TACİZ, TECAVÜZ

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

TACİZ, TECAVÜZ

Ülkemizin gündeminden düşmeyen terör olaylarının yanı sıra, günlerdir çocuklara yönelik taciz olayları da gündemin ilk sıralarında yer almaktadır. Her gün gelen şehit haberleri, toplumun içini kanatırken, her türlü iğrençliklerin bir bir ortaya çıktığı çocuklara yönelik taciz ve tecavüz olayları da, toplumu derinden sarsmaktadır. Ülkemizde her ay Adli Tıp Kurumu’na 650 çocuk istismarı olayı gönderilmektedir. Çocuklara yönelik cinsel istismar suçlamasıyla açılan dava sayısı 2006 yılında 2.415 iken, 2011 yılında 16.830 olmuş ve 2014 yılında 24.825 sayısına ulaşmıştır. Ülkemizde cinsel tacize maruz kalan çocukların oranı en az %25 seviyelerindedir. Türkiye’nin dünyada çocuk tacizi, özellikle cinsel taciz sıralamasında üçüncü sırada yer alması, geleceğimiz adına ürkütücüdür. Hergün yeni bir olayın ortaya çıktığı ülkemizde, Ensar Vakfı gibi kuruluşlar korunmaktadır. Birbirilerine düşman gibi görünen cemaatler, tarikatlar, gruplar, iş tacize, tecavüze gelince kenetlenmekte ve destek mesajları vermektedir.

“Her Bir Uzuv İçin Okunması Münasip Olan Şifa Ayetleri” kitabının yazarı Cübbeli Ahmet Hoca denen şarlatan din tacirini tek başına kaçak sarayda ağırlayan Tayyip Erdoğan ile, bu şarlatanı evinde ziyaret eden başbakanın tutumları, olayı gözler önüne sermektedir. Bilim insanları yerine, din tacirleriyle görüşmenin sonuçları, taciz ve tecavüzde gelinen durumun tesadüf olmadığının kanıtıdır.

Bilal Erdoğan’ın “eşimden sonra en çok görüştüğüm kişi Ensar Vakfı başkanı” söylemi, Tayyip Erdoğan’ın Ensar Vakfı genel kurullarına sık sık katılması, meşhur “enkaz” açıklamasının yapıldığı Ensar toplantıları anılarda yerini korumaktadır.  Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde Karaman’a ziyareti sırasında, çok sayıda çocuğun tecavüze uğradığı evlerin sahibi olan Ensar Vakfı’nca, “Ümmetin medar-ı iftiharı hoş geldiniz” pankartıyla karşılanması, nasıl bir olayla karşı karşıya olduğumuzun ve ülkeyi yönetenlerin konumunun resmidir. 

Adana’da dini eğitim veren Furkan Vakfı’nda Eylül 2015 tarihinde yaşanan işkence olayının ardından, şimdi de taciz skandalı yaşandı. Vakıfta gönüllü olarak din dersleri veren bir üniversite öğrencisi, 12-13 yaş arasındaki üç erkek öğrenciye güreş yapma bahanesiyle cinsel tacizde bulunduğu iddiasıyla geçtiğimiz günlerde tutuklandı.

Niğde’nin Çiftlik İlçesi Azatlı Beldesi’ndeki Azatlı Küllüce Ortaokulu’nda görev yapan Türkçe öğretmeni, 12 kız öğrenciyi taciz ettiği suçlamasıyla tutuklandı. Ayrıca Milli Eğitim Müdürlüğü’nce, öğretmen hakkında idari soruşturma başlatıldı.

Çorum’da 7 yaşındaki bir çocuğa babası, amcası ve ağabeyi tarafından beş yıl süreyle tecavüz yapılmıştır. İfadesinde insanlıktan utandıran, iğrenç şeyler söyleyen çocuk, amcasının, babasının ve ağabeyinin beş yıl içinde ayrı ayrı 60’dan fazla kez olmak üzere kendisine tecavüz ettiklerini anlatmaktadır.

Bu şahıslar önce tutuklanmış ve sonra “esneklik nedeniyle kızlık zarı bozulmamıştır” raporu gelince ve çocuğun psikolojisi iyi değildir raporu alınınca tutuksuz yargılanmalarına karar verilerek, topluma salınmışlardır. Bu durumdaki bir çocuğun psikolojisinin iyi olmayacağı çok açıktır ama toplumun bu tip olaylara bakışı son derece yanlıştır. Kızın, babasından hamile kaldığı ortaya çıkınca, tekrar tutuklama gerçekleşmiştir. “Babanın öz kızına şehvet duyması haram değildir” diye fetva veren Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, bu olay hakkında ne düşünmektedir? Din ile uyutulan toplumlarda, böyle saçma söylemlerde bulunulması, her türlü tacize ve tecavüze yol açmaktadır.

Ülkemizde çocuklara yönelik cinsel istismarda, özellikle ensest ilişki çok yaygındır ama gizlenmektedir. Ensest ilişki, tüm toplum ve kurumlar tarafından şiddetle kınanmalıdır ve ceza yasası değiştirilerek, özellikle çocuklara taciz ve tecavüz suçlarına verilen ceza arttırılmalı, af kapsamı dışında tutulmalıdır. Aynı şekilde kadınlara karşı yapılan taciz ve tecavüz suçları da, bu kapsamda değerlendirilmelidir. Doğal olarak bu konuda eğitim de çok önemlidir.

“Dindar nesil yetiştireceğiz” söyleminin ardında ve dinin emrinde devlet yaratmanın sonucunda, laiklik ilkesinden sapılarak, dinci bir merkeze oturtulan günümüzdeki eğitim sistemi ile bu tacizlerin önlenemeyeceği çok açıktır. Anlamadığımız bir dille yapılan din eğitimi ve dini gereklerin yerine getirilmesi sonucunda, bir takım sapkın kişiliklerin daha kolay ortaya çıkması kaçınılmazdır. Öncelikle her türlü dini ibadetin kendi dilimizde, Türkçe yapılması gerekir. Çünkü anlayarak yapılan dini ibadet, toplumun motivasyonunu arttıracağı gibi, neyin, ne için ve ne adına yapılacağını da bilmemize yarayacaktır. Bu suretle dini, hedefinden saptıran yobazlar ile din tacirlerinde en az yarı yarıya azalma olacaktır. 

Arapça kutsal bir dildir, o yüzden Kuran Arapça okunur diyenlerin, Ensar Vakfı’nın 2014 yılında Kürtçe Kuran bastığından haberleri bile yoktur, belki de unutmuşlardır. Açılım bahanesiyle Kürtçe ezan okunması da belleklerdedir. İran, Malezya gibi Müslüman ülkelerde ezanın Arapça değil, kendi dillerinde okunduğu da bilinmelidir.

Ensar Vakfı’nın toplantılarında cumhuriyete enkaz diyenlere, haremi savunanlara, din adına ve Tanrı adına yaptıkları tüm kirli işleri, tacizleri, tecavüzleri, yolsuzlukları örtmek isteyenlere karşı bilimin ışığında örgütlü mücadele yapılması kaçınılmazdır.

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.