SÖZ GİDER YAZI KALIR

ABONE OL
11:27 - 23/10/2020 11:27
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Başlıktan da anlaşılacağı gibi, yazı ve yazmak üzerine düşündüklerimi yazmak istiyorum.

„Hele, önce bir bilgisunara başvurayım. Bakayım orada bu atasözü nasıl açıklanmış? “diye sordum kendime.

Bilgisayar şöyle açıklamış bu atasözümüzü:

„Hayata hiçbir şey aynı kalmadığı için, insan ilişkileri de zamanla değişiklik gösterebilir. Çıkar çatışmaları yaşandığında dostlar düşman olabilir. Bu nedenle maddi kayıplar yaşamamak, sorumluluk altında kalmamak için mümkün olan her şeyi yazılı olarak belgelemek gerekir. Özellikle ticari konularda, para ve mal alışverişlerinde işlemlerin mutlaka yazılı olarak yapılması gerekir. Sonuçta söylenenler, zamanla unutulup inkâr edilebilir. “

Bu açıklamanın beni ilgilendiren tarafı son tümcesidir.

„Sonuçta söylenenler, zamanla unutulup inkâr edilebilir. “

Bu tümceyi ben kursaydım; „Sonuçta söylenenler, zamanla unutulup yadsınabilirler. “

Neden mi?

Çünkü; ben, Türkçesi varsa eğer sözcüğün, onu kullanırım konuşurken ve yazarken.

Size de öneririm.

Dağıtmadan konumuza dönelim.

Hani; konuşan birine, konuşmasında eksiklik ya da yanlışlıklar gördüğümüzde, „Senin ağzından çıkanı kulağın duymuyor. “deriz, o da yaptığı yanlışı düzeltir ya da eksiğini tamamlar ya bu durum yazı için söz konusu değildir. O yanlış ya da o eksik bir kez kalemden çıkmıştır. Artık kalıcıdır.

Yanlışı düzeltmek ya da eksiği tamamlamak yararsızdır artık.

Yanlış söz, eksik bilgi yazıldığı andan başlayarak kalıcıdır artık.

Yapılacak her düzeltme eveleme, gevelemeden öte bir şey değildir yazıldıktan sonra.

Konuştuklarımız ve yazdıklarımız yüzümüze tuttuğumuz aynalarımızdır bizim.

Kimi yazıcılarda öylesine bir özgüven var ki; çalakalem yazıyorlar, yazdıklarında bir mantık zinciri olmasa da ne gam!

Bu yazıcılar; ne denli kalemşör olduklarını en çok da sosyal medyada sergiliyorlar.

Ben; garip de bu cahil cesareti önünde ekşi yemiş ayran delisine dönüyorum.

Bu arkadaşlarımızın yazmayı bu denli basite indirgemeleri karşısında apışıp kalıyorum.

„Sen de yazıyorsun. Sana ne diyelim? “diyebilirsiniz.

Kendimi sütten çıkan ak kaşık yerine koymuyorum doğaldır ki.

Kim bilir, belki benimki de cahil cesaretidir. Onu değerlendirmeyi ve benim cahil cesaretimi yüzüme vurma işini size bırakıyorum.

İşin bir de yazım kuralları konusu var.

Yazmanın bu yönündeki düşüncelerimi yazmadan önce, kökeni Fransızca olan redaktör ve redaksiyon sözcüklerinin anlamlarına baktım Türk Dil Derneği’nin sözlüğünde.

Sözlükte redaktör; 1. Yazı yazan, bir yazıyı kaleme alan kimse, 2. Bir metin üzerinde gereken düzeltmeleri yaparak yazıyı yayıma hazır duruma getiren kimse, redaksiyon; 1. Yazı yazma, kaleme alma, 2. Bir yazıda gerekli düzeltmeleri yaparak yazıyı yayına hazır duruma getirme olarak açıklanmışlar.

Yazıcı arkadaşlarımız; eğer, kendileri yazım kurallarına egemen değillerse bir redaktörün yardımına başvurabilirler.

Bu olanak yoksa onlar için, bir yazım kuralları kitapçığı edinebilirler. Hem Türk Dil Kurumu’nun hem de Türk Dil Derneği’nin bu konuda kitapları var.

Onlardan yararlanarak kendilerini yazım yanlışlarına düşmekten koruyabilirler.

İnanın bana! Yazdıklarımızda bağışlanamaz yazım yanlışları varsa eğer, okuyucu damla kadar değer vermez yazdıklarımıza.

Ben; dünyanın tüm başarılı yazarlarının yazdıklarını redaktörler aracılığıyla yayına hazırladıklarından hiç kuşku duymam.

Doğru olan da budur.

Sözün özü dostlar; ben, sevdalısı olduğum dilimizin konuşma ve yazma kurallarını dikkate almayanlara hoşgörüsü olmayan bir arkadaşınızım.

Bunları yazmasaydım, olmazdı.

Aklım erdiği, dilim döndüğünce bu kuralları çiğnemeyeceğim.

Ne olur, siz de öyle yapın!

 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.