SON ELÇİ HZ. MUHAMMED XI

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hendek Savaşı/Ahzap Savaşı -IV- (29 Şevval 5 / 24 Ocak 627)

“Müslümanlar bir ay sonra sevinç içinde Hendek’ten şehre döndüler. Bu savaşta mü’minler yedi şehit vermişti. Müşriklerin ise dört ölüleri vardı. Şehitlerin hepsi de Ensar’dandı. Müşrikler ganimet olarak pek çok mal, malzeme ve yiyecek maddesi bırakmışlardı geride. Onlardan kalan ganimetle mü’minler kıtlık ve açlık felaketinden de kurtulmuş oldular.”

Eşca Kabilesi’nin Müslüman olması

Elçi’nin ona güvenmekten başka çaresi de yoktu: ” Haydi, git bizimle savaşan kavimlerin arasına gir ve onların birliğini bozmaya ve ayırmaya çalış. Harp hileden ibarettir” dedi. Görevi casusluktu.

Nuaym b. Mesut hemen oradan ayrıldı ve önce Benî Kureyza’nın yanına vardı. Aralarında şöyle konuşma geçti: “Bu Muhammed gerçekten sizlerin başına beladır. Benî Kaynuka ve Beni Nadr’a yaptıklarını gördünüz. Kureyş ve Gatafanlılar buraya Muhammed ve ashabı ile savaşmaya gelmişler. Siz de ona yardım ediyorsunuz. Onların yurtları, malları ve mülkleri burada değil. İster kazansınlar, isterlerse kaybetsinler yarın çekip gidecekler. Siz yine onunla baş başa kalacaksınız. Hâlbuki sizin onunla savaşacak gücünüz yoktur. Bu nedenle Kureyşlilerden ve Gatafanlılar’dan bazılarını rehin almadıkça asla Muhammed’e karşı savaşmayın. Rehineler sizin yanınızda bulundukça onlar size sahip çıkacaklardır.”

Beni Kureyzalılar konuşmayı mantıklı buldular ve kendisine teşekkür ettiler. Nuaym onların yanından ayrılırken de “Sakın bu aklı benim size verdiğimi kimseye söylemeyin” diye de tembihte bulundu.

Hemen oradan ayrıldı ve Kureyşlilerin, Gatafanlılar’ın yanına vardı: “Haberiniz olsun ki Benî Kureyza Muhammed’le ittifaklarını bozduklarına pişman olmuşlar. Aralarının düzelmesi için sizden rehine isteyeceklermiş ve Muhammed’le barışmak için onların boyunlarını vuracaklarmış. Nadiroğullarının da tekrar yurtlarına dönmelerine izin alacaklarmış. Size böyle bir teklifle gelirlerse sakın onlara rehine vermeyin” dedi.

Sonra Gatafanlılar’ın yanına vardı: “Ey Gatafanlılar! Sizler benim kabilemsiniz ve bana çok sevgilisiniz. Yahudilerin sizinle olan ittifaklarını bozarak Muhammed’le yeniden anlaşmak üzere olduklarını öğrendim. Benî Nadr’ı Medine’ye kabul ettirme karşılığında Muhammed’le sulh edeceklermiş” dedi.
Onlar önce inanmak istemediler ama Yahudilerin Kureyş’ten yetmiş rehine istemeye geldiklerini öğrenince inandılar. Tabiatıyla onların bu isteklerini reddettiler ve kendi aralarında, “Demek Nuaym’ın dedikleri doğruymuş” diye konuşmaya başladılar. Böylece müttefiklerin aralarında güvensizlik başladı. Birbirleriyle olan münasebetlerini hemen kestiler. Bu durum Müslümanlar arasında müspet bir etki uyandırırken, müttefiklerin cephesinde büyük bir şaşkınlık yarattı. Muhasaranın kırılma noktası işte tam burasıydı.

Müşriklerin Bozguna Uğramaları

Bu olaydan sonra, müttefik orduları son bir defa daha var gücüyle hücuma geçtiler. Ne pahasına olursa olsun hendeği geçmek istediler. Çok şiddetli çarpışmalar oldu. Karşılıklı ok atışları yapılıyordu. Okları olmayanlar da taş atıyorlardı. Sanki gökyüzünden taş ve ok yağıyordu. Simsiyah olmuştu gökyüzü. Bulutlar görünmez olmuştu. 10 bin kişilik müttefik ordusunun karşısında 2 bin kişilik bir Müslüman ordusu. Orantısız bir güç kullanımı vardı Hendek Savaşı’nda…

Ensar’ın ileri gelenlerinde Sa’d b. Muaz kolundan aldığı bir ok darbesi ile ağır yaralanmıştı. Elçi açtı kollarını semaya ve başladı tekrar yardım dilemeye Rabbi’nden: “Ey kitabı inzal eden, hesabı çabuk gören, kavim ve kabileleri bozguna uğratan Allahım! Onlara karşı bize yardım et! Allahım! Bir avuç Müslümanı helak edersen Sana şirk koşmadan ibadet edecek kimse kalmayacaktır” diyordu.
Allah’ın yardımı gecikmedi. Elçi, dizi üzerine çöktü ve ellerini açarak Rabbi’ne hamdetti: “Bana ve ashabıma merhametinle görünmeyen askerlerini ve rüzgârı göndererek yardım etmenden dolayı sana hamdimiz sonsuzdur Allah’ım. “

