SPORUMUZDA GELDİĞİMİZ SON NOKTA VE BİZ

ABONE OL
11:49 - 23/10/2020 11:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SPORUMUZDA GELDİĞİMİZ SON NOKTA VE BİZ

2016 yılında yapılan gerek Avrupa Futbol Şampiyonasında ve Gerekse 2016 Rio Olimpiyat Oyunlarında ülke olarak almış olduğumuz sonuçlara ilişkin negatif eleştirel bir gözle bakmanın, sporumuza bir katkısı olmayacağı gibi, sporumuzu olması gereken yere getirmeyeceğini biliyorum. Ancak bazı gerçekleri de görüp yazmamak, bir spor bilimcisi olarak sorumluluk duymayı gerektirir.  

Bu bağlamda gerek çalıştırıcıların, gerek yöneticilerin ve gerekse taraftar ve sporla ilgili tüm bireylerin yorum ve değerlendirmelerini yaparlarken, dikkat etmeleri gereken çok önemli noktaların var olduğunu düşünüyorum. Çok önemsizmiş gibi görülse de göz ardı edilmemesi gereken bazı noktaları sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Özellikle bu konuları dikkate alarak  birlikte incelemeye başlayıp kafa yorduğumuz an bence sporumuzun alt yapısına belirli düzeyde katkı koymaya başladık demektir.

Öncelikle, 2016 Rio Olimpiyat Oyunlarına katılmak üzere, milli takımlarımıza alınıp yarıştırılan yabancı sporcular, tüm dış ülkeler tarafından eleştirildiği gibi, ülkemiz içindede eleştirildi. Bana göre bu durum seksen milyona yaklaşan nüfusumuz ve büyük bir bölümünü çocuk ve gençlerden oluşan bu ülkeye hiç yakışmıyor. Hele hele Olimpiyat Oyunları düzenlemeye kalkışan bir ülkeye yakışmaz!

İkinci önemli konumuz, Futbol Milli Takımımızın Avrupa şampiyonasına katılmadan önceki ve katılımından sonra almış olduğu sonuçlar, pek mutlu edici değil! Üstelik bu gün açılan yeni bir sayfa ki! Bir sonraki Dünya Şampiyonasına katılabilmek için başlayan elemeler ve tartışılan sporcularla, eleştirilen teknik heyetler işin dahada üzüntü verici yönü!
Hangi tür spor dalı olursa olsun, genellikle insan ve  insan organizması söz konusudur, yani sporu yapan da yaptıran da insandır (antrenörler-eğiticilerdir). Durum böyle olunca öncelikle insan organizmasının her türlü gelişimini çok iyi bilmek, algılayabilmek gerekir ki sporda başarılı olabilmek daha kolay olsun!

Yaşamımızda sıkça kullanılan büyüme ile gelişme sözcükleri, gerçekte birbirinden farklı değişimleri içeren kavramlardır. Genel olarak boy, vücut ağırlığı gibi fiziksel yapıda artışı işaret eden “Büyüme”, çoğunlukla çocuğun vücut yapısında meydana gelen sayısal değişiklikleri ifade etmekte ve bu durum daha çok anne ve babanın genlerinin yüksek düzeyde rolü ve beslenmeyle daha yakından  ilgili olup, bireylerin yapacakları spor dalına uygun bir fiziksel yapı’ya sahip olmalarını sağlar.
Gelişim ise sadece bedensel yönden değişmekle kalmaz, aynı zamanda; duygusal, ahlaksal, cinsel, zihinsel, psiko-sosyal olarak da gelişmeler gözlenir. Bu nedenle gelişme kavramı çocukta meydana gelen değişiklikleri hem nicelik hem de nitelik olarak ifade eder.

