TALAN VE YALAN

ABONE OL
18:44 - 01/10/2020 18:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye referandum havasında bir seçim sürecini noktalama aşamasının son sonuçları henüz kesinleşmedi.
Sonuçlar belki sabaha doğru kesinleşebilir.
Sonuçlar ne olursa olsun bu seçim; hırsızlığın, rüşvetin, yolsuzluğun meşru- gayri meşruluğun da oylaması olacaktır.
Ortaya çıkan sonuçlara bakılırsa halkımız Talanı ve Yalanı onaylamkatadır.
Sonuçlar açıklandıkça yandaş ve pısmış medya sonuçları farklı rakamlarla vermekteler.
Örneğin, Ankara Çankaya sonuçları verilirken Anadolu Ajansı AKP’yi çok önlerde gösteriyor.
Birçok illerde de örneğin Eskişehir, İzmir’de bile AKP’nin önde olduğunu göstermeye başladı.
Bu bir seçim manipülasyonudur.
Anadolu Ajansı, cumhuriyetin yarattığı ulusal bağımsızlığın sözcüsüyken şimdi, karşı devrimin sözcüsü durumuna düşmüştür.
Hatay’d a, Ankara’da, Eskişehir’de ve birçok yerde yanlış sonuçlar yanında başa baş giden sayım anında elektrik kesintisi görülmekte.
İşin garibi hep başa baş giden yerlerde eş zamanlı elektrik kesintisi yaşanırken bu yerlerdeki elektrik şirketlerinin kimlikleri söz konusudur.
CHP’nin önde olan ilçelerde elektrik kesimleri eş zamanlı olmasının ilginç olması yanında AKP’nin ne pahasına olursa olsun ölüm kalım savaşı olarak gördüğü seçimleri alma konusunda her yola başvurması zaten bekleniyordu.
Eskişehir’de bazı okullarda elektrik kesintisi sandık başkanı tarafından oy sandığı bir odaya götürüp kapıyı kilitleyerek sandığa el koyduğu duyuruluyor.
Eskişehir’de okullarda insanlar sayımlara alınmıyor. Halk bu okulları abluka altına almış durumda.
Enerji bakanlığı elektrik kesintisinin nedeni olarak fırtınayı gösterdi.
Ama Hatay’da fırtına olmadığı duyuruldu.
Ankara Yenimahalle’de elektrikler kesildiği duyuruluyor. Elektrik kesimine kadar CHP’nin önde gittiği görülürse elektrik kesintilerinin hedefi belli olmaktadır.
Türkiye bu kadar şaibenin olduğu bir seçim dönemi yaşamamıştır.
Herkes biliyor ki; AKP iktidarı boyuna kadar yolsuzluğa, rüşvete bulaşmıştır.
Başbakan yargı önünde hesap verme yerine meclisteki sayı çoğunluğunu kullanarak yasaları değiştirerek geleceğini sağlama almak istemiştir.
Yolsuzluğun, rüşvetin yasalara göre soruşturulmasını önlemek için değiştirdiği yasa değişiklikleri ile yargıyı tamamen kendi güdümüne almıştır.
Yüksek yargıda, Çankaya’da, il ve ilçe yönetimlerde yasalara değil başbakana bağlı, onun emirlerine kayıtsız şartsız biat eden bir oluşum kurulmuştur.
En belirgin örneklemesi ise Deniz Feneri vurgununda görülmüştür.
Alman yargısınca kesinleşen kararlar göstermişti ki; asıl failler Türkiye’deki siyasetin zirvesidir.
Yargı döneminde Alman yargısınca perdeye yansıtılan resimde Başbakan, o dönemin içişleri bakanı Beşir Atalay, Zahit Akman gösterilerek top Türk yargısına atılmıştı.
Yargı süreci gecikmişte olsa, her şeye rağmen Türkiye’yi bir hukuk devleti olduğunu sanan savcılar işi ciddiye aldılar.
Soruşturmaya başladılar.
Ama daha sonra bu hukuktan yana cumhuriyet savcıları talanı, soygunu yapanlardan daha tehlikeli sayılarak, dosyaları ellerinden alınmakla kalmadı, nerdeyse Silivri’de tutsak edileceklerdi.
Bu son seçimlerin sonuçları ne olursa olsun.
Elbette yolun sonu olmayacaktır.
Mücadeleye kaldığı yerden devam edilecektir.
Ama bazı gerçekleri de bilerek, geleceğe bu gerçeklerin değiştirilmesine karalı olmalıyız.
Eğer AKP, birinci parti olarak kalıyorsa herkes aklını başına alarak nedenlerini araştırıp, hataları saptasın.
Sadece partiler değil, seçmenler, aydınlar, hukukçular yanlışlığın kaynağını açık yüreklilikle ortaya koymak zorundadırlar.
Suriye’ye saldırmak için Süleymaniye’deki birliği dört bomba atarak kendi askerini öldürmeyi düşünen MİT Müsteşarı, Türkiye’nin Dışişleri Bakanı, Büyükelçisi, Genel Kurmay İkinci Başkanı bir kenara konup, bu ihaneti yazanlar hain sayılıyorsa yapacak geriye ne kalıyor.
Pehlivan tefrikası gibi devletin soyulduğu, bakanların satın alındığı, trilyonların evlerden kaçırılarak sıfırlandığı umursamazlıkla seyrediliyorsa işimiz çok demektir.
Yeşiline, yaşam şekline sahip çıkan gencecik fidanlar kurşunlanarak, sopalarla dövülerek öldürülürken katillere; ”Gazanız mübarek olsun!”Deniliyorsa o ülkede insanlık sorunu var demektir.
Geziden beri, 17 Aralıktan beri yaşananlara, vurgunlara, hırsızlıklara övgüler dizilebiliyorsa, o ülkede ahlak sorunu var demektir.
Sandık elbette hukuktan üstün değildir.
Hukukun tükendiği yerde sandığın önemi kalmaz.
O Zaman adaletin yerini yalan, özgürlüğün yerini talan alır.
Geldiğimiz nokta burasıdır.
Yarını nasıl belirlemeliyiz?
Şimdi oturup bu karanlıktan nasıl çıkılır, onu düşünmeliyiz.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.