SON ELÇİ HZ. MUHAMMED X

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hendek Savaşı/Ahzap Savaşı -III- (29 Şevval 5 / 24 Ocak 627)

“Sizler, sizden öncekilerin başlarına gelen musibetler sizin de başınıza gelmeden Cennet’e girivereceğinizi mi sandınız? Onlar öyle sıkıntı ve musibetlere giriftâr oldular ki, onlara gönderilen peygamberler ve yanındaki mü’minler ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek hale geldiler. Haberiniz olsun ki Allah’ın yardımı yakındır.”

Diyalog devam ediyor

-Hz. Ali: “Ey Amr! Ben senin Kureyş’ten birisi ile karşılaşınca onun iki isteğinden birisini kabul edeceğine dair Allah’a yemin ettiğini işittim, doğru mudur?” dedi.
-Amr “Evet!” dedi.
-Hz. Ali „O zaman ben sana birinci isteğimi söylüyorum. Gel Allah’a ve Resulüne iman et müslüman ol, dünya ve ahiret saadetini kazan” dedi.
-Amr “Geç bunu! Sen ikinci isteğini söyle” dedi.
-Hz. Ali “O zaman benimle savaşmaktan vazgeç ve yurduna dön. Allah peygamberine yardım eder de sen perişan olursun. Kavmin de bu yüzden kahrolur” dedi.
-Amr “Ben adayacağımı adamış buraya gelmişim. Müslümanlarla savaşıp intikam almayınca dönmeyeceğime ve koku sürünmeyeceğime dair de yemin etmişim” dedi.
-Hz. Ali “O zaman vuruşmaya hazır ol!” dedi.
-Amr, bu defa kahkaha ile gülerek “Ben Araplar içinde benimle tek başına savaşacak bir adamın çıkacağını asla tahmin etmezdim. Senin gibi genç ve yiğit bir delikanlının kanını dökmek istemem. Bu nedenle bu sevdadan vazgeç” dedi.
-Hz. Ali “Ben ise Allah’ın adıyla ve O’nun bana yardımı ile senin gibi bir İslâm düşmanının kanını dökmek isterim” deyince;
Amr öfkelendi ve aniden hücuma geçerek bir kılıç darbesi ile Hz. Ali’nin kalkanını parçalayıverdi. Kılıç darbesi Hz. Ali’nin başını sıyırdı geçti.

Hamle sırası Hz. Ali’ye gelmişti;
-Hz Ali “Ya Amr! Sen beni toy görüyosun ve bemden korkmadığını söylüyorsun. Öyleyse neden arkanda bir grup askeri yardımına çağırıyorsun?” diye beklenmedik bir söz söyledi. Bunu hiç tahmin etmeyen Amr acaba gerçek mi diye bir an gayr-i ihtiyari arkasına bakınca. Hz. Ali Zülfikar’ı ile Amr’ın başını gövdesinden ayırıverdi.

Bir anda müttefik ordusunda büyük bir şaşkınlık yaşandı, çıt çıkmıyordu o koca ordudan. 10.000 kişilik ordu şoke olmuştu. Hendek’ten sonra ikinci hayal kırıklığıydı Amr’ın ölümü. Bir bölüğe karşı tek başına yeten Amr b. Vedd’in öldürülmesi düşman cephesinde büyük bir paniğe sebep oldu. Hatta Ebu Süfyan hayal kırıklığına uğradı ve “Bu gün de bizim için hayır yok” diyerek karargâhına geri döndü.

Hz. Ali ise “Allahü Ekber!” diye bir nara atarak çınlattı semayı. Tekbir sesleri dalga dalga yayılmaya başladı Medine semalarında… Allah’ü Ekber, Allah’ü Ekber, Allahü Ekber…Müslümanlar tekbirler getirerek, şarkılar söyleyerek Hz.Ali’ye eşlik ediyorlardı.

Bir anlık şaşkınlık geçer geçmez, düşman ordusundan Hureyre b. Ebî Vehb dörtnala gelerek Hz. Ali’ye mızrakla öyle bir saldırdı ki, bu manzarayı görenler Hz. Ali’nin şehit olduğunu sandılar. Hz. Ali ise onun mızrağını ustalıkla savmış ve Züfikarıyla indirivermişti onu da yere. Arkasından Nevfel b. Abdullah meydana girdi. Bu sefer sahnede Zübeyir b. Avvam vardı. O. da bir hamlede haklayıverdi rakibini. Meydana çıkan iki yiğit delikanlı düşman süvarilerini darma dağın etmeye yetmişti. Kalan süvariler kurtuluşu kaçmakta buldular.

