SUÇLULAR VE GÜÇLÜLER

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SUÇLULAR VE GÜÇLÜLER

Yıllar öncesinden. Münih’te o ünlü sözünü belki ilk bize söylemişti:
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın!”
Halkçı Devrimci Federasyonu’nun (HDF) yerel örgütü olan Münih HDB derneğinde tanımıştım Uğur Mumcuyu.
Ortadoğu’ya silah kaçakçılığı yapan örgütlerin peşindeydi.
Münih’te Eksport ticareti yapan Vardar şirketinde çalışan, kaçakçılarla ismi anılan Türklerle yüz yüze görüşmek için gelmişti.
Papa-Mafya-Ağca bağlantısını araştırmaktaydı.
12 Eylül Darbesiyle solcu öğrenciler, siyasiler, sendikacılar yanında Türkiye’de gençleri, sendikacıları, hukukçuları, solcuları, bilim adamlarını, milletvekillerini öldürmüş ülkücü kesimden de birçok cinayet suçluları yurtdışına kaçmışlardı.
Siyasal İslamcılar ise burada Tarikat-Siyaset-Ticaret üçgeninde camileri kışla, minare olmasa da hoparlörleri süngü, dindar yerine kindar yığınlar olarak cemaati yolunacak saf asker olarak kullanıp parmaklarını bile oynatmadan yaşayıp gittiler.
Hep din iman ticareti yaparak semirdikçe semirdiler.
Ticaretin ve kaçakçılığın, haramın sefasını firmalarla, süper marketlerle takkeleriyle sınıf atladılar.
Yetmedi, önlerinde imam kılıklı softaları da alarak fabrikatör yapma vaadiyle yeşil dolandırıcılarla yetim hakkını salâvatlarla yediler. 
Sol kesimden gelenler; arkadaş, akraba yanında barınacak yer bulanlar yanında, kimsesi olmayanlar çok sıkıntı çektiler.
Ama Ülkücü kesimden gelenler burada örgütlerinin desteği, işadamlarının maddi koruması ile zorluk çekmeden Avrupa’da özellikle de Almanya’da rahat yaşamlarına devam ettiler.
Çoğu da burada iş sahibi oldular, işadamı oldular.
Uğur Mumcu da yurtdışında kaçakçıların, cinayet şebekelerinin izini sürüp, hukuksal çerçevede bunların iç yüzünü ortaya çıkarmak için Münih’teydi.
İtalya’da Ağca’nın bağlantılarını araştırıyor, Ağca ile İtalyan yargıç ve savcılarla görüşüyordu.
Kaçakçılık öyle boyutlara ulaşmıştı ki, Ortadoğu da ve Türkiye’de insan öldürülenler, Avrupa’ya uyuşturucu taşıyanlar sosyalist Bulgaristan’da barınıyorlar, Bulgar devletinin kurduğu şirketler arcılığıyla kaçakçılık yapıyorlardı.
Uğur Mumcu bu insanlık dışı işleri yapanları barındıran, kaçakçılığa devlet desteği veren Sosyalist Bulgaristan’ı eleştiriyor, yazıyor, dünyaya duyuruyordu.
Ben ve benim gibi düşünen bazı arkadaşlar Uğur Mumcu’nun Bulgaristan’ı eleştirmesini duygusal olarak solculuk adına doğru bulmuyorduk.
Münih’te ki dernekte Uğur Mumcu’yu yüzüne karşı eleştirdim:
”Bu eleştirileri, suçlamaları siz bırakın sağcı gazeteler, gazeteciler yapsın. Tercüman yapsın, Nazlı Ilıcak yapsın, Ahmet Kabaklı yapsın!” Dediğimde güldü:
”Onlar yazıyorlar mı?” Diye sordu.
Sonra, bana ve birkaç arkadaşa sakin, sevecen birazını bildiğimiz ama eksik bilgilerimize daha geniş katkıda bulundu:
