ŞİMDİYE KADAR NEREDEYDİNİZ?

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

(Küçücük bir yürekten size mektup var)

Korkularım dedi. Evet, korkularım, tüm bu olanların nedeni korkularım. Korkularım davetiye çıkartıyor onlara…

Korktukça ben, korkutuyorlar… Korkuttuklarınca da korkuyorum…

O nedenle ki benim esas suçlu olan… Onların hiçbir suçu yok aslında… Onlar ne bilsin beni… Onlara gerekli olan eğlence, olabildiğince eğlenebilmek tek amaçları… Yeter ki eğlenebilsinler, her gün bir başka şekle büründürerek eğlencelerini, korkularımı da çeşitlendirip çoğaltarak daha bir acımasızlaşarak ve daha bir acıtarak…

Fark etmiyorlar çektiğim acıyı. Kim bilir belki de böylesi iyi olan, farkındalıkları daha bir acımasız kılar onları belki de…

Evet, evet kabahat bende. Ben onların yarısı, hatta çeyreği olabilsem, onlardan önce ben gidebilseydim korkularımın üzerine kaçmak yerine, bu gün hem böyle acı çekiyor olmayacaktım, hem de onlara bu zevki tattırmayacaktım.

Bilmiyorlar her şeye rağmen yine de şu küçücük yüreğim onların sevgileriyle nasıl da dolu. Neden uzatmıyorlar dostluk dolu ellerini, neden geri çeviriyor, hatta görmüyorlar gözlerimdeki sevgiyi? Ben mi gösterememekteyim ki? Daha nasıl gösterilir bilmem ki. Onca dostluğa, arkadaşlığa yakışmazlığa rağmen yine de gözlerimdeki sevgi ışıltılarını söndürmemeyi başarabildim, yine de dostluklarla uzandı ellerim. Üstelik çok şey de değildi beklediklerim, bir tebessüm kâfiydi, bırak el uzatmasınlar, uzaktan, içten bir tebessüm yeterliydi.

Bulaşmazdı ki bu hastalık, zaten bulaşacak olsa ben yaklaşmazdım öncelikle onlara…

Ne olurdu görmezden gelseydiler saçlarımın her gün daha biraz dökülüşünü, sonrasında da hiç kalmayışını, kaşlarım, kirpiklerim de yok olmuş farkında değilmiş gibi yapsalardı ne olurdu? Ağız ve burnumu kapayan maskeyi onlara bulaşmasın diye değil, bana bulaşmasın diye, kendimi koruma amaçlı kullandığımı bilebilselerdi ne olur?

Yıkmak yerine daha bir onarsaydılar şu yaralı yüreğimi, belki de sevgileri, yanımda duruşları bağlardı hayata, bağlardı da yenebilirdim belki bu lanet hastalığı, her gün biraz daha pençesine düşmek yerine…

Ah bir anlasalar, Kaçmak yerine, alay etmek yerine, korkmak yerine bir adım atsalar bana…

Sanki daha bir tutunacağım hayata…

Bırakmalıyım okulu da, ne anlamı var ki bu saatten sonra? Ben doktor olmak isterdim oysa, uçak mühendisi, pilot, deniz subayı, öğretmen… Hiçbirini olamayacağımı biliyorum. Oysa ne çok şey olmak istiyordum, ne çok şey yapmak…

Saklıyorlar, ümitler yeşertiyorlar gözyaşı ve acılarını içlerine gömerek ailemdekiler… Anlamıyor muyum, onlar üzülmesin diye bilmezden geliyorum ben de, daha çok uzun yıllar var gibi önümde, hayaller kuruyorum gözlerime ve dudaklarıma en mutlu gülüşleri yerleştirerek sahte sahte…

Acıtıyor mudur ki onların da içlerini?

Duydum oysa, uyuyorum sanıyorlardı beni. Günlerim sayılı…

Annemle babam da bana eşlik etmişlerdi ilk günden beri, onlar da kazıtmıştılar saçlarını. Ama farklı ve uzaylı bir aile gibi algılanır olmuştuk, herkes bir garip, bir tuhaf, kimi de acınası bakıyordu yollarda, itiraz ettim, uzatın tekrar dedim, okşamak istiyorum saçlarınızı. Dinlemediler, iyilik yaptılar sözde bana ama bilmediler, onları gördükçe kendimi daha bir hatırlayışla üzülüşümü.

Kaçıncı günüm bu hastanede, o son konuştuklarından bu yana kaç gün geçti? Sanırım bir ya da iki günüm var, gerçeği Allah bilir ama hissetmekteyim de zaten tükenişimi…

Nasıl oldu, nasıl geldi akıllarına, kimden çıktı fikir, nasıl değiştiler böylesi, çok gecikmiş de olsalar?

Gelmişler o gün tüm sınıf arkadaşlarım saçlarını kazıtarak ziyaretime…

Ama ben göremedim ki…

Perihan Reyhan Alkan

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.