 Kısaca gündelik yaşam içerisinde kullanıldığı gibi gelişim, sadece sayısal veri ve ölçümlerle açıklanamayacak, birçok farklı yapı ve işlevi belirten karmaşık bir olgu olup daha çok sosyo-psikolojik olup, birçok psikolojik faktörlerden de etkilenir. Buda şu anlama gelir ki çocukların bebeklik döneminden itibaren (Anneden, babadan, arkadaştan, öğretmenden, yazılı ve görsel medyadan, özellikle bebeklik döneminden itibaren oynadığı oyun ve oyuncaklardan etkilenerek) aldığı imputlarla büyür gelişir bir kişilik oluşturur ve davranışlarıda kendi kişiliğine uygun olur.  Bu durum toplumdan topluma farklılık gösterir.
İşte sporda başarı ve başarısızlık, sporda etik, sporda sağlık, sporda fair-play, sporda hukuk gibi daha burada sayamadığım birçok kavram tıpkı büyüme ve gelişme döneminde olduğu gibi sporcuda, antrenörde, yöneticide ve taraftarda da böyle büyür ve gelişir, davranışa dönüşür. Kısacası fiziksel yapı ve kişilik sporda başarı ve başarısızlıgın öncelikli ve kaçınılmaz ön koşulu olur.

Sosyolojik açıdan spor ele alındığında üretenler ve tüketenler olmak üzere iki farklı grubun olduğunu ve hatta üretimden elde edilen kazancın artması sonucunda da farklı yollara baş vurmaların arttığı bir dünyada olduğumuzu unutmamalıyız. Tabi bu büyüme hiç kuskusuz iyi şeylerin yanında  kötü ve istenmeyen şeyleride beraberinde getirir.

Tüm bu yukarıda saydığımız kavramların doğru yada yanlış oluşmasını sağlayan-sağlamayan olgu tıpkı gelişim dönemindeki çocuklarda olduğu gibi sporcularda da aldıkları eğitim ve ilişkide bulundukları çevreyle çok yakından ilişkilidir.
Bu açıdan baktığımızda aslında bu gün sporda çok büyük bir sorunmuş gibi bizlere sunulması, bizleri asla korkutmamalı, aksine bu problemleri sağlıklı düşünerek çözme yollarını aramalıyız, burada tereddütsüz olarak eğitimin bu çözüm yollarının en başında rol alacağını bir kez daha altını çizerek ifade etmek istiyorum.

Ancak Sportif gelişimle ilgili verilen eğitim söz konusu olduğunda hiç kuşkusuz burada da tıpkı diğer eğitim alanlarında olduğu gibi; Pedegojik zorunluluk kaçınılmazdır. Gerçek bir eğitimden geçen bireyler, spor  yaşamlarının sonuna kadar  belirli bir  terbiye ile başlar sürdürür ve sonlandırırlar.

Dünyanın neresinde olursanız olun Spor alanlarında Şiddetin, başarısızlığın, adil  olmamanın, Fair (adil) davranmamanın altında yatan en büyük sorun o ülkenin demokratik ve adil yönetilmesiyle yakın ilişkisi vardır. 
Ülkemizdeki siddet ve ırkçılık, rüşvet ve kaçakçılık, sahtecilik ve sözünde duramama; stadları yakma yıkma, rakibi küçümseme, antrenör-sporcu arasında hakaret etmeye varan ve saygızca davranışlar ; sadece sporumuzda mı var yoksa yaşamımızın her alanında karşılaştığımız bir davranış biçimi midir? 

Bir ülkedeki sporun örgütlenmesi sağlıksız olduğu zaman ve sadece bireylerin istekleri doğrultusunda yapıldığı zaman, iş artık kokuşmaya başlamıştır diye düşünüyorum. Böylesine kötü koşullar altında ısrarla yürütülmeye kalkınması, okullarımızdaki beden eğitimi ve spor derslerinin hemen hemen yok denecek (seçmeli) hale getirilmesi sonucunda olimpiyat hayali kurmanın ne kadar saçma olacağını düşünüyorum!

Gazetelerde çıkan yazılar, hiç bir şekilde yarını düşünmeden günü kurtarmaya yönelik  verilen demeçlerle bir yere ulaşamayız. Ehli olmayan insanların yerine bu işin gerçek eğitimini almış kişileri işin başına getirerek çalışmanın zamanının geldiğini ve geçmekte olduğunu hatırlatmak isterim. 

En içten saygılarımla.

Prof. Dr. Seyhan Hasırcı

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.