Gece yarısından sonraydı. Müşrik ordusunun bulunduğu bölgede dondurucu bir soğuk ve müthiş bir rüzgâr esmeye başladı. Müşriklerin gözleri toz ve toprakla doldu. Çadırlar sökülüyor, kaplar uçuşuyor, atlar ve develer birbirlerine karışıyor ve göz gözü görmüyordu. Düşman cephesinde müthiş bir korku ve panik başlamıştı. Ebu Süfyan devesine atladığı gibi “Hemen çadırları söküp arkamdan gelin” diyerek Mekke’ye doğru yola çıktı. Arkasından çadırlarını dahi sökmeye fırsat bulamadan atına ve devesine atlayanlar ordugâhı terk etmeye başladılar. Takip edilmemek için Amr b. Âs ve Halid b. Velid komutasında 200 kişilik bir süvari birliği sona kaldı. Herkes ayrıldıktan sonra onlar da döndüler yurtlarına.

Ancak bu kaçış, sadece fırtınanın etkisiyle yapılan bir kaçış değildi. Mekke’liler ve müttefikleri 10 bin kişiyle kısa sürede Medine’yi ezip geçeceklerine inanarak gelmişlerdi Medine önlerine. İşler bekledikleri gibi gitmedi. „Hendek” onların hesabını alt üst etti. Savaş uzadıkça uzadı. Şevval ayının son günlerine yaklaşmışlardı. Savaşılması haram olan aylara giriliyordu. Aynı zamanda da Mekke’de Hacc ayı başlamak üzereydi. Eb’u Süfyan tüm bu hesapları da yaparak ayrılmış olmalı Medine’den.

Sabırda sebat ve beklenen sonuç

Öyle veya böyle Müslümanlar bir zafer daha kazanmışlardı. Yüce Allah bu durumu şu şekilde ifadeye koyar: “Ey İman Edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın o zaman ki size ordular gelmişti de biz onların üzerine görünmeyen ordular ve müthiş bir rüzgâr göndermiştik. Allah sizin ne yaptığınızı çok iyi bilmektedir.”

“Allah o kâfirleri elleri boş bir şekilde, hiçbir hayra ermeden öfkeleriyle beraber defetti. Mü’minlerin de düşmanı kendilerinden defetmek için Allah’ın yardımı yeterli oldu. Allah güçlüdür, izzet ve azamet sahibidir. Kudreti her şeye galiptir.”

Bir ay kadar süren çetin bir çarpışma ve kuşatma bu şekilde Allah’ın yardımı ile sona ermişti. Düşman perişan olmuş, münafıklar ve hain Yahudilerin iç yüzü ortaya çıkmıştı. Mü’minlerin imanlarından kaynaklanan sabır ve sebatları sonuç vermiş ve imanları daha da artmıştı.

Müslümanlar bir ay sonra sevinç içinde Hendek’ten şehre döndüler. Bu savaşta mü’minler yedi şehit vermişti. Müşriklerin ise dört ölüleri vardı. Şehit sahabelerin hepsi de Ensar’dandı. Müşrikler ganimet olarak pek çok mal, malzeme ve yiyecek maddesi bırakmışlardı geride. Böylece onlardan kalan ganimetle mü’minler kıtlık ve açlık felaketinden de kurtulmuş oldular.

Sonuç:
Elçi her zaman yaptığı gibi „Hendek savaşında da” işini istişare ile yaptı.
Elçi, yeni fikirlere açık olduğunu bir kere daha gösterdi bu savaşta.
Bir iş yapılacaksa, çok iyi planlanmalı ve çok iyi analizler yapılmalıdır.
Savaşı kazanmak için hileye başvurmak caizdir.
Savaş kaba kuvvetle, güçle değil, plan ve programla kazanılır.

Bitirirken sözü sözün sahibine bırakalım

„9- Ey iman edenler, Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece Biz de onların üzerine, bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görendir.
10- Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.
11- İşte orada, iman edenler, sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.
12- Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: “Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vaat etmedi” diyorlardı.
13- Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: “Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün.” Onlardan bir topluluk da: “Gerçekten evlerimiz açıktır” diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı.
14- Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
15- Oysa andolsun, daha önce ‘arkalarını dönüp kaçmayacaklarına’ dair Allah’a söz vermişlerdi; Allah’a verilen söz (ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur.
16- De ki: “Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız.”
17- De ki: “Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah’tan koruyacak veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir?” Onlar, kendileri için Allah’ın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar.
18- Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: “Bize gelin” diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler.
19- (Geldiklerinde de) Size karşı ‘cimri ve bencildirler.’ Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah’a göre pek kolaydır.
20- Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
21- Andolsun, sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için Allah’ın Resûlü’nde güzel bir örnek vardır.
22- Mü’minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: “Bu, Allah’ın ve Resûlü’nün bize vaat ettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir.” Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
23- Mü’minlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahde sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
24- Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükâfatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
25- Allah, inkâr edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) mü’minlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galip olandır.”

Devam edecek

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.