TAHRİK VE TECAVÜZ

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

”Sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmaz. Tahrikten sonra şikâyet etmen makul değil. Elbette işlenen suç son derece iğrençtir. Lakin bu suçun işlenmesinde dekolte ve tahrik edici kıyafetler giyen kadının da etkisi küçümsenemez.” Bu sözler, bir profesöre ait. Tecavüzcüleri adeta aklayan, kadınları peşinen suçlu ilan eden bir anlayış bu. Bu görüşü, başta kadın kuruluşları olmak üzere birçok kişi ve kurum eleştirdi. Böylesi bir düşüncenin saçmalığı ve tecavüzcüleri cesaretlendirdiği konusunda neredeyse tüm kamuoyu hemfikir.

Ne yazık ki sayıları az da olsa bazı yazarların bu üniversite hocasına destek verdiklerini de gördük. ”Cinsel açlığın yaygın ve kadına ulaşmanın zor olduğu durumlarda, sürekli olarak uyarılan erkek, -haram gibi normlara sahip değilse- fırsatını bulduğunda kendisini uyaran -tahrik eden- kadına yönelir, rıza ile karşılık bulamazsa duruma göre saldırır. Erkekler günün her saatinde sokakta, televizyon ekranlarında tahrik edilmektedir. Büyük kentler yüz binlerce cinsel yönden cinsel aç bekâr ve habire tahrik olmakta olan erkekle doludur. Dekolte kıyafetle erkeğin karşısına geçen kadının erkeği tahrik etmediğini iddia etmek deneysel pratiklerce yalanlanmaktadır.” Bu sözler de televizyon ekranlarının vazgeçilmez muhafazakâr yazarlarından birine ait. Tecavüzlerin nedenini yine kadınların giyimine bağlamış. Yine cinsel açlık çeken erkeklerin büyük kentlerde olduğunu belirtmiş yazarımız. Bakalım gerçek böyle mi?

Son aylarda basında çıkan birkaç tecavüz olayını paylaşalım.

”… Lisede okuyan on beş yaşındaki bir kızın zorla, çıplak görüntülerini çekerek şantaj yaptı ve tecavüz etti. Kız öğrenci, ardından aralarında güvenlik görevlilerinin de bulunduğu on dört kişinin daha cinsel istismarına maruz kaldı.”

”Edinilen bilgiye göre, ilçeye bağlı (…) köyünde ikamet eden on üç yaşındaki kızla zorla cinsel ilişkiye girdikleri iddia edilen dördü on sekiz yaş altı toplam sekiz kişi, şüpheli olarak yakalandı.”

”…’teki 2 ayrı olayda, ilköğretim okulu öğrencisi on üç ve on dört yaşlarındaki iki kızla cinsel ilişkiye girmekle suçlanan toplam on dört kişi, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.”

”… İlköğretim Okulu öğrencisi …‘yı(14) yaklaşık bir yıl süre ile çeşitli zamanlarda alıkoyarak tecavüz ettikleri iddiasıyla on kişi gözaltına alındı. Yaşları 22 ile 43 arasında değişen bu kişiler nöbetçi mahkemece tutuklandı. Olayla ilgili olarak iki kişi de aranıyor.”

”… ‘te dört kız öğrenciye iki yıl tecavüz ettikleri iddia edilen yaklaşık yüz kişi ifade verdi, on beş kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında bir milletvekilinin yakını da var, okulun müdür yardımcısı ise ortadan kayboldu.”

”… İlçesinde, dövüldüğü gerekçesiyle tedavi altına alınan bir buçuk yaşındaki kız bebeğe tecavüz edildiği belirlendi. Savcılık duruma el koyarken, olayla ilgili tutuklanan üç kişinin kan örnekleri ile çocuğun iç çamaşırları Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.”

”…’da doksan yedi yaşındaki …’nun evine giren hırsız, yaşlı kadının kulağındaki küpeleri zorla aldıktan sonra, defalarca tecavüz etti.”

