmenizden en çok kim sevinmiştir, düşündünüz mü hiç? Biz söyleyelim: Tabi ki Fransa ve diğer sömürgeciler… Siz katliamcı dediniz Türk ulusuna, onlar soykırımcı diyorlar. Arada bir fark var mı?
Efendim, Sarkozy Gül’ün telefonuna çıkmamış. Hani arkadaşınız, dostunuzdu Sarkozy, çat kapı ziyaretlerde bulunuyordunuz? Atatürk’ün orununda oturan bir kişi, tarihe bakar, birkaç sayfa okur da kurucu cumhurbaşkanımızın nasıl bir devlet adamı olduğunu öğrenir. Bugün telefonlara çıkmayanların nasıl eğilip büküldüklerini anlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden bir kişinin telefonuna çıkmamak gibi bir densizlik kimin haddine! Demek ki sizler bu devleti, bu ulusu temsil edemiyorsunuz. Aslanlardan oluşan bir ulusu, ceylanlar temsil edip yönetemez.
AKP hükümetinin bir bakanı, ”Ekonomik yaptırımlar uygulayacak mıyız?” diye soran gazeteciye: ”Hayır, gümrük birliği üyesiyiz, uygulayamayız.” diyor. Şu çaresizliğe, teslimiyete bakın! Çıkarsınız gümrük birliğinden olur, biter. Zaten ne yararı var ki halkımıza? Çıkınca da adam gibi topraklarımızı ekip biçeriz. Pancarın, pirincin, tütünün, fındığın, pamuğun, ayçiçeğinin… Nerede, ne kadar yetişeceğini kimseye sormayız.

Ülkemize demokrasi dersi verenlere bakın, ”Soykırım yapılmamıştır!” diyenlere hapis ve para cezası veriyorlar. Düşünce özgürlüğü nerde kaldı? Ben, senin düşünceni kabul etmek zorunda mıyım?
Fransa’daki ”inkâr yasası” ilk midir? Hayır. İlk rezalet önce İsviçre’de başladı. Bu konuda kamuoyumuzda en sert, cesur ve akılcı tepkiyi Doğu Perinçek ve Talat Paşa Komitesi gösterdi. Perinçek’in İsviçre mahkemelerinde yargılanması bir insanlık ve demokrasi ayıbıdır. Böylesine saçma sapan bir yasayı Avrupa nezdinde mahkûm etmek için olağanüstü bir mücadele verildi. Perinçek’in İsviçre’ye karşı gösterdiği eylemsel davranış, ülkemizin çeşitli kesimlerini de birleştirdi. Farklı düşünceden kişiler Perinçek’e destek için Avrupa yollarına düştü. Bayraklarımızla ve Atatürk posterleriyle yürüyen yurtseverlerin İsviçre’ye başkaldırısı gurur vericiydi.
Ama biz ne yaptık? Perinçek’i ve Talat Paşa Komitesi’nin üyelerinin birçoğunu Silivri’ye hapsettik, seslerini kıstık. Onların Avrupa’ya önemli bir insanlık, vicdan ve demokrasi dersi vermelerini geciktirdik. Onları susturmaya çalışırken ”Şişli’deki Talat Paşa İlköğretim Okulu’nun adı değiştirilsin.” diyenlere ise ekranları sonuna kadar açtık. ”Soykırım yapılmıştır.” diyenler, hem de ”inkâr yasası”nın görüşüldüğü gün beyin yıkamayı sürdürdüler ”demokratik(!) ekranlarda. Bir bilim adamı sorumluluğu ve özeniyle Rusya’dan nerdeyse çuvallar dolusu belgeyle gelen Mehmet Perinçek’i Silivri’ye hapsetmek kimlerin çıkarına olmuştur? Amaç, Rus belgelerinin Türk ve dünya kamuoyunda tartışılmasını engellemekti. Böylece de halkımızın ve dünyanın gerçekleri öğrenme hakkı engellenmiş oldu.
Hamasi söylevlerle haksızlıkları engellemek olanaksızdır. Ülkemizin hukuku, ulusumuzun hakkı ”gaz alma” konuşmalarıyla savunulamaz. Şimdi burada ceylan derisi koltuklarda uyuklayan siyasetçilere, ekranlarda, gazete köşelerinde demokrasi(?) dersleri veren aydınlara(!), bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olup bilim adamı görüntüsüyle Türk Ulusu’nu katliamcı ilan edenlere sesleniyorum. ”İnkâr yasası” Sarkozy tarafından onaylandıktan sonra gelin hep birlikte Paris’e gidelim, ”Soykırım yoktur!” diye bağıralım. Fransa’nın bu düşünce yasağı ayıbını mahkûm edelim, ne dersiniz? Var mı içinizde biraz cesareti, yüreği, ulusu için özverisi, yurtseverliği olan?

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.