SON İFTAR SOFRALARINDAN MESAJLAR

ABONE OL
11:43 - 23/10/2020 11:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

”Din ve inanç özgürlüğü bağlamında, Almanya’daki Müslüman kuruluşlar içinde en geniş temsile sahip DİTİB’le ilgili haksız itham ve iddiaların artık son bulmasını istiyor, bu süreçte karşılıklı olarak sarsılan güvenin yeniden inşası yönünde devam eden çabaları destekliyoruz.”

Türk Eğitim Derneği (TED) bu sene 4 Cuma iftar sofrası kurdu: Bu iftar sofralarına sofrayı anlamlı kılacak konuşmacılar da davet etti. Son iki sofranın misafir hatipleri; T.C Berlin Başkonsolosu Mustafa Çelik, T.C. Berlin Büyükelçiliği İletişim Müşaviri Refik Soğukoğlu, St. Christophorus Katolik Kilisesi Papazı Kalle Lenz ve Neukölln Yabancılar sorumlusu Jens Rokstadte, SPD Federal Milletvekili Fritz Felgentreu ve Neukölln Emniyet Müdürlüğü adına polis Mehmet Aydın, konuk oldular. Konuklar iftar öncesinde ve sonrasında birer selamlama konuşması yaptılar.

Polis Mehmet Aydın yaptığı selamlama konuşmasında, “Türk Eğitim derneğinin üyeleri içinde polis mesleğine ilgi duyan bay ve bayan gençlerimiz varsa onları gelip dernekte bilgilendirmeye hazırız” dedi.

Kiminle Ne Konuşacağız, Önce Aranızda Birliği Sağlayın Sonra Gelin …

SPD Federal Milletvekili Fritz Felgentreu da Almanya’nın İslâm’ı din olarak tanıdığını ancak Müslümanların kendi aralarında bir birilik oluşturamadıklarından dolayı kendilerine bazı hakların verilemediğinden söz etti. “Neredeyse her cemaatin kendi din anlayışı var, kiminle neyi konuşacağız, önce aranızda bir birlik oluşturun sonra da bize gelin bakın o zaman istekleriniz nasıl da karşılanıyor…” dedi.

T.C. Berlin Büyükelçiliği İletişim Müşaviri Refik Soğukoğlu, İletişimin tarihini Hz. Adem’e kadar götürdü ve Türk toplumunun sıkıntısının iletişim konusundaki sıkıntılardan kaynaklandığını söyledi.

Katolik Papaz Lenz, Hristiyanlığın oruca bakışını anlattı ve Yeni Ahit’teki bir ayetin metnini okudu. İşte Kutsal Kitap’taki oruç:

Gerçek Oruç-Yeşaya 58

1-“Avaz avaz bağırın, çekinmeyin, Sesinizi boru sesi gibi yükseltin; Halkıma isyanlarını, Yakup soyuna günahlarını bildirin.

2-Bana her gün danışıyor, Yollarımı öğrenmekten zevk duyuyorlarmış! Doğru davranan, Tanrısı’nın buyruğundan ayrılmayan bir ulusmuş gibi…Benden adil yargılar diliyor, bana yaklaşmaktan zevk alıyorlarmış.

3-Diyorlar ki, ‘Oruç tuttuğumuzu neden görmüyor, İsteklerimizi denetlediğimizi neden fark etmiyorsun?’ “Bakın, oruç tuttuğunuz gün keyfinize bakıyor, İşçilerinizi eziyorsunuz.

4-Orucunuz kavgayla, çekişmeyle, Şiddetli yumruklaşmayla bitiyor. Bugünkü gibi oruç tutmakla Sesinizi yükseklere duyuramazsınız.

5-İstediğim oruç bu mu sanıyorsunuz? İnsanın isteklerini denetlemesi gereken gün böyle mi olmalı? Kamış gibi baş eğip çul ve kül üzerine mi oturmalı? Siz buna mı oruç, RABB’i hoşnut eden gün diyorsunuz?

6-Benim istediğim oruç, Haksız yere zincire, boyunduruğa vurulanları salıvermek, Ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak, Her türlü boyunduruğu kırmak değil mi?

7- Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız yoksulları evinize alır, Çıplak gördüğünüzü giydirir, Yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz,

8-Işığınız tan gibi ağaracak, Çabucak şifa bulacaksınız. Doğruluğunuz önünüzden gidecek, RABB’in yüceliği artçınız olacak.

9-O zaman yardım çağrılarınızı RAB yanıtlayacak, Feryat ettiğinizde, ‘İşte buradayım’ diyecek. “Eğer boyunduruğa, başkalarını suçlamaya, Kötücül konuşmalara son verirseniz,

10-Açlar uğruna kendinizi feda eder, Yoksulların gereksinimini karşılarsanız, Işığınız karanlıkta parlayacak, Karanlığınız öğlen gibi ışıyacak.

11-RAB her zaman size yol gösterecek, Kurak topraklarda sizi doyurup güçlendirecek. İyi sulanmış bahçe gibi, Tükenmez su kaynağı gibi olacaksınız.

12-Halkınız eski yıkıntıları onaracak, Geçmiş kuşakların temelleri üzerine Yeni yapılar dikeceksiniz.
‘Duvardaki gedikleri onaran, Sokakları oturulacak hale getiren’ denecek sizlere.

13-“Kutsal günümde dilediğinizi yapmaz, Şabat Günü’nü çiğnemezseniz, Şabat Günü’ne ‘Zevkli’, RABB’in kutsal gününe ‘Onurlu’ derseniz, Kendi yolunuzdan gitmez, Keyfinize bakmayıp boş konulara dalmaz, O günü yüceltirseniz,

14-RAB’den zevk alırsınız. O zaman sizi yeryüzünün yüksek yerlerine çıkarır, Atanız Yakup’un mirasıyla doyururum.” Bunu söyleyen RAB’dir. (İncil-Yeni Çeviri 2009)

Neukölln Yabancılar sorumlusu Jens Rogstatte de; Türk Eğitim Derneği’yle bazı projelerde ortak çalıştıklarını ve her davetlerine katıldıklarını söyledi. Türk Eğitim Derneğine yapılan saldırıyı da nefretle kınadıklarını sözlerine ekledi.

T.C. Berlin Başkonsolosu Mustafa Çelik, Türk Eğitim Derneği’nin iftar yemeğinde mesajlarını fazlası ile verdi. Başkonsolos Mustafa Çelik; “Türk toplumunun birlik ve beraberlik içinde olmaya her zamankinden daha çok ihtiyaçları var” dedi. Berlin’e yapılacak olan kültür merkezi ile ilgili çalışmalarından da bahseden Çelik arsa arayışı içinde olduklarını söyledi. Bu arada Neukölln yabancılar sorumlusuna dönerek “Belediyenizin sınırları içinde kültür merkezi yapmaya uygun bir arsayı bizlere tahsis edebilir misiniz?” diye de sordu.

Samimi bir sohbet çerçevesinde devam eden son iftar sofrası bir türlü kalkmak bilmedi. Sohbet sokağa taşındı ve Mustafa Çelik ile vatandaşlar uzun süre baş başa kalma fırsatı buldular, Çelik de vatandaşın bu ilgisine bigane kalmadı ve sorulara cevap vermeye sokakta da devam etti. Türk Eğitim derneği üyeleri Başkonsoloslarını çok sevdiler. Birlikte, ayakta Çaykur/Rize çayı içmenin tadına vardılar.

Çok kazanmak, en büyük olmak

Mocca dergisi, işadamları derneği NETU’nun iftar sofrasına da katıldı. NETU’nun yeni resmi imaj filmi tanıtıldıktan sonra Genel Müdür Önder Coştan NETU’nun güncel projeleri hakkında misafirleri bilgilendirdi. Daha sonra kürsüye gelen NETU Genel Başkanı Veli Karakaya yaptığı konuşmasında NETU’nun göçmen işletmelerini Berlin şehrinin aktif iktisadi hayatına entegre etme konusundaki gayretlerinden ve hedeflerinden bahsetti: .

“Çok kazanmak, en büyük olmak, tek olmak gibi marjinal hedeflerle yetinmeyip, marka olmak, imrenilen olmak, takdire şayan işlerde bulunmak, toplumun her kesimine dokunarak gönül kahramanları oluşturmak istiyoruz.

