SÖZCÜKLERİN GÜCÜ

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bir hikâye, bir roman veya bir köşe yazısının başlığının okurun başlamasında etkisi oldukça önemlidir.

Yeni Nazi Yeraltı Grubu’nun korkunç saldırılarını soruşturan dosyanın adı Döner Cinayetleri. Bu kavram beni hemen rahatsız etti. Ama oğlum hem Türk, hem alman toplumunu iyi tanıdığı için açıklaması ile bilinçlenmemi sağladı. Bu söz aşağılayıcı, yapılan kriminal olayları zararsız hale getirme anlamına geliyor.
Türk basını ve televizyon kanalları sözü aynen alıp haber ve yorumlarda verdi. Burada seçilen sözcüğün gücünün toplumu nasıl etkilediği açıkça görülüyor.
Deniz Başpınar, 18. Kasım 2011 tarihinde Yavuz Karabe tarafından kurulan internet sitesinde Türklerin sessizliğinden şikâyet ediyor. Sadece iki Türk bu konuda yorum yapmış. Her zaman öncü olan internette Hürriyet Almanya bile Uyum ödülü Bambi’den bahsediyor. Dokuz göçmen ve bir alman polis yakın mesafeden güpegündüz katlediliyor ve Türkler susuyor. Ölenlerin bir satıcı ve biri de dükkân sahibi olmak üzere sadece ikisinin Döner’le ilgisi var. Diğerlerinin hepsi çeşitli mesleklerde küçük esnaflar.
Biz Döneriz! O halde alman Türkleri susmayı tercih ediyor.
Sevgili Deniz Başpınar çığlığını, aslında senin yazının tamamını başka bir köşe yazımda tercüme etmem gerekir, diye düşünüyorum.
Bu yazımda uzun yıllar Almanca öğrettiğim için dilin gücünde kalmak istiyorum.
Dönerci Katilleri’nin şarkısı bile varmış. Temmuz ayında internette cinayetler anlatılmış, belli bir grup bununla neşelenmiş, buna rağmen sorumlular uyanmak istememiş. Bu şarkıdan dosya adı alınmış olabilir. Emniyette görevli, sorumlular teröristlerin sözlerini almışsa, durum çok vahimdir. SOKO Bosporus özel komisyona bu adı kim vermiş, beklemeden acilen araştıracağız. İşin içinde tehlikeyi, kara bulutları İstanbul’a yollama niyeti var. Türk basın ve medyası gözünü, kulağını iyi açmalı. Hemen öldürücü, yanıltıcı kelimeleri üstlenmemeli.
Bir eyalet içişleri bakanı öldürülen kurbanlar alman vatandaşıydı diyor. İki saniye sonra konuşmasında yabancı düşmanlığına karşı kararlı mücadele etmeliyiz, diyor. Yani yeni alman vatandaşlarını konuşması esnasında yabancı yapıyor.
Aynı hatayı bizim Türk dernek sorumluları, hatta Türkiye’yi temsil edenler bile yapıyor. Kim, kimin yabancı olduğuna karar veriyor, diye sormamız gerekirken aynı kelimeleri kullanıyoruz.
Böylece iyi niyetli olanlar kötü niyetlilere doğru dürüst Almanca kelime hazinesinden uzak Nazilere fırsat ve yem veriyor.
Irkçılık kelimesi de yanıltan, yanlış konuşulan bir kavramdır. Biyoloji uzmanlarımız bu konuya açıklık getirmelidir. Alman ve Türk ırkı diye ayrı ırklar yoktur. Gazetemizde Hasan Arslan gibi dil bekçi ve uzmanlarımız doğru yeni sözler üretmelidir. Artık yeni sözler söylenmeli.
Alman güvenlik birimleri katillerin daha başka işlediği cinayet ve yaktıkları insanları evleri, suçları araştırırken, politikacılar NPD, Milliyetçi Partisi’nin kapatılmasını konuşurken, eğiten öğreten ve sosyal bilimciler susmamalıdır.
ZDF, alman kamuya ait ikinci televizyonda moderatör Hülya Özkan’ın öğrencilik yıllarında alman sınıf arkadaşı: “Yazılı sınavlarda ben sana bakarak yazdığım halde sen orta alıyorsun, ben hep iyi not alıyorum. Kâğıtlarımızı değişelim,” diye teklif ediyor. Geçekten arkadaşı Hülya’nın kâğıdı ile iyi not alıyor, Hülya ise arkadaşının sınav kâğıdı ile yine orta alıyor. Okulda, derste öğrencilerin haksızlığa ayrımcılığa tepki göstermesi öğretilmeli. Tartışmalar günlük hayatta eyleme dönüştürülmeli.
