SPD, KENDİNİ YOK EDİYOR!

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Avrupa’ya Sosyal Devlet yapısının öncülüğünü yapan, sosyal devleti kuran Alman Sosyaldemokrat Partisi SPD, Wiily Brandt’tan, özellikle de Sovyet Bloğunun dağılmasından sonra gözle görülür bir çizgi değişikliğine yönelmiştir.

Helmut Schmidt’ten başlayarak sol kadroların yerini liberal, merkez sağ düşünceli kadrolar almaya başladı.

SPD artık, emeği en yüce değer sayan görüşünden hızla uzaklaşarak, sermaye ile uzlaşmayı hedefleyen bir çizgiye odaklandı..

16 yıllık Helmut Kohl (CDU-CSU- FDP) iktidarının yıpranmışlığı, bağış skandalının sağ partilere olan güvenin sarsıldığı bir dönemde büyük ümitlerle iktidara gelen Schröder’in başbakanlığındaki SPD, daha ilk eylemlerinde sermayeden yana tavır almaları SPD’ye güvenin sarsılmasına neden oldu.
İki dönem iktidarda kalmaları SPD’nin başarıl yönetimleri nedeniyle değil, Sağ Birlik Partilerinin ve Liberallerin parti içi çekişmelerinin sonucundandır.

İki dönem SPD’nin sağ kanat kadrolarının kendi tabanının, çalışan emekçi kesimin birikmiş sorunlarına çözüm getirememiştir.

Çalışanların, dar gelirlilerin sorunlarına çözüm yerine, reform adı altında bu kesimlerin kazanılmış haklarını bile ortadan kaldırmayı hedeflemiştir.

Sağlık Reformu, Ajanda 2010, Harz IV, 1 Euro’luk İş, Kiralık İşçi başlıklarında getirdiği yasalar ve uygulamalar bir reformdan öte insan emeğini sermayenin insafına terk etmekti.

İlk defa bir sol parti, sosyal demokrat parti ilkelerini bir tarafa bırakarak çalışanların onuruyla oynamayı göze alabilmiştir.

En önemli destekçileri olan sendikaları bile karşılarına almayı göze alan bu sağ kanat kadroları seçmenlerinin güvenini kaybetmiştir.

Almanya’da yıllardır, Birlik Partilerinin yapamadığını Merkel’in başbakanlığında SPD’nin öncülüğünde emeğin kazanılmış haklarına bir darbe daha vurarak; mezarda emeklilik yasası yasalaştı.

Artık çalışanların yaşarken emekli olmaları şansa bırakıldı.

Hessen’de sosyal demokrat ilkeleri cesaretle ortaya koya Andrea Ypsilanti liderliğindeki SPD, yıllar sonra Roland Koch’un CDU iktidarına son verme fırsatını bulmuşken, enerji kartelleri ile SPD içindeki sağcı sosyal demokratların işbirliği sonucu SPD’nin iktidarı engellendi.

Genel Merkez Yönetimi Berlin’de yıllardır SPD-Sol Parti ortaklığında başarılı modelin Hessen’de de (üstelik Sol Partinin sadece oy desteği ile) başarılı olacağını yadsıyarak, tavrını koyamadı.

Son olarak, geçen yıl ‘’Almanya kendini yok ediyor” adlı kitabı ile gündeme gelen eski SPD Berlin Maliye Bakanı, sonra da Merkez Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Thilo Sarrazin, ırkçı söylemleriyle SPD’yi karıştırdı.

Arapları ve Türkleri aşağılayan Sarrazin, gelen yoğun tepkiler nedeniyle Merkez Bankasındaki görevinden çekilmek zorunda kaldı.

Bilimsel verilere dayanmayan, insanların sadece ırklarını ve kökenlerini hedef alan, bir inancı ve bir ırkı önyargılarla zekâ gelişimine ırkçı bir yaklaşımla peşin hüküm getirmek, eleştiri veya yorum değil, olsa olsa bilinçaltındaki ırkçılığın dışa vurumudur.

Zekâ gelişimini eğitimden, çevre koşullarından soyutlayıp, saptırmak, zekâ gelişimini bir dine, bir ırka bağlamayı belki NPD kendi varoluş sapması olarak savunabilir.

Ancak, hedef gösterici, aşağılayıcı önyargılı birinin, İlkelerinde eşitlik kavramını bayrak edinen bir demokrat partide, hele sosyal demokrat bir partide tutulması yüzeli yılı aşkın tarihine ters düşmekten öte, ihanettir.

Uyumu; göçmenlerin kendi kültürlerini, benliklerini, kökenlerini yok sayarak kayıtsız-şartsız Almanlaşma (erime) olarak gören düşünce ne demokrat, ne de sosyal demokrat olur.

Sarrazin’in SPD içinde kalması, oyunu SPD’ye veren göçmenleri hiçe sayması, sağdan ve tutucuları hoşnut etmek için Sarrazin’e hak verilmesini içimize sindiremeyiz.

Üstelik çifte vatandaşlık sözüne rağmen, sözünde durmaması zaten, göçmenlerde güven bulanımı yaratmıştı.

Üstelik parti içinde ‘’En iyi uyum eritmedir (asimilasyondur)” düşüncesinin Otto Schily’nin olması ve

Sarrazi’nin savunmasını üstlenmesi, SPD Genel Merkezinin değişmediğini, vitrinde ufak tefek değişiklikle sağ siyasette ısrarlı olacağını pekiştirmiştir.

Sol siyaset yerine liberalizmi benimseyip, sağ oyları SPD’ye çekme hedefini güderken aslında önemli bir Türk atasözünün doğruluğunu kanıtladı. Yani: Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldu!

Sarrazi’nin savunmasını yapması SPD’nin geçmişte yaptığı yanlışları devamda kararlı olması ile SPD kendini yok etme sürecine girmiştir.

Eğer, İktidara alternatif olması gereken SPD, sadece çevre politikaları ile siyaset yapan Yeşil’lerle yarışıyorsa oturup iyice düşünmeli, yanlışlardan arınarak kendi özüne dönmesi gereklidir.

Parti içindeki göçmenler, SPD içinde kalarak sonuna kadar mücadelelerine daha inançlı, ama ilkelerden ödün vermeden sürdürmelidirler.

Kaçmak, şerbetçilerin yararınadır.

Parti tabanında ilkelere bağlı, yığınla inanmış sosyal demokratlar vardır.

Yoksa bu yönetimlerle SPD kendini yok edecek.

Buna asla izin verilmemelidir.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.