Dünyadaki adaletsizlikten dert yanmak, haklının değil güçlünün egemen olmasını eleştirmek, insanlığın bir avuç zengin tabakanın iki dudağı arasına mahkum olduğunu dillendirmek gibi serzenişleri bırakıp yaralarımıza merhem olmak istiyoruz.

Bizler alternatifler üretmek zorundayız, Bugün birçok yerde karşımıza çıkan sıkıntılar bizleri yıldırmamalı,

  1. ki uçurtmayı uçuran rüzgar değil uçurtmanın rüzgara karşı duruşudur.

Biz, Avrupalı Türk İşletmeler Ağı NETU olarak üyemiz olsun veya olmasın bütün işverenlerimizin güçlerine güç katabilecekleri, başarılarını ve ticaretlerini artırabilecekleri platformlar sunmak için gayret sarfediyoruz..

Ayrıca üye işletmelerimizin özel şartlardan ve fırsatlardan istifade etmeleri için sayısız marka ve şirketler ile anlaşmalarımız var. Bunun yanı sıra NETU Akademisi olarak dijitalleşme, veri güvencesi, girişimcilik gibi bir çok farklı alanda sertifikasyon programları ve seminerler sunuyoruz.

Özellikle vizyon ve inovasyon sahibi gençlerimizin ticarete atılması için NETU startup genç işverenler platformunu kurduk. Farklı devlet kurumları ile koperasyonlar başlatarak 33 yaş altı genç girişimcilerimizi biraraya getirdik. Kendilerine her türlü finansman ve bilim desteği sunarak başarılı işletmeler kurmalarına yardımcı oluyoruz.

Bu minvalde gençlerimiz ile NETU İşletmeler ağının gelecekte Almanya ve Avrupa’da vazgeçilmez, güçlü bir lobby oluşturacağına inancımız tamdır.”

Son iftar sofrası

Son iftar sofrası Kançılarya’da kuruldu. Ev sahibi Berlin Sefiri Ali kemal Aydın. Mesaj yüklü bir konuşma yaptı: ”Son Avrupa Parlamentosu seçimleri Avrupa’da kimlik siyasetinin giderek baskın hale gelmekte olduğunu bir kez daha göstermiştir. (Alman) Basının, toplumun ve siyasetin kamuya açık alanlarda kipa takma özgürlüğü hassasiyetini, tramvaylarda saldırıya uğrayan başörtülü bayanlar için de göstermesini beklemek Müslümanların en doğal hakkıdır.

Ötekileştirilmiş bir Müslüman kimliği çabalarına verilecek en iyi karşılık özgür, adil ve insan onuruna yakışan evrensel değerlere dayalı bir toplum ideali çerçevesinde tüm kesimlerin bir araya gelmesi, iş birliği yapmasıdır.

Siyasi, dini, mezhebi ve yaşam tarzı farklılıkları çatışma kaynağı değil, sosyal ve kültürel zenginlik olmalıdır. Bu çoğulcu ve renkli karakterimiz özellikle yurt dışında hepimizi ilgilendiren ortak meselelerde uzlaşı, birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmamızı daha da önemli kılmaktadır. Temel değerlerimiz etrafında çeşitlilik içinde birlik olmayı başarabilmeliyiz.

Artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslam karşıtlığı, dışlayıcı akımlar ve politikalar karşısında içine kapanmadan, Alman Anayasasında yer alan temel değer ve ilkeler etrafında, bu ülkede huzur ve barıştan yana daha iyi bir gelecek için çalışan tüm kesimlerle yakın diyalog içinde olmak lazımdır.
İnsanlığın ortak değerlerini hedef alan ırkçı, yabancı düşmanı ve popülist akımların sadece Avrupa’da değil, dünyanın diğer bölgelerinde de gün geçtikçe daha fazla zemin kazanmakta ve rağbet görmekte olduğunu hep birlikte görüyoruz. Son dönemde Yeni Zelanda’da camileri, Sri Lanka’da kiliseleri, ABD’de sinagogları hedef alan saldırılar aslında tüm insanlığı ve ortak değerlerimizi hedef almıştır.
Müslüman karşıtlığı, Antisemitizm ve Hristiyan karşıtlığı dahil ırkçılığın ve şiddetin her türüne karşı hepimizin aynı duyarlılığı göstermemiz ve tavizsiz bir duruş sergilememiz gerekir.