Ertesi günü müşrikler Kureyzaoğulları ile beraber Medine’yi iki yönden kuşatarak müslümanları çepeçevre sarıverdiler ve akşama kadar hiç aralık vermeden müslümanları ok yağmuruna tuttular. müslümanların üzerine sanki kara bir bulut çökmüştü. Akşam olup düşman çekilince biraz nefes alabildiler. Ama “Bu böyle devam ederse bizim halimiz ne olur?” diye endişelerini dile getirenler yok değildi. Herkesi bir endişe ve telaş sarmaya başlamıştı.
Münafıkların Oyunu
Münafıklar da mü’minlerin kalplerine durmadan korku ve endişe salıyorlardı: “Muhammed size Kayser ve Kisra’nın hazinlerini vaat ediyor! Hâlbuki şu anda hendek içine hapsolmuş korkudan abdest bozmaya bile çıkamıyor” diyorlardı.
Sahabeler iki yönden kuşatma altına alınmıştı. Düşman önlerinde, hilekâr ve fırsatçı Yahudiler arkalarındaydı. Mü’minler bu iki düşman arasında sıkışmış kalmışlardı. Yüce Allah mü’minlerin bu durumunu bize şöyle haber vermektedir:

“Düşmanın sizin hem yukarıdan hem de aşağıdan kuşattığı ve üzerinize yürüdükleri zaman gözleriniz yığıldı, yürekleriniz ağızlarınıza gelmişti ve sizlerin kafalarında Allah hakkında türlü türlü düşünceler oluşmuştu…”

Benî Kureyzalılar on kişilik bir grup ile peygamberimizin halası Safiye’nin de içinde bulunduğu birçok kadın ve çocuğun korumaya alındığı Hassan b. Sabit’in köşküne baskın düzenlediler. İçlerinden birisi köşkün kapısından içeri girmek isteyince Hz Safiye bir odun darbesiyle onu yere seriverdi. Bunu gören Yahudiler, “Bize Müslümanların hanımlarının yanında erkek bulunmadığı söylenmişti. Gerçek böyle değilmiş!” diyerek kaçmaya başladılar. Yaklaşık bin askerini Medine’de kadınları ve çocukları korumak için gönderen Elçi 2.000 askerle koruyordu hendeği. Geceleri hendek çevresinde bizzat O’da nöbet tutuyordu. Savaşın yapıldığı ay Ocak-Şubat ayı olduğu için mevsim oldukça soğuktu….

Savaşın Şiddetlenmesi

Bir ara düşman birlikleri peygamberimizin çadırını ok yağmuruna tuttular. Aman Allah’ım o öyle bir gündü ki, atılan okların yoğunluğundan gökyüzü simsiyah görünüyordu. Peygamberimiz üzerinde zırhı ve başında miğferi olduğu halde çadırının önünde öylece duruyordu, kımıldayamıyordu bile yerinden. Hâlid b. Velid’in komutasında büyük bir askeri birlikti bu oku atanlar. O gün gecenin geç saatlerine kadar çarpışmalar devam etti. Ne peygamberimiz ve ne de sahabeleri yerlerinden bir an bile ayrılma fırsatı bulabildiler.

Öğle, ikindi ve akşam namazını vaktinde kılma fırsatı bile bulamadılar. Kılamadıkları bu namazları daha sonra toplu olarak eda ettiler.

Savaşın şiddetlendiği sırada Hz. Ali Gatafan liderlerinden birisi ile çarpışırken onu yere yatırmıştı, tam kafasını kesecekti ki adam Hz. Ali’ye tükürdü. Bunun üzerine Hz. Ali adamı bıraktı.
-Adam: “Neden beni bıraktın?” dedi.
-Hz. Ali “Ben seni Allah için ve dinim için öldürecektim. Ama sen yüzüme tükürdün ve benim nefsimi tahrik ettin. Nefsim işin içine girdi. İhlâsıma zarara gelmesin diye seni bıraktım” dedi.
-Adam: “Oysa ben senin yüzüne bana işkence etmeden bir an önce öldürmen için tükürmüştüm. Madem ki bu din bu derece halistir ve anladım ki, siz de Allah için savaşıyorsunuz, öyle ise bu din gerçekten haktır” dedi ve Müslüman oldu.

Savaş tüm şiddetiyle devam ediyordu. Bu arada müslüman olanların sayısı da artıyordu. Kurban olduğum Allah nelere kadirdir. Eşca kabilesinin reisi Nuaym b. Mesut da Elçiye gelerek müslüman olmak istediğini söyledi ve görev istedi.
Eşca Kabilesi Gatafan’lılarla birlikte gelmişti Medineye. Kabilenin reisi Nuaym b. Mesut herkes tarafından tanınan birisiydi. Sözü dinlenir, söylediği de kabul edilirdi: “Ya Resulallah! Müttefikler ve kabilem benim Müslüman olduğumdan haberleri yoktur. İzniniz olursa ben onlara gideyim emrettiğin şeyi yapayım” dedi. Elçi şaşırdı ve bir an tereddüt etti. Savaşın en kritik yerinde düşman tarafından ve hem de Gatafanlılardan bir kabile reisi geliyor müslüman olmak istiyorum diyor ve sonrada görev istiyor… Olacak şey değildi bu…

Devam edecek…

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.