SUÇLULAR

ABONE OL
18:19 - 01/10/2020 18:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SUÇLULAR

27 Kasım 2014 Perşembe günü, ülkemiz ve özellikle İzmir için önemli bir gündü. Önemliydi çünkü Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Astronomi ve Uzay Bilimleri Bölümü emekli öğretim üyesi Profesör Doktor Esat Rennan Pekünlü, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na uyduğu ve yüksek mahkeme kararlarını uyguladığı için ceza alarak, Foça Açık Ceza İnfaz Kurumu’na teslim oldu. Ortaçağ artıklarının yönettiği ülkemizde, laiklik ilkesine, demokrasiye ve cumhuriyete sahip çıktığı için ceza verilen bir bilim insanı hapse atılmıştır. Türbanla derse girmek isteyen öğrencileri uyaran ve tutanak tutan Rennan Pekünlü’ye, türbanlı öğrencilerin eğitim haklarını engellediği nedeniyle, iki yıl bir ay hapis cezası verilmiştir. Ancak türbanlı öğrenciler derslere devam etmişler ve derslerden geçmişlerdir. Yani eğitim haklarının engellenmesi gibi bir durum söz konusu değildir, buna karşın ceza verilmiştir.

27 Kasım Perşembe günü Rennan Pekünlü hapse girmeden önce Bornova Belediyesi Nikah Salonu’nda büyük bir kalabalığa “Evren ve Evrim” isimli bir ders verdi. Herkesin sevgi ve saygı dolu bakışları ile alkışlar arasında dersini tamamlayan Rennan Pekünlü, cumhuriyete, laikliğe, Atatürk ilke ve devrimlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Dersini “Rennan Hoca Gururumuzdur”, “Karanlığa Boyun Eğmeyeceğiz” sloganları eşliğinde bitiren Rennan Pekünlü, aynı gün öğleden sonra teslim olmak üzere, dostları eşliğinde Foça’ya doğru yola çıktı.

Foça Açık Ceza İnfaz Kurumu’na gelmeden önce yaklaşık iki kilometre yolu sevenleri ile birlikte şakalaşarak yürüyen Rennan Pekünlü, hüzünlü ama aynı zamanda yarınlar için umut dolu bakışlar eşliğinde, kendisine verilen iki yıl bir ay hapis cezasını çekmek üzere cezaevine girdi. Hapse girmesinin gerçek bir ayrılık olmadığını söyleyen Rennan Pekünlü, “bu ayrılık, bütünleştirici anlamda bir ayrılık. Karanlığa boyun eğmeyeceğiz, mücadeleye devam” sözleriyle sevenlerine veda etti.

Yargılanan, ceza verilen ve hapse atılan Rennan Pekünlü değildir; laik hukuk devletidir, demokratik cumhuriyettir, üniversitedir, aydınlanmadır, Atatürk ilke ve devrimleridir. Yaklaşık üç yılı aşkın süredir devam eden ve Rennan Pekünlü’ye hapis cezası verilmesine neden olan bu süreçte, YÖK, Ege Üniversitesi Rektörlüğü, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi ve türbanlı öğrenciler anayasayı ihlal suçu işlemişlerdir. Bu olayın asıl suçluları, süreçteki tüm kişi ve kurumlardır. Üç yılı aşkın süredir devam eden bu davayı bugüne kadar görmeyenler, duymayanlar ve ilgilenmeyenler de bu suça ortaktır.

Anayasa Mahkemesi verdiği kararda; “Türban dini bir simgedir, laiklik ilkesine aykırıdır, yükseköğretim kurumlarında serbest bırakılamaz” demektedir. Bunun yanında “türbanı yükseköğretim kurumlarında ve kamu kurum ve kuruluşlarında serbest bırakmaya çalışmak ve bunda ısrarcı olmak, siyasal partiler yönünden kapatma nedenidir” şeklinde karar vermiştir ve bu karara göre bazı siyasi partileri kapatmıştır. 2008 yılında AKP için “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” derken de, bu karara gönderme yapmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği bu kararlar, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı davranmak, bu kararların gereğini yapmamak, Türk Ceza Yasası uyarınca suç oluşturmaktadır. 

Rennan Pekünlü olayında Anayasa Mahkemesi kararı, dolayısıyla Anayasa yok sayılarak suç işlenmiş; YÖK, üniversite yöneticileri, savcılar ve yargıçlar bu suça ortak olmuşlardır. İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi, Yargıtay ve bireysel başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi üyeleri, açıkça Anayasa Mahkemesi kararlarını hiçe sayan hukuk dışı bir tutum sergilemişlerdir.

Bütün bu hukuksuzluklar yaşanırken Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Candeğer Yılmaz’ın gerçeklere aykırı olarak yayınladığı 5 Nisan 2011 tarihli türbanla ilgili gizli genelgesinde “Anayasanın türbana izin verecek şekilde değiştiği” ile savcılığa gönderdiği 21 Kasım 2011 tarihli yazıdaki “YÖK’ün ve üniversitenin türban yasağına ilişkin bir uygulama talimatı olmadığı” şeklindeki gerçek dışı beyanı, Rennan Pekünlü’nün yargılamasını etkilemiş, hedef göstermiş ve ceza almasını sağlamıştır.  Şikâyetçi öğrenciler gerek savcılıkta, gerekse duruşmalarda Rennan Pekünlü’nün “türban yasağı kaldırıldığı halde kendilerine yasak uygulamaya kalktığını” savunmuşlar ve bu savunmaları da kabul görmüştür. Böyle bir rektörün zaman yitirmeden istifa etmesi gerekmektedir. 
Prof. Dr. Rennan Pekünlü, karanlığı reddeden bilim insanı sorumluluğu ile insan haklarına ilişkin evrensel hükümleri etkin kılmak için, Anayasa Mahkemesi ve ‘türbanı siyasi İslam’ın sembolü sayan’ Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uygun biçimde hareket etmiştir. Bunun sonucunda türban konusunda tutanak tutunca, hapis cezasına mahkûm edilmiş, bu karar Yargıtay’ca onanmış, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru da sonuçsuz kalmıştır.

İşlediği bir suç bulunmayan ve suçlu da olmayan Rennan Pekünlü’nün cezaevine konulması, cumhuriyetin, demokrasinin, laik hukuk devletinin bitirilmesi anlamına gelmektedir. Asıl suçlular Rennan Pekünlü’yü cezaevine düşürenlerdir, asıl suçlular Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarını yok sayanlardır, asıl suçlular Atatürk ilke ve devrimlerini yok etmek isteyenlerdir. Ancak bilinmelidir ki, bütün bu hesapların da sorulacağı aydınlık günler gelecektir.

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.