Bu örnekler çoğaltılabilir, bunlara sayfalar yetmez. Alıntılarda yer ve kişi adlarını yazmadım. Çünkü bu iğrençliklerin nerede yaşandığı değil, olaylar önemli. Ancak bu olayların yaşandığı yerler, küçük yerleşim yerleri. Üstelik de günlük yaşama muhafazakârlığın damgasını vurduğu kasabalar, küçük kentler. Bu olayların mağdurları dekolte giyinen yetişkin kadınlar değil. Hepsi savunmasız çocuklar, bir tanesi de bir nine. Üstelik tecavüzcülere bakıldığında da karşımıza genellikle evli barklı, çoluk çocuklu, mevki makam sahibi kişiler çıkıyor. Bu durum düşündürücü değil mi?

”Eski PKK’lı otuz üç yaşındaki Y.G. makilik alanda keçiye tecavüz etmek isterken suçüstü yakalandı.”

”Bir siteye su götüren su dağıtıcısının asansörde boş damacanayla mastürbasyon yaptığı tespit edildi.”

Şimdi sormak gerek bu sayın profesöre ve köşe yazarına: Bir buçuk yaşındaki bebeğin, örtündüğü için yalnızca burnu görünen ninenin, dağdaki keçinin, boş damacananın neresi dekolte ve tahrik edici?

”Dekolte tartışmasını saptırıcı bir tartışma olarak görüyorum. Çünkü sadece dekolte giyen kadınlar değil, son derece kapalı giyinen kadınlar da tacize uğrayabiliyor, uğruyor. Bunun için önümüzde hac örneği var… Bu, kadınların örtülü ya da açık olmasıyla alakalı bir şey değil. Hacdan dönen kadınlar oradaki yerel halktan erkeklerin mimiklerle, el kol hareketleriyle tacizine uğradıklarını anlattılar yakın zamanda. Orada şofördür, satıcıdır… Kadın güvenliği konusunda önemli bir problem var. Orada, hiçbir kadın taksiye binemez. Çünkü başına ne geleceği belli değil; kaçırılır mı, tacize mi uğrar…” Bu sözler de ilahiyatçı bir bayan yazarımıza ait. Akılın yolu birdir, ne kadar doğru tespitler, yoruma gerek bırakmıyor. Eğer bir ibadet yerinde dinsel amaçla örtünmüş kadınlara bu kadar yaygın taciz oluyorsa, o zaman sorgulanması gereken nedir?

Kadının başlık parasıyla satıldığı, her türlü politika ve ahlak anlayışının kadın üzerinden yürütüldüğü, kadının kişiliğinden çok dişiliğinin konuşulduğu bir toplumsal yapının değişmesi gerekmez mi? Sanat, kültür, bilim ve sporla ilgilenmeyen, düşküleri olmayan insanların bulunduğu bir toplumda sapkınlıkların olmasına şaşmamak gerek. Toplumsal yaşamın her alanında kadınla erkeğin ayrıştırıldığı bir düzenin sonucu değil mi bu yaşadıklarımız? Kadınla erkeği birbirine düşmanmış gibi algılatan bir anlayışın nasıl bir toplumsal doku yarattığı da ortada.

Böylesi düşüncelerin sınırı yoktur. Taliban örneğinde olduğu gibi kadınların topuklu ayakkabı giymesinin yasaklanmasına kadar gider bu durum. Çünkü tahrik sözü görecelidir. Kişiye, topluma, yere ve zamana göre değişir. Bunu yukarıda verdiğimiz örneklerde de görmekteyiz. Eşeğe ”milli gelin” denen bir toplumda başka söylenecek söz kalıyor mu acaba?

Tecavüz olayları karşısında en çok üzülmesi ve utanması gereken bu toplumun erkekleridir. Erkek cinsini her şeyden tahrik olan; duygularını, nefsini kontrol edemeyen garip yaratıklar gibi gösteren bu anlayış kınanmalıdır. Düşünceyi ve namusu iki bacağın arasına sıkıştıran bir anlayış terk edilmeli. Her fırsatta Cumhuriyet’in getirdiği modern kurumlara ve yaşam tarzına saldırıyı marifet belleyen birtakım kişilerin, ülkemizin toplumsal gelişmesine zarar verdiklerini anlama zamanı çoktan gelmiştir. Toplumun modernleşmesinin kötülüklere neden olduğu gibi bir görüş, feodal gerici anlayışın kokuşmuş zihniyetini aklama gayretidir. ”Muhafazakârız” diye diye hem kadını hem de erkeği köleleştiren, onları tek kanatla uçmaya zorlayan bir düşünceden kurtarmalıyız kendimizi.

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.