SIKINTILI AYLAR

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Sarrazin’in açtığı ” Pandoranın Kutusu “, bırakın kapanmayı, her geçen gün içinden yeni yeni inciler dökülüyor ortalığa…2011’de birçok eyalette seçimler var ya, artık sağ eğilimli partilerden yaylım ateş atış… Sözüm ona, daha sağdaki partilerin yelkenlerinden rüzgâr alıyorlarmış..! Bu arada ” Uyum Zirvesi ” de, tam bir uyum içersinde toplanmaya devam ediyor.. Kurulduğu günden bu yana bin türlü uyumlu çalışamayan, sürekli bir biri ile itişen koalisyonun bakanları, uyum konusunda, hükümette gösteremedikleri uyumu sergiliyorlar.. Ne topluma nede ekonomiye zerre kadar katkısı olmayan bu popülist gidiş ne zaman durulacak belli değil. Biz Almanya’da bunlarla boğuşurken, uluslararası ilişkilerde takvim yürüyor. Kasım ve Aralık ayları Türkiye için biraz sıkıntılı geçeceğe benzer…

AB’nin 2010 ” İlerleme Raporu ” basına sızdı bile… O rapordaki en kritik ve Türkiye’yi zora sokan konu Kıbrıs… Türk limanlarının ve havaalanlarının Kıbrıs bandıralı gemi ve uçaklara açılması… 29.Temmuz 2005’de imzalanan protokole göre, Türkiye 2010 yılı sonuna kadar bu protokolün gereklerini yerine getirmek zorunda. Aralık zirvesinde olabilecek olumsuzlukları önlemek için bir ara formül üzerinde çalışılıyormuş. Türkiye göstermelik de olsa, protokole uymuş gibi yapıp, bir havaalanı ile bir limanını açacak, buna karşılık bazı Avrupa ülkeleri Kuzey Kıbrıs’a direkt uçak seferleri düzenleyecek…
Öncelikle şunu hatırlatmakta yarar var… Akdeniz’e sahili olan ülkeler içerside en büyük tanker filosu Kıbrıs’a ait ama en büyük yatırımcılar da Ruslar..! Yani kısacası; gerek ” Mavi Akım I+II ” yoluyla, gerekse ” Bakü-Tiflis Ceyhan ” hattı ile gelen doğalgaz ve petrolü bu filo ile taşımak Kıbrıs’ın hedefi… O bakımdan, Mersin ve İskender’un limanlarına dikmişler gözlerini… Karşı adımlarını görmeden bu limanların açılması, son derece yanlış olacaktır. Mesela İzmir veya İstanbul olabilir. Ayrıca, Ercan’a direkt uçuş düzenleyecek olan ülke ve firmalara çok dikkat etmek gerek. Bu ülkeler Estonya veya Letonya gibi ülkeler olursa Kuzey Kıbrıs’a hiçbir getiri sağlamaz. Uçacak firmaların mutlaka ulusal firmalar olması ve tarifeli seferler koymaları gerekir. Zira özel firmalar ve çarter firmaları, talep yok gerekçesi ile birkaç uçuştan sora seferleri kaldırırlarsa, hiç bir hükümet mutlaka uçacaksın diye bu firmalara baskı yapamaz…
Diyelim ki sıkışıklık böylece atlatıldı… Peki, Kıbrıs’ın veto ettiği ve açılamayan müzakere başlıkları ne olacak..? Avrupa’nın bazı ülkelerinden Ercan’a direkt uçuşlar neden 2004 referandumunda önce verilen sözler kapsamında yapılmadı..? O konu direkt Kıbrıs’ı ilgilendiriyordu ama bu seferki direkt Türkiye’yi ilgilendiriyor ve Türkiye – Kıbrıs ilişkilerindeki ana unsur Kıbrıs’ın bu vetosu…. Anlaşılan çatlaklar yine ameliyatla kapatılacağı yerde işi makyajla geçiştirmeye çalışacaklar.Ama 2011’de Türkiye’de de seçim var ve yukarıda belirtilen çözüm, çözüm değil seçim sürecinde AKP’nin ayak bağı olur..
Beri taraftan; 19 Kasım’da NATO zirvesi var… En önemli konu, ” Füze Kalkanı ” meselesi… Bu konuda Rusya’nın itirazları giderek azalıp sıfır noktasına çok yaklaştı.. Adı anılmasa da, bu füze kalkanlarının kime, daha doğrusu hangi ülkeden gelebilecek nükleer başlıklı füzelere karşı olduğu, tüm dünyanın bildiği açık bir sır..! Türkiye ise İran ile ticaretin ve uluslararası komşuluk ilişkilerinin çok ötesine geçmiş, can ciğer kuzu sarması konumunda…Bükreş’teki zirvede Rasmussen’in Genel Sekreterliğine itiraz eden Türkiye’nin, şimdi de İran konusunda müttefiklerle ters düşmesini önlemek için bir çare bulunmuş. Anlaşma sağlandığı takdirde, zirvenin sonuç belgesinde ülke adı verilmeyecekmiş yani İran’ın adı geçmeyecek ve tabii İran’da bu kalkanların kime karşı konulacağını anlamayacak.!
Koca koca adamlar kendilerini mi kandırıyorlar, yoksa bizi mi..? Anlaşılır gibi değil..!
Peki… NATO genel savunma konsepti içersinde, bu kalkanlardan birisi veya birkaçını Türkiye’de konuşlandırmak gerektiği söylenirse ne diyecek Türkiye..? Türkiye – İran ilişkileri öyle bir düzeye gelmiş ki, Türkiye’nin bunu kabul edebilmesi son derece güç.. Zaten uluslararası topluma bakımından ve İran konusunda Türkiye, batı ittifakına karşı sabıkalı…Malum; zenginleştirilmiş uranyum konusu ve BM Güvenlik Konseyinde İran’a yaptırımlar oylamasındaki tutumu…
Tabii bir de ” Mavi Marmara ” olayı ve ardından gelişen bir dizi tatsız olayla, İsrail ile ilişkileri son derece ciddi bir biçimde bozulan Türkiye. Garip bir Arap yakınlaşması…Farkında mısınız…? Son zamanlardaki uyum tartışmalarında, politikacılar, Türkleri Araplarla birlikte anmakta… Acaba neden…? Tesadüfün böylesine mucize derler..! Yani Türkiye’nin yanlışları, burada bizlere zarar verir hale gelmiş durumda… Kısacası; Türkiye, son 8 yıllık AKP iktidarı döneminde ve özellikle de dış politikada, sürekli kendi dizine kurşun sıkan bir ülke konumunda…
Gel de ölümünün 72.ci yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle ve minnetle anma… Dünyanın en büyüklerine, yeni doğmuş bir bebek kadar hassas, içerdeki aymazlar yüzünden de KIRILGAN bir Cumhuriyeti, nasıl olmuş da, kabul ettirip saygı duyulan bir ülke haline getirmiş..?
Pes doğrusu…!
Kendinden sonra ülkeyi yöneten silah arkadaşları, nasıl becermişler ülkeyi II. Dünya Savaşı denen yangının dışında tutmayı..? Cep delik, cepken delik bir durumda başarmışlar bütün bunları…. Alman işgali altındaki Paris’te bir Türk Konsolosu, ” Onlar benim vatandaşım, tutuklayamazsınız ” diye işgalci Nazi komutana karış çıkıp, onlarca, yüzlerce Yahudi kökenliyi alabiliyor Nazilerin ellerinden, hem de 1940’larda…
Ya 2010’larda..?
Bilmem anlatabildim mi..?
Kalın sağlıcakla efendim.
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.