SPOR FİDANLARIMIZ

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Geçen hafta Türkiye-İsviçre maçını büyük heyecan ve coşkuyla izledik, son düdük çalınan kadar da öldük öldük dirildik. Ben fanatik bir Fenerbahçeliyim. Maçları izlerken biraz fazla heyecanlanıyorum. O nedenle de böyle gerilimli maçlarda genellikle başka işlerle uğraşırım. Hele bir de ulusal takımımızın maçı varsa iş biraz daha da ciddileşiyor. İsviçre ile olan “sorunlu futbol geçmişimizi” de anımsayınca bu maç gerilim ibremi daha da yükseltti. Neyse kazandık da tansiyonum fazla oynamadan maç gecesini salimen atlattık!

O maçtan meslek yaşamını göç olgusuyla uğraşmakla geçiren biri olarak önemli olduğunu düşündüğüm bir de anı kaldı. Maçı 2-1 kazandık, ama her iki takımın gollerini de Türkler attı. İsviçre ulusal takımı üç Türk oyuncusuyla karşımızdaydı. Avusturya’da da sanıyorum başarılı bir Türk milli oyuncu var. Babalarının, büyükbabalarının çalışmak için gittiği ülkelerde gençlerimiz futbol sahalarında başarılı oluyorlar. Bunların bazıları da bizim takımda oynuyor. Biz de onlarla gururlanıyoruz.

Şimdi işi biraz farklı bir noktaya getirmek istiyorum. Türk toplumunun yaşadığı Avrupa ülkeleri ekonomik ve toplumsal gelişmişliklerinin sonucu olarak sporda da gelişmiş olan ülkelerdir. Sadece futbol değil, tüm olimpik spor dallarında uluslararası müsabakalarda madalyaların önemli bir miktarı bu ülkelere gidiyor, hep biliyoruz. Bu ülkelerde yetişen Türk gençlerinin sadece futbolda değil, tüm diğer spor dallarında da başarılı olmalarını gönül arzu ediyor. Güreşçilerimizin başarıları öteden beri bizi mutlu ediyor. Ama artık Türk atletlerini, kayakçılarını, yüzücülerini, tenisçilerini, jimnastikçilerini görmek istiyoruz.

Tamam, futbol oynayana getirdiği maddi olanaklarla son derece çekici bir spor ve çok geniş biçimde kitleleri kendine bağlamış durumda. Futbol son otuz kırk yıl içinde önemli bir ekonomik sektör, bir endüstri halinde geldi. Ancak, sporun giderek maalesef unutulmakta olan amatör ruhunun halen yaşatıldığı diğer spor dalları var. Bu spor dallarına da artık daha fazla ilgi duyulması yaşanan ülkedeki toplumun hemen her kesiminde, her aşamasında ve her alanında kendini kabul ettiren Türk toplumunun genç bireylerinden beklenen bir husus olmalı kanısındayım.

Haydi gençler, aranızdan bomba gibi golcüler, yaman basketçiler, rekortmen atletler, yüzücüler, şampiyon tenisçiler, jimnastikçiler çıkarın! Bu başarılar mensubu olduğunuz Türk toplumunu daha da güçlü kılacak, yüceltecek, haksız önyargıları da ortadan kaldıracak. Ben şahsen bu potansiyelin Türk toplumunun dinamik gençlerinde var olduğuna yürekten inanıyorum.

Bir küçük not:

Saygıdeğer bir okuyucum (Haldun) Göç Müzesi ile ilgili yazımda sanıyorum söylemek istediğimi yanlış anlamış. Hiç kuşkusuz Almanya’daki Türklerin içinde yaşadıkları toplumun tüm demokratik kurumlarında eşit yurttaşlar olarak yer almaları ve toplumsal süreçlere katılmaları son derece önemlidir. Ben daha önceki yazılarımda olduğu gibi sürekli olarak bu gerekliliği vurguluyorum. Burada “Ankara’dan bize hayır yok” vs. şeklindeki yaklaşımların herhangi bir anlamı yok. Devletin sunduğu hizmetlerin bu derecede yok sayılmasını doğrusu haklı bulmuyorum. Pek tabiidir ki, içinde yaşadığınız toplumun saygın bireyleri olacaksınız. Bunu hepimiz istiyoruz. Devletin hizmetleri de başlangıçtan beri bu doğrultuda olmuştur. Eksikleriyle, yanlışlarıyla ve ağırlıklı olarak doğrularıyla… Fakat şunu unutmayınız: Almanya’da her vesileyle kullanılan deyimle “Menschen mit Migrationshintergrund” olduğunuzu size hiç unutturmuyorlar. Sürekli olarak milliyetinizi, kökeninizi, kültürel aidiyetinizi size hatırlatıyorlar. Sizin de bundan rahatsızlık duymamanız gerekir diye düşünüyorum. Ancak, sizi bu söylemlerle “öteki” yapanlar eğer bunu olumsuz bir amaç için yapıyorlarsa bu onların ayıbıdır. Bence siz de Almanya’ya, siz burada doğmuş olsanız bile babalarınızın annelerinizin göçmen olarak geldiğini, emekleri ve renkleri ile bu ülkeye önemli katkılar yaptığını unutmamalısınız, unutturmamalısınız. Göç Müzesi o bakımdan önemlidir. Köln’de Aytaç Eryılmaz dostum bu nedenle çok önemli bir hizmet yapmıştır. Bir de affınıza sığınarak kişisel not: Yakında piyasaya çıkacak olan ve kişisel gözlem ve anılarımı içeren kitabımı okursanız naçizane görevde bulunduğum yıllarda neler yaptığımı, neler yapamadığımı öğrenmiş olursunuz. Saygılarımla.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.