Şu yazacağım konuyu Yeşiller Partisi Berlin Eyalet Meclisi Milletvekili Özcan Mutlu’nun araştırmasını rica ediyorum.
Ders yılı 2009 – 2010, Matematik, 5. sınıfta problem şöyle:
Okulumuzda 480 öğrenci var. Bunun 3/8’i erkek öğrenci, bu erkek çocuklardan 2/9’u yabancı öğrenci.
a) Okulda kaç erkek öğrenci var?
b) Erkek çocukların kaçı yabancı (Ausländer)?
Bu sınıfta Berlin doğumlu bir tek Türk kökenli öğrenci var. Bu öğrencinin otomatik olarak alman vatandaşı olduğu eski alman öğretmenlere ulaşmadığı görülüyor. Ders defterlerine nasıl işleniyor, hangi amaçla?
Gelelim çok sevilen çifte vatandaşlık kelimesine. Sanki alman devleti iki vatandaşlık hediye ediyormuş gibi anlam veriliyor. Bazı cahil eski almanlar onlara çifte hediye verilirken, bana bir şey yok, diye düşünüyor. T.C. Başbakan R.T. Erdoğan’ın biz zorluk çıkarmıyoruz, siz de gelin Türk vatandaşlığı verelim demesi isabetli olmuştur. Zahmet edip Türk vatandaşlığını kaybetmeden, alman veya diğer Avrupa ülkeleri vatandaşlığı istiyoruz, şeklinde cümle kurulmalıdır.
“Uyum kelimesinden daha ırkçı bir kelime yok desem, haksız duruma düşerim.” (Dr. Michel Friedman)
Benim içimde negatif duygular oluşuyor, uyum (Integration) kelimesini elli seneden beri duyuyorum. Katılım kavramı dahi anlamını kaybediyor. Çoğunluk toplumu azınlığı arasına almazsa katılamam ki. Burada empatimizi bir öğrenci dünyasına, sınıfa götürelim. Dört yaşındaki bir çocuk yuvada kimse benimle arkadaş olmuyor derse. Yuvada çalışan eğitmenler çok kültürlü topluma uyarak yetiştirilmelidir.
On iki yaşındaki Okan onun aile değerlerinden, ailede ilgi görmeyen sınıfta aşırı şişman ve dersleri zayıf olan dışlanan bir öğrenciden başka, diğerleri birlikte ev ödevi bile yapamıyorsa, o çocuğun dünyası kararmıştır. Öğrencinin örnek alacağı çalışkan iyi öğrenciler onun arkadaşı olmayacak.
Bununla daha baştan arkadaş seçme hakkı elinden alınmıştır. Burada alman öğretmenlere vicdan testi yapılmalıdır.
Bu nedenle söylemesi acı olmasına rağmen, göçmen çocukları bir sınıfta tek başına bırakılmamalıdır, demek zorunda kalıyorum.
“Almanlar tehlikeli bir halk olarak kalıyor.” (Helmut Schmidt)
Helmut Schmidt bir söyleşide 2005 yılında bu sözü söylüyor. Halkına kızmış öfkelenmiş, genelliyor. Yeni almanlar Türk göçmenleri bu ülkede elli yıl kalamazdı, bütün eski almanlar tehlikeli olsaydı. Eski alman olan eşim alman devletin hükümetin değil, medyanın idare ettiği Almanları kastediyor, diyor. İşte onlar nerede Türklere karşı imza veriliyor, diyerek içeriğine bakmadan anlamadan imzalamaya hazır olan almanlar.
Diş doktorum bana Türkiye’de de size Almancı, gurbetçi diyerek aşağılıyorlar diyor. Kendisine: “Kötü örnek değildir. Ben Almanya’da yaşıyorum. Konumuz Almanya, konuyu saptırmayalım,” diyorum. Bu ayırımcılığı Türkiye’de çıkan gazetelerde etraflı yazalım.
Ama gerçek öyle mi, sevgili okurlarım, hangi ülke olursa olsun aydınların, kanaat öncülerinin yanlış kullandığı kelimelerle, cahil beyni boş veya yanlış düşüncelerle yıkanmış gençler cinayet işleyebilirler. Ağzımızdan çıkan kelimeleri iyi dinleyelim, kalemimizden dökülen kelimeleri yayına vermeden önce defalarca süzgeçten geçirmeliyiz. Tatlı sözle yılanı deliğinden çıkarmaya çalışmadan, acı ve kötü sözleri kullanmayalım.
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
 
 
Kaynaklar:
Hülya Özkan, Güle Güle Süperland
Knaur Taschenbuch 2011
ISBN 978-3-436-78391-7
Herr Schmidt, was haben Sie am 8.Mai 1945 gemacht?
Söyleşi 8.4.2005, Spiegel TV, FAZ, Feuilleton
Deniz Başpınar, Wir sind Döner?
ZEIT Online, 18.11.2011
www.zeit.de/mordserie-schweigen
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.