SUÇ DUYURUSU

ABONE OL
18:19 - 01/10/2020 18:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SUÇ DUYURUSU


PKK (Partiye Karkeren Kürdistan – Kürdistan İşçi Partisi) terör örgütünün başı, bebek katili Abdullah Öcalan, Türkiye’den kaçarak, Suriye, Rusya ve İtalya’da yaşamaya başladı. Daha sonra diğer batı ülkeleri gibi Yunanistan da bu teröriste sahip çıkarak, onu Kenya Büyükelçiliği’nde saklamaya başladı. ABD başta olmak üzere, yapılan pazarlıklar sonucunda Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999 tarihinde Kenya’nın başkenti Nairobi’den teslim alınarak, Türkiye’ye getirildi. Türkiye’de yapılan yargılama sonucunda ‘devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak’ suçu nedeniyle mahkum olmuş ve halen bu cezasını İmralı Adası’nda kendisine tahsis edilen lüks mekanda çekmektedir. Aldığı ceza, 15 Şubat 1999 tarihine kadar olan terör eylemlerini kapsamaktadır.

Öcalan’ın ülkemize verilmesinde ne gibi pazarlıkların yapıldığı bilinmemektedir. Öcalan’ın Atina havaalanında bulunduğu sırada neden Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin, Yunanistan’ı teröre destek veren ülke olarak sıkıştırmadığı da bilinmezler arasındadır. Öcalan, Yunan subayların PKK terör örgütünün elemanlarını eğittiğini söylemiş ve PKK terör örgütüyle ilişki kuran Yunan parlamenterlerin isimlerini de vermişti. Yunanistan Kültür Bakanı ve ünlü müzisyen Mikis Theodorakis; “Bakanlık yaptığım dönemde Kürtlere yardım ettim” demiş ve PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ı kurtarmak üzere bir kampanya başlatmıştı.

İmralı’daki mahkeme bu ilişkileri yeterince araştırmamış, açıklığa kavuşturulması için çaba göstermemişti. PKK terör örgütünün başına Alman, İngiliz ve İsveç devletleriyle yakın ilişkileri sorulmadığı gibi, Almanya, Fransa ve İngiltere’den PKK terör örgütünün uyuşturucu kaçakçılığına ilişkin dava dosyaları da istenmemiştir. Yurt içinde ve yurt dışında PKK terör örgütüyle işbirliğine girenler ile destekleyenlerin sorgulanmadığı bir süreçte, mahkeme hüküm vermiştir. Bu dava, her yönüyle yeniden görülmelidir. Ancak bunların hepsi 15 Şubat 1999 tarihine kadar olan terör eylemleridir.

Abdullah Öcalan, kendine tahsis edilen İmralı Adası cezaevindeki infaz koşulları için İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’ne (İHAM) başvuruda bulunmuştur. İHAM 2. Dairesi, 18 Mart 2014 tarihli kararında, Türkiye’de her zaman af çıkmasına karşın, terör konusunda af çıkmadığını, Öcalan’ın ölene kadar cezaevinde yatacak olmasının doğru olmadığını, bu nedenle mutlaka koşullu salıverilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Karara yapılan itirazları da reddetmiştir. İHAM 2. Dairesi aynı kararında, PKK’nın terör örgütü olduğuna tekrar vurgu yapmış, Öcalan’ın, örgütü ile olan bağlantısının da tekrar altını çizmiş ve bu bağlantının sürdüğünü ifade etmiştir. İHAM tarafından yapılan bu saptamaların, ülkemizde bugüne kadar yapılamamış olması, son derece üzücüdür ve üzerinde önemle durulması gereken olgulardır. 

Cezaevine konulan bir kişinin, kendisine yüklenen suç ile bağlantısının kesilmesi gerekmektedir. Öcalan’ın, cezaevine girdiğinde PKK terör örgütüyle önce kesilen bağlantısı, daha sonra tekrar sağlanmıştır. Dünyada ilk kez böyle bir olayla karşılaşılmaktadır. PKK terör örgütünün yönetici olan diğer kadrosu dağda can güvenliği ile uğraşırken, cezaevinde devlet tarafından can güvenliği sağlanan Öcalan, cezaevinden PKK terör örgütünü yönetmektedir. Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına girdiklerinde haklarında soruşturma açılacak olan Kandil dağı ya da benzeri yerlerdeki kişilere, Öcalan’ın mesajları ve talepleri iletilmekte, PKK terör örgütü bu talepleri gözeterek hareket etmektedir. Bu kişilerle işbirliği içinde olanların ve Öcalan ile mesaj trafiğine izin verenlerin, iç hukuka göre soruşturulması gerekmektedir.

Yaşanan sorunlara demokratik hukuk devleti ve anayasal düzen yönünden bakılamadığı için, ülkemiz bugün emperyalizmin oyuncağı konumuna getirilmiştir. Emperyalizmin ‘Kürt sorunu’ adını verdiği çözüm süreci kandırmacasında, PKK terör örgütü ile görüşmek, PKK terör örgütünün bu konudaki eylemlerini paylaşmak cezai sorumluluk gerektirmektedir. Yaratılan bu tabloda, süreçteki Adalet Bakanlarının, İçişleri Bakanlarının, Başbakanların, tüm hükümet üyelerinin, kısaca siyasi iktidarın sorumluluğu bulunmaktadır.

PKK terör örgütü ile ilgili tablonun bu duruma gelmesi karşısında, Öcalan hakkında tekrar soruşturma açılmalıdır. Öcalan hakkında ömür boyu hapis cezası verilmiş olması, Öcalan’ın tekrar ortaya çıkan örgüt yöneticiliğinden yargılanmasına engel değildir. Çünkü PKK, hem iç hukuk yönünden, hem de uluslararası hukuk yönünden silahlı terör örgütü niteliğini taşımaktadır ve Öcalan’ın bu suçtan yargılanması için silahlı olmasına gerek bulunmamaktadır. 

Bugün ülkemizde onbeş bine yakın hakim ve savcı vardır, seksen binden fazla avukat vardır, akademisyenler vardır, milletvekilleri vardır, demokratik kitle örgütlerinin yöneticileri vardır. Ancak sadece Yargıçlar Sendikası Başkanı ve Çankırı Hakimi olan Ömer Faruk Eminağaoğlu bu konu hakkında suç duyurusunda bulunmuştur. Hukuksuzluklardan hesap sormak isteyenlerin, Sayın Eminağaoğlu’na destek vermeleri  ve siyasi iktidardan da hesap sormaları gerekmektedir.


Suay Karaman




Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.