TARİHİ FIRSAT

ABONE OL
18:50 - 01/10/2020 18:50
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Başbakan Recep Tayip Erdoğan sık sık gömlek değiştirmektedir. Kendisini Ergenekon davasının savcısı ilan etmiş ve Balyoz davasının sonuna kadar gidilmesi talimatını vermişken, birdenbire gömleğini değiştirmiş ve uzun tutukluluk sürelerini eleştirmiş, özellikle komutanların tutuksuz yargılanmaları gerektiğini söylemiştir. Hatta hızını alamayıp, emekli orgeneral Ergin Saygun’u ameliyat sonrasında ziyaret ederek, geçmiş olsun dileklerinde bulunmuştur.

Daha yumuşak ve kucaklayıcı bir tavır çizmek isteyen başbakanın değiştirdiği gömleğin içyüzü bellidir. Yeni anayasanın yapılarak, başkanlık sistemine geçiş ve halk oylaması sonucunda başkan olma sevdası…

Emperyalist güçlerin destek verdiği yeni anayasa yapım süreci, ülkemizi sonu belirsiz yerlere sürükleyecektir. Avrupa Konseyi Venedik Komisyonu Başkanı Gianni Buquicchio, yeni anayasa çalışmalarından övgüyle söz ederken, AKP’nin getirmek istediği başkanlık sistemini doğru bulmadığını söyleyerek, bu sistemin ülkeyi otoriter yapıya ve diktatörlüğe götüreceği uyarısında bulunmuştur. Yeni anayasa yapım sürecine katkı verenler ve oylarıyla destek olanlar, ülkemizin bölünmesi için çaba harcayan emperyalist güçlerin maşalarıdır, işbirlikçileridir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yeni Türkiye dergisinin ilk sayısı için yazdığı makalede “Tarihi fırsatı heba etmeyelim” çağrısında bulunmuştur. Tarihi fırsat nedir? Yeni anayasa yapılarak, başkanlık sisteminin kabul edilmesi ve ardından başbakanın, başkan olması…

Başbakan “Tarihi fırsatı heba etmeyelim” çağrısında bulunduğu yazısında 1961 Anayasası’ndan neler anladığını şöyle açıklamıştır: “1961 Anayasası, demokrasimizin yarım asırdır yaşadığı problemlerin, ana kaynaklarından biridir. 1961 Anayasasının kurumsallaştırdığı vesayet düzeni, anayasa ve devlet geleneğimizde tamiri zor hasarlar bırakmıştır.

Şunu açık bir şekilde ve bir kez daha ifade etmek gerekir ki, 61 Anayasasının esas gayesi, devleti siyasetin etki alanının dışına taşıyarak siyaseti güçsüzleştirmekti. Siyaset güçsüzleştirilirken, “anayasal kurumlar” vasıtasıyla otoriter-bürokratik-seçkinci devlet yapılanmasının önü açıldı. Devlet, siyasî meşruiyet alanının dışına taşındı ve temsilî nitelik taşımayan bürokratik iktidar, egemenliğin kullanılmasında parlamentonun, siyasî iktidarların önüne kondu. 61 Anayasasının inşa ettiği hukukî siyasî zemin, toplumsal taleplere dayalı sahici bir siyaseti imkânsız hâle getirdi.”

1961 Anayasası’ndaki Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, TRT, üniversiteler, yerel yönetimler, kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri anayasal kurumlar kapsamındadır.

Eğer 27 Mayıs 1960 öncesinde Anayasa Mahkemesi olsaydı, sivil yönetimlerin anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışları ülkeyi kardeş kavgasına götürmezdi. Ancak özellikle 12 Eylül 2010 halk oylamasından sonra Anayasa Mahkemesi işlevini yitirmiştir. Yargıtay ve Danıştay ortadan kaldırılmak istenmektedir. Artık Sayıştay denetimine de gerek görülmemektedir. TRT özerkliğini yitirmiş, siyasi iktidarın borazanı olmuştur. Üniversiteler de özerkliklerini yitirmiş, siyasal İslam’ın simgesi türbana destek veren yöneticilerin elinde bilim dışı işlerle uğraşarak, karanlığa doğru sürüklenmektedir. Yerel yönetimler zaten siyasi iktidarın çiftliği konumundadır. Kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütleri de siyasi iktidarın baskısı altındadır ve ele geçirilmek için yeni hazırlıklar yapılmaktadır. Başbakanın “anayasal kurumlar” dediği bu kurumlar direk olarak ‘siyasetin etki alanına’ girmiştir. Böylelikle başbakana göre “otoriter-bürokratik-seçkinci” devlet yapısından kurtulduğumuz onaylanmıştır.

Başbakan, önüne engel olarak dikildiği için kuvvetler ayrılığı ilkesinden de rahatsızlığını dile getirmişti. Yasama benim, yürütme benim, yargı benim mantığı “ileri demokrasi” olarak yutturulmak istenmektedir.

Başbakanın İstanbul Anakent Belediye Başkanlığı yaptığı döneme ilişkin TBMM Başkanlığı’na ulaşan ve dokunulmazlık zırhının kaldırılması istenen fezlekelerde “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlamaları yer almaktadır. 1994 yılında İstanbul Anakent Belediye Başkanı olmasından, milletvekili seçildiği 2003 yılına kadar geçen sekiz yılda 84 suçlama kayıtlara alınmış, bunlardan yalnızca birinden beraat etmiş, hakkındaki 20 suçlamadan “Rahşan Ecevit’in affı” ile kurtulmuş ve diğer 63 suçlamadan ise dokunulmazlık sayesinde şimdilik kurtulmuştur. Hakkında böyle suçlamalar olan birinin 1961 Anayasası’nın değerini anlaması olanaksızdır. Tüm yetkileri kendisinde toplayarak “Tarihi fırsatı heba etmek istemeyen” başbakan, er ya da geç bir gün hukukun kendine de gerekeceğini düşünmelidir..

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.