”Sosyalizmin temel ilkeleri insan, emek, barış, dayanışma, özgürlük temeline dayanır. Eğer kişiler, ülkeler silah kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığına destek veriyorsa ne solcudur, ne sosyalisttir. Dini kendi hırsızlıklarına, çıkarlarına araç edinenlerden farkları var mı?” Sözlerini şöyle tamamladı:
”Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz!” Demişti.
Biz okuyup bilgi sahibi oldukça fikrimizde gelişiyordu.
Gerçekten de Türkiye’de mafya babalarının kaçakçıların Örneğin Bekir Çelenk’in ve adamlarının Bulgaristan’da kaldığı, gazeteci Abdi İpekçi’yi öldüren ve cezaevinden kaçırılan Mehmet Ali Ağca’nın da Bulgaristan’da kaldığını kanıtlamıştı.
Ağca Dosyası ile birçok karanlıkta kalan kirli ortaklıkları ortaya çıkardı.
Tarikat Siyaset Ticaret, Rabıta, Devrimci Demokrat kitabıyla Allah’ı Allah’la kandırmaya çalışanların, dini ve milliyetçiliği, solculuğu çıkarlarına alet edenlerin maskelerini düşürüyordu.
PKK-Öcalan-Devlet ilişkilerini, Kürt Dosyası ile açıyor Terörsüz Özgürlük ile terörün birinden yana olmanın nasıl insanlık suçu olduğunu anlatıyordu.
Terörden ve öldürülmekten korkuyordu ama arılar gibi çalışıyor, araştırıyor, yazıyor, yazıyordu.
Bahriye Üçok, Muammer Aksoy öldürülmüştü.
Araştırmaları, Cumhuriyet Gazetesinde peş peşe yayınlandıkça hırsızların, soyguncuların, çirkin politikacıların öfkesini kazanıyor, sağcı gazetelerce hedef gösteriliyordu.
Uğur Mumcu artık bizden biri olmuştu.
HDF’in onur üyesiydi.
Frankfurt’ta, Köln’de, Berlin’de, Hamburg’da HDF’in panellerine, seminerlerine katılıyor, toplantıların sonunda geç vakitlere kadar ülke sorunlarını, dünya sorunlarını konuşuyor tartışıyorduk
Tehditler, sonucu güya korunmak için silah almıştı.
”Bir gün, sokakta yürürken karşıdan parkalı bir genç elini iç cebine attı. Eyvah! Dedim, ama elim silaha gitmedi. Ben kimseyi öldüremem diye düşündüm. Genç elini cebinden dışarı çıkardı. Elinde sigara paketi vardı.” Diye kahkahayı koyuverdi.
Hırsızların, yobazların, hainlerin, hukuku paspas yapanların, onların işbirlikçilerini, efendilerini arkaları olan politikacıları eleştiriyor, arı kovanına çomak sokmaktan geri durmuyordu.
Devir suçluların güçlü olduğu devirdi.
Bu günlerde olduğu gibi.
Son yazısının başlığı ”Selam ün Aleykum Albayım!” İdi.
Uğur Mumcu bugünleri görmüştü 
Eğilmeden bükülmeden doğruları hep doğruları söylüyordu, yazıyordu.
O, Mustafa Kemal’in Kalpaksız Kuvayı Milliye’ siydi.
Kasım 1992’de HDF Kurultayında son konuşmasını yaparak bizimle vedalaşmıştı sanki.
24 Ocak 1993 te alçakça katledildi.
Yüz binlerce seveni uğurladı Uğur Mumcuyu
O suçlular ve o hukuksuz güçlüler
Geldikleri gibi gidecekler
Tıpkı işgalci efendileri gibi…
22 Yıl geçti aynı özlem, aynı sevgiyle anıyor yine yüz binler.
Abide gibi Güldal Mumcu vakur ve dimdik.
Özgür Mumcu yazıyor Cumhuriyette.
Özge Mumcu pırıl pırıl aydınlık yüreğiyle cesur.
Düşünceyi öldürebilirler mi?
Sevgili Uğur Mumcu
Ne biz unuturuz seni
Ne de Halk’ın!
Rahat uyu…

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.