SİYASET VE SİYASETÇİ

ABONE OL
18:49 - 01/10/2020 18:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Siyaset, toplumda oluşan çıkar çatışmasını uzlaştırma yeteneğidir
Toplumu, ülkeyi yönetme sanatıdır.
Çağdaş siyaset ise devlet yönetimini dürüstlük ilkesiyle yürütme sanatıdır.
Siyasetin en gelişmiş aracı Fransız devriminden beri siyasi partilerdir.
Siyasal düşünce felsefeyle başlamış, zamanla bilimselleşmiştir.
İktidara gelen partiler kendi sınıf ideolojilerini kabul ettirmeye ve onu uygulamayı üstlenerek ülkeyi yönetirler.
Sermaye sınıfının ortaya çıkmasıyla ekonomi ve siyaset birlikte toplumda sınıflar oluşturmuştur.
Kapitalist sistemde üreticinin üretim araçları sermaye sınıfının hâkimiyetine geçer. Yani üretici sahip olduğu mülkü kaybederek mülksüzleşir.
Ama kapitalist üretim şekli sınıfsal mücadeleyi sermaye gruplarının direnmesine rağmen engelleyememiştir.
Üretim araçlarına sahip olamayan çalışanlar, ırgatlar, marabalar zamanla dönemin aydınlarınca başlatılan hak alma mücadelesiyle kapitalizm, halkın ve üreticilerin siyasi bilinci doğrultusunda ödünler vermek zorunda kalmıştır.
Bilinçleşme makineleşen toplumlarda daha hızlı olurken, kırsal kesimlerde ve varoşlarda çok yavaş oluşur. Bu nedenledir ki sanayi toplumlarında yönetime katılım çoğalırken, kırsal kesimlerde ve varoşlarda yönetime katılım toprak sahipleri dışında olmamıştır.
Üreten emekçiler zamanla örgütlenerek baskı grupları oluşturmuşlar, bu baskı gruplarıyla hükümetlerle, sermaye ile pazarlık yapmaya başlamışlar, siyasi partilerde örgütlenerek seçme ve seçilme haklarını kazanmışlardır.
Gerçek demokrasilerde siyasi partiler ve vatandaşların mecliste temsil hakkı çoğunluk üzerine değil, çoğulculuk ile olanaklıdır.
Çoğulculuk esasına göre halkın tercihlerinin oy oranına göre mecliste temsil edilmesi o ülkenin demokrasi kalitesini gösterir.
Barajlar konularak halkın seçme, seçilme hakkı engelleniyorsa o ülkede katılımcı demokrasi yoktur.
Bugün Türkiye’deki seçim sistemi 12 Eylül Faşizminin dayattığı iki buçuk parti ile ülke yönetmesi üzerine oluşturulmuştur.
Bu çarpık seçim sistemi 2002’ye kadar sağcı, tutucu partilerin engellemesiyle değiştirilememiştir.
2002’de iktidara gelen ve ileri demokrasi sözü veren AKP bu faşist seçim sistemini değiştirmek şöyle dursun, demokrasiden yana devletlerin olmazsa olmazı olan kuvvetler ayrılığı ilkesini kaldırarak dikta rejimi yaratma peşindedir.
Politika ise siyasette tavır koymadır.
Siyasetin hedeflediği amaçları gerçekleştirmek için konulan tavır ve yöntem belirlemedir.
Siyasetçi, siyaset yapan, politika üreten kimsedir.
Siyasetçide tutarlılık çok önemlidir. Siyasetçi dürüst ve açık olmalıdır. .
Bilgi Toplumu özelliğini kaybetmiş toplumlarda siyasetçi ya ırkçılık üzerine politika yapar ya da din olgusunu siyaset aracı olarak kullanarak politika yapar.
Bu siyasetçi tiplerinde genel kültür, bilim, sanat, insancıllık yerine bağnazlık, tutuculuk, dogma, demagoji, ve cehalet hakimdir.
Dürüst siyasetçi gelişerek değişir. Ama halka verdikleri sözleri yerine getirmek için, daha önce yanlış ve çirkin bulduğu davranışlardan kaçınır.
Dürüst siyasetçide dün dündür, bugün bugündür mantığı olmaz, söylediklerinin arkasında durur.
Ülkemizde hele son dönemlerde siyasetçiler, dün meydanlarda söylediklerinin tam tersini yaparak hem siyaset kirliliğini hem de inanırlıklarını yitirmek bir yana, kendilerine oy veren insanları da aldatmaktadırlar.
Geleceğini kişilere, liderlerine yaranarak sürdürmek isteyen siyasetçiler günümüzde çoğalmakta, dün hakaretler ettiği siyasetçilerin kanatları altında gelecek arayan böylesi çirkin siyasetçilerin değer gördüğü bir dönemden geçmekteyiz.
Günümüz Türkiye’sinde bazı siyasetçilerin yorum yapmadan dün ile bu günlerini ve geleceğini liderinin iki dudağı arasında görenlerin söylediklerinden örnekler verelim:
Egemen Bağış: ” Urfa şanlıysa, Maraş kahramansa, Antep gaziyse; Rize, İstanbul ve Siirt mübarektir. Çünkü bu üç şehir Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük liderinin doğmasına vesile olmuştur.”
Bülent Arınç: Mübarek Erbakan bile Refah Partisinden gitse, biz yine Refah Partisinden başka bir partiye asla gitmeyiz.”
Numan Kurtulmuş: Bizim en büyük sıkıntımız, aramızdaki gizli ve sinsi AKP’lilerdir. Biz van münit falan demeyiz, Türkçe ”durun bir dakika deriz.”
Biz, Türkiye’nin üslerini kullanarak Ortadoğu’ya yüz otuz bir bin tane sorti yapan ABD uçaklarına ”durun bir dakika” deriz.
Biz, Türkiye’yi AB’nin terbiye salonunda eline ev ödevi verip yap şu ödevleri diyen AB komiserlerine ”dur bir dakika” deriz.
Eğer bunları yapmazsak yemin ediyorum bir saniye bile siyasetin içinde bulunmam.
AKP’liler dün Harun’dular, bugün Karun oldular.
Süleyman Soylu: Rahmetli Menderes’le kendini kıyaslıyorsun. Yedi yıldır bu milleti oyalıyorsun, milleti kandırıyorsun, istismar ediyorsun. Sen kim, Menderes kim?
Bülent Arınç, Erbakan’ı ve refah partisini bırakarak AKP’li oldu. Şimdi Başbakan Yardımcısı.
Numan Kurtulmuş AKP’ye transfer oldu, şimdi Genel Başkan Yardımcısı.
Süleyman Soylu şimdi; ”Başbakan başkanlık sistemini kendisi için istememektedir. Vallahi de istememektedir, billahi de istememektedir. Zaten Erdoğan Türkiye’nin ilelebet değişmez başkanıdır.
21. Yüzyılda Türkiye’de siyasetin düzeyi siyasetçinin seviyesi bu durumdadır .
Türkiye bu duruma nasıl düşürüldü?
Bir bilenle, bir bölenle oyalanma zamanı değil.
Birbirimizle uğraşma dönemi değil.
Omuz omuza, birlikte direnme zamanı.
Gelin katılın artık.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.