SİLİVRİ HUKUKU

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

20 Ekim 2008 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk duruşması yapılan Ergenekon Davası’nda, 5 Ağustos 2013 tarihinde yapılan 321. duruşma ile kararlar açıklandı. Balyoz Davası’nda olduğu gibi, Ergenekon Davası’nda da Türk yargısı çok kötü bir sınav vermiştir. Her biri şaibeli deliller ile hükümler kurularak, insanlar, cezalandırılmanın ötesinde itibarsızlaştırılmıştır.

Akla, hukuka ve vicdana aykırı olan bu kararlar, duruşmalarda aynı kişinin hem ‘gizli tanık’, hem ‘tanık’, hem de ‘sanık’ olması, yargılamanın adaletsizliğini gün yüzüne çıkartmaktadır. Danıştay saldırısında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından müebbet hapisle cezalandırılan Osman Yıldırım’ın Silivri’de özel mahkemede beraat ettirilmesi, verilen kararların siyasi olduğunun göstergesidir. Ergenekon Silahlı Terör Örgütü adı verilen bu örgütün resmi hiçbir belgede varlığı kanıtlanamamıştır. Bu örgütün ne başkanı, ne üyeleri bilinmemektedir. Örgütün yaptığı toplantı ve alınan kararlara ulaşılamamıştır. Üstelik kamu kurumları bile ‘böyle bir örgütün varlığını bilmiyoruz’ diye mahkemeye yazı göndermişlerdir.

Ergenekon davasında cezalar çok önceden belli edilmişti. Buradaki hedef Cumhuriyet rejimine son vermek, yeniden Sevr’i hortlatmak, yurtsever insanları susturmak, Türk Ordusunu emperyalizm karşısında güçsüz düşürmek, orduyu dağıtmak, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü Türk milletinin yüreğinden ve beyninden silmekti. Bu senaryo emperyalizm tarafından planlanmış, işbirlikçisi AKP ve Fettullah Gülen cemaati aracılığıyla kotarılmıştır. Balyoz ve casusluk gibi davalar ise, bu sürece itirazı olacak Türk Silahlı Kuvvetleri için sahneye konulmuştur.

Siyasi iktidar, kararların açıklanacağı gün halkın Silivri’de toplanmasını istememişti. Verilecek kararların büyük bir öfkeye dönüşerek, önü alınamayacak bir halk hareketine sahne olacağından korkuyorlardı. Çünkü Taksim Gezi Parkı olayları siyasi iktidarı ilk kez ve derinden sarsmış, sallamıştı. Bu nedenle siyasi iktidar derin bir korkuya ve paniğe kapılmıştır. Bu korku ve panik nedeniyle, siyasi iktidar hukuk dışı tutum ve davranışlara başvurarak, ileri faşizm uygulamalarına sarılmaktadır.

Bugün ülkemiz, ‘darbecilerle hukuken mücadele ediyoruz’ diyen, gerçekte kendileri darbeci olan emperyalist işbirlikçilerle karşı karşıyadır. Yıllardır ülkemizde sivil bir gerçek darbe süreci devam etmektedir. Bu darbenin askeri darbelerden farklı olması ve uzun sürmesinin iki nedeni, ‘ileri demokrasi’ aldatmacasıyla demokratik görünümlü olması ve ‘bağımsızlığı bitirilen’ hukuk görünümlü olmasıdır.

Hakkında “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlamaları olan ve kendisini Ergenekon davasının savcısı olarak gören birinin, hiçbir inandırıcı kanıt ileri süremeden başkalarını darbecilikle suçlamak gibi bir hakkı olamaz. TBMM’nde bekleyen dokunulmazlık dosyalarında tecavüz, eşe şiddet, karşılıksız çek, sahtekarlık, hırsızlık, uyuşturucu gibi suçların bulunduğu birçok iddia yer almaktadır. Siyasi iktidar, ‘Kayıp Trilyon’ davasının ve ‘Deniz Feneri’ davasındaki çalınan paraların hesabını verememiştir. İsviçre bankalarındaki kirli mevduatların da hesabını verememektedirler. Günü geldiğinde bu hesapların hepsi sorulacaktır, tıpkı ülkeyi böldürmenin, parçalatmanın, emperyalizme maşa olmanın ve vatana ihanetin de hesabının sorulacağı gibi. Siyasi iktidar sahipleri istese de, istemese de o günler çok yakında gelecektir ve yargılanacaklardır…

Bugünkü siyasi iktidarı; yapmak istedikleri yeni anayasa da kurtaramayacaktır. Gizli ve açık destek olan yerli işbirlikçileri de kurtaramayacaktır. Her türlü hukuksuzluğu ve yolsuzluğu gölgeleyen yandaş medyaları da kurtaramayacaktır. Sırtlarını dayadıkları emperyalizm de kurtaramayacaktır. Yolun sonuna gelinmiştir.

Özel Yetkili Mahkeme’nin verdiği bu cezalar infaz edilmez, edilemez. Ne bu mahkemeyi, ne de kararlarını tanımak mümkün değildir. Yıllardır medyanın büyük gayretleriyle uyutulan halk, artık gerçekleri görmeye başladı ve siyasi iktidarın korku imparatorluğunu yıktı. Şimdi korkma sırası siyasi iktidardadır. Taksim Gezi Parkı olaylarından sonra, yapılacak örgütlü mücadele ile tüm ortaçağ artığı işlerin hesabı sorulacaktır. Birleşe birleşe, direne direne aydınlığa giden yolda buluşacağız…

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.