SORUCAAANIZ MI SORMİCAAANIZ MI

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Yazının başlığı sizi de şaşırttı değil mi? Bu soruyu dün akşam izlediğim 32. Gün izlencesinde M. Ali Birand üniversite öğrencilerine sordu. Aynen yukarıdaki gibi sordu soruyu. Bu arkadaşımız ekmek parasını, eşek yükü dolar karşılığı, dilimizi kullanarak kazanıyor. Kendisine eşek yükü dolarlar kazandıran dile saygısı da bu kadar. Fazla yoruma gerek de yok.
Kimi arkadaşlarım bana “Bırak bu dil üstüne yazıları da siyaset yaz! O sana daha çok uyar.” diyorlar. Ne demiş Türkçe’nin en usta ozanı?

A be şair
Bizim de bir çift sözümüz var
Aşka dair
Biz de çakarız o meretten biraz
Benim de siyasete konusunda sözüm var kuşkusuz. Ancak; bir Türkçe tutkunu olarak yukarıdaki saygısızlık ve benzerleri yapıldığı sürece siyaset yazma konusunu bilenlere bırakmam daha doğru olmaz mı? Ne dersiniz?
Aslında dil de siyasetin önemli bir konusudur. 12 Eylül darbecilerinin dilimizin kimi sözcüklerinin kullanılmasını, bu arada, beşibir yerdenin beşlisinin, şaşkınlıkla, kendi soyadının kullanılmasını da yasakladığını anımsarsanız. Neden yasaklamışlardı? Yanıtı basittir sorunun. Dilde devrimin sürmesi, devrimin yaşamın diğer alanlarında da sürmesi demekti. Devrim düşmanları buna izin veremezlerdi. Dilde devrim çalışmalarını o güne değin son derece başarılı olarak sürdüren kurumun adını da değiştirmişti bu beşibiryerde.
Bugünlerde kimileri dilimize abecemizde olmayan q, x ve w harflerini de sokmaya çalışıyorlar. Bunun ardında yatanın ne olduğunu düşünen her insan anlar. Dilini bozmayı başardığınız ulusun birliğini de kolayca bozar, onu çözersiniz. Sonra da parçalar bölerek yutarsınız. Yurdumuzu bölme, parçalara ayırma ve onu yutma siyasetinin kaynağını ya da kaynaklarını da bu konuya kafa yoran herkes biliyor aslında. Kısaltmalarındaki ortak harfleri A ve B olan, birinin bir D fazlası olan bu ağzı salyalıları ve onların yerli işbirlikçilerini tanımıyor musunuz?
Yaşadığım kentin üniversitesinin Türkoloji bölümünün başındaki soyadı da Türkçe olan bir profesör eyaletteki Türkçe öğretmenlerine yönelik bir toplantıda Türkçe’ye Almanca’dan giren sözcükleri de örnek göstererek Türkçe’nin kendisini koruyamayacak kadar zayıf bir dil olduğunu söylediğinde dayamadım ve söz alarak bir soru sordum ona.
Dedim ki; “Bizim Karacaoğlan olarak tanınan bir halk ozanımız vardır. Bir şiirinde şöyle der;
Birem birem deşirirler odunu,
Bilem dedim bilemedim adını,
Elbistan yanaklı Türkmen kadını,
Bir kız bana emmi dedi neyleyim?
Şimdi siz bana, lütfen şu “Elbistan yanaklı” tamlamasını Almanca’ya çevirir misiniz?
Sizin dilinizde bu rengi böyle can alıcı anlatabilecek bir sözcük var mı? Varsa çevirin, yoksa ama sonsuza değin bu konuda bir şey söylemeyin!”
Çeviriyi yapamadı doğaldır. Sonsuza değin susar mı? Onu bilemem.
Son tümce: Şu tamlamayı hiç duydunuz mu? “Telefon tapeleri”. Ne anlama geldiğini bana da e-posta olarak gönderir misiniz lütfen?
Daldan dala oldu. Tahsin Melan’ın kulakları çınlasın. Dilimizi kirletenlerle uğraşmak onun işi, biliyorum, ama bu acımasızlıklara, bu vicdansızlıklara ne gözümü kapayabiliyorum ne de kulağımı tıkayabiliyorum.

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.