“Basın, kipa hassasiyetini saldırıya uğrayan başörtülü kadınlar için de göstermeli”

Din ve inanç özgürlüğü konusunda bir hiyerarşi inşa edilmesi yanlıştır. Basının, toplumun ve siyasetin kamuya açık alanlarda kipa takma özgürlüğü hassasiyetini, tramvaylarda saldırıya uğrayan başörtülü bayanlar için de göstermesini beklemek Müslümanların en doğal hakkıdır.

Olağan Şüpheli Muamelesine Hayır

Bu alanda çifte standartlı bir yaklaşıma herkesin karşı durması gerekir. Son yıllarda camilere ve Müslümanlara yönelik artan saldırılar karşısında Alman kamuoyunun daha duyarlı olmasını bekliyor, İslam dinine yönelik ön yargılardan ve Müslümanlara olağan şüpheli muamelesi yapılmasından derin endişe duyuyoruz.
Din ve inanç özgürlüğü bağlamında, Almanya’daki Müslüman kuruluşlar içinde en geniş temsile sahip DİTİB’le ilgili haksız itham ve iddiaların artık son bulmasını istiyor, bu süreçte karşılıklı olarak sarsılan güvenin yeniden inşası yönünde devam eden çabaları destekliyoruz.”

Böylesine mesaj yüklü bir konuşmadan sonra, yapılan dua ve okunan Kur’an verilen mesajlara uygun olsaydı ne kadar da anlamlı olurdu.

Sayın Ataşem Ahmet Fuat Çandır: O iftar sofrasında, Ehl-i Kitap ile ilgili bazı ayetler okunabilirdi. Mesela:

-“Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah’a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah’a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah’ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.( Al-i İmran Suresi, 199. Ayet)

-“İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: “Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O’na teslim olmuşuz.” (Ankebut Suresi, 46. Ayet)

-“De ki: “Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim.” Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız.” (Al-i İmran Suresi, 64. Ayet)

-“Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların “ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur” demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylemektedirler.” (Al-i İmran Suresi, 75. Ayet)

-“Kitap Ehlinin hepsi bir değildir. Kitap Ehli’nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah’ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.” (Al-i İmran Suresi, 113. Ayet)

Sayın Ataşem, İncilden de bir kaç ayet duanın içine konabilirdi.

Mesela:

-“Ülkenizde sizinle birlikte yaşayan bir yabancıya kötü davranmayın. Ona sizden biriymiş gibi davranacak ve onu kendiniz kadar seveceksiniz. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız. Tanrınız RAB Benim.“(Leviler 19)

-“Başkasını yargılamayın ki, siz de yargılanmayasınız. Çünkü nasıl yargılarsanız öyle yargılanacaksınız. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız. Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği fark etmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün. İinsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Çünkü Kutsal Yasa’nın ve peygamberlerin söylediği budur.”(Matta 7)

Sayın Ataşem bu kadarını da yapabilecek birikiminizin olduğuna inanıyorum. Almanlar, DİTİB’in hocalarından, ataşelerinden, müşavirlerinden bu ve benzeri mesajları bekliyorlar. Kur’an Müslümanlarla Ehlikitap arasında kavga istemiyor. Allah’ın bu isteğine bağlı olarak aradaki buzların erimesi için, bu ve benzeri ayetler neden ön plana çıkarılmıyor. Sayın Ataşem, biz bürokratız deyip işin içinden çıkamazsınız. Sayın Ataşem alınmayın lütfen; siz yarın çekip gideceksiniz, ancak bizler burada yaşamaya devam edeceğiz. Bazı şeyleri yapmıyorsunuz veya yapamıyorsunuz, bari gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz sizlerden… Para atana değil de biraz da Yaratan’a hizmet etmek gerekmez mi?

Allah’ım rızana uygun olarak tutulan oruçlarımızı kabul eyle…

Rüştü Kam

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.