TAHTA KUTUDAKİ MAZİ

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Çocukluğum geçtiği Aydın’daki ev de kentsel dönüşüm gelişime boyun eğerek apartman daireleri yapılmak üzere yıkılacak. Her köşesinde anılarımın gizli olduğu o evle vedalaşmak üzere hafta sonu Aydın’da idim. Evin, mümkün olan her yerini fotoğraf ve video çekimleriyle kendimce belgeselleştirdim. Münih’e döneceğim günün gecesi önüme bugünkü bond çantalarının tahta versiyonu bir kutu getirdiler. ”Bunlar senin mektuplarınmış” …

Bir süre tahta kutuya ürkekçe bakarak yavaş yavaş küflü kilidini zorlayıp açtım. Gerçekten de son derede düzenli bir şekilde kurdelelerle bağlanmış onlarca mektupla dolmuştu kutu. 12 Eylül sonrası askeri baskı korkusuyla tüm kitaplarım ve benimle ilgili tüm yazılı belgeler o zamanlar ailemce yakılmıştı. O zamanlar geçmişimin yakılması olarak algıladığım bu olay beni çok üzmüştü. Darbecilere lanetler yağdırmıştım. Darbe öncesi yurt dışına çıkmış olduğumdan böyle bir kutunun varlığından haberim yoktu. Şimdi, annesiz anneler günü geçirdiğim bu günde geçmişimden puzzle parçaları rahmetli annemin bana anneler günü hediyesi olarak duruyordu. Bunlar, adlarını beynimde silik silik tutabildiğim arkadaşlarımdan aldığım uzun mektuplar ve o zamanki umutsuz aşklarıma yazdığım şiirlerdi. O zamanlar birisinin eline geçer ve iç dünyamı ele verir korkusuyla ve çocukluğumun verdiği saflıkla yazdığım aşk şiirleriydi. Bu tahta kutu benim masumiyetler müzemden değerli bir parçaydı…

Sabahın ilk ışıklarına kadar kah gözyaşı kah çoçukça masumiyetime gülümseme ile bu mektupları ve şiirleri okudum. Mektuplarda, yıllardır belleğimden silinmiş olan arkadaşlarım bana en çok ”aman kendine dikkat et, sağ sol olaylarına dikkat et. Seni vururlar” şeklindeki uyarısının sık sık yapılmış olması bana o günlerin dehşetini bir kez daha hatırlattı. Bir yandan kitaplarımı yaktıran, beni fikirsel mazimden koparan diğer yandan da ülkemi terk etmek zorunda bıraktıran terör baskısını durduran 12 Eylül darbesi ile yıllar sonra kendi küçük dünyamda hesaplaşıyordum. Bu hesaplaşma ise şimdi belki bir aç ay sonra yok olacak olan çocukluğumu geçirdiğim tıklım tıklım anılarımla dolu bu odada oluyordu.

Mazime yaptığım ve tüm gece süren bu gezi sonrası bu mektupların yakılıp yok edilip edilmemesine bir türlü karar veremedim. Almanya’ya da götüremezdim… Yakınlarıma ev yıkılana kadar tahta kutuyu saklamalarını ve bana karar vermek için zaman tanımalarını istedim. Siz olsanız ne yapardınız? Yakar mıydımınız, saklar mıydınız?

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.