SİYASET YÖN DEĞİŞTİRDİ

ABONE OL
11:48 - 23/10/2020 11:48
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SİYASET YÖN DEĞİŞTİRDİ

Türkiye’de siyasetin yapısal yön değiştirmesi yeni değil, oluşum 12 darbesinden sonra Turgut Özal’la başlar. 1977 yılında MSP’den Milletvekili seçilemeyen Özal’ın önü 12 Eylül 1980’den sonra açıldı. Ilımlı İslam modeli darbeci Evren ile başladı. Devamını sağlamak için Turgut Özal biçilmez kaftandı… 1980-2002 yılları Ilımlı İslam’ın uygulama yılları. 2002 yılından sonra ılımlıdan radikalizme geçtik. 

Avrupa’da kilisenin siyasetten uzaklaştırma savaşı yüzyıllar sürdü. Batıda siyasi partilerde, Hristiyan’’ sözcüğünün olması sembolik, dini siyasette tutma gibi bir anlamı yok. Türkiye’de öyle değil. Laiklik ilkesine aykırı olmasına rağmen din temelli siyaset yapan parti hep oldu, engellenemedi. Artık Türkiye’yi dini siyasette tutan bir parti yönetiyor. 

Çok partili siyasal hayatımızda ortaya çıkan partilerin zihniyeti şöyle şekilleniyordu:1- Cumhuriyeti koruyup, demokrasiyi öğrenmeye çalışan CHP. 2-Milliyetçiliği radikalleştirmeden sağ politika yapmaya çalışan DP-AP-DYP. 3-Türkçülüğü ve inancı (İslami) birleştirip siyasete çıkan MHP. 

4-Tamamen dini söylemle siyaset yapan MSP-RP -SP 5-Çok partili siyasal dönemin başlamasıyla kurulan ve aslında siyasetin olmazsa olmaz partisi İşçi Partisi. (Maalesef bugün geldiğimiz yer, sistemin bu partiyi ortadan kaldırmasının da bir sonucudur.).
2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesi ile siyaset arenasında radikal değişiklikler de oluşmaya başladı. Her türlü Milliyetçiliği ayaklar altına alma söylemi boş bir söylem değil. 

Ümmetçiliğin hedef alındığı bir anlayışta ırka dayalı görüş yok edilir. MHP bu nedenden eritiliyor ya da eriyor. Erimesine karşı tavır koyanlar gerçeği görüp siyaset yönlerini ona göre belirleyebilecekler mi, bunun farkındalar mı, sanmıyorum. MHP’ de düz siyasetten başka bir şey görülmüyor.

(Avrupa’da aşırı sağ partiler, dış ve iç nedenlerden dolayı zaman zaman iktidara ortak oluyorlar. Ama dine dayalı hiçbir parti gelişim gösteremez.)

16 Nisan referandumu ile bir sistem dayatıldı ve hayata geçiriliyor. 2002’de bindikleri demokrasi tramvayından 16 Nisan’da indiler. 

Amerika’nın Başkanlık sisteminde, iki parti aynı kulvarda yarışır, yani partiler aynı sistemin savunucuları olarak yarışırlar, iki eşit kuvvetteki futbol takımı gibi. Biraz benzeri olan Fransa’da da öyle. Parlamenter sistemi olan Almanya’da da öyle., partilerin demokratik sistemde hem fikir olmaları eşit yarışı sağlıyor.

Türkiye’de getirilen sisteme göre AKP rakipsiz ve tek başına hep iktidar olmalı. Bir bakıma AKP’nin rakipsiz oluşu 2002 yılında başlamış oldu. Bir futbol takımının rakibi başka bir futbol takımıdır. Türkiye’de ki siyasete göre; Futbol takımına karşı Hentbol takımı rakip yapılıyor.  Ne CHP ne de diğer partiler AKP’nin rakibi değiller, olamazlar. Amerika gibi demokratik ve denetimli sisteme dayalı partiler olsa birbirlerinin rakibi olarak yarışırlar. Teokratik ve totaliter rejimler kendilerinden başka parti istemezler ve yok etmek isterler. Artık bunu görmek, buna göre mücadele yöntemi belirlemek gerekiyor. 2019 seçimlerine iyi bir adayla çıkılmalı söyleminin içini bu bağlamda doldurmak gerekiyor. Hele bir seçimi kazanalım denirse, o seçimin kazanılması zor olur. (Mücadelenin seçimle olamayacağı ihtimali çok kuvvetlendi, düşünülmesi gerekir.)

AKP’nin rakipsiz bir modelin temelini attı. Sistem ülke geleceği için büyük tehlike yaratıyor. Parlamenter ve demokrasiye dayalı sistemi ortak irade ve istek olarak kabul etmek ve bu yöntem çerçevesinde siyaset geliştirmek gerekiyor.

Zekeriye Uçar

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.