SIFIR TOLERANS KİMLERE?

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Alman Nazilerince öldürülen sekiz Türk, bir Yunan ve bir Alman kadın polis için yapılan anma töreninde Almanya Başbakanı Angela Merkel özür diledi.
Bayraklar yarıya indirildi.
Anma törenine kurbanların yakınları da katıldı.
Birçok yerde saygı duruşunda bulunuldu.
Alman Devleti, cinayetlerin Örgütlü Aşırı Sağcı Irkçı Örgüt tarafından işlendiğini, bunların üzerine kararlılıkla gidileceğini vurgulaması gecikmiş bir tavır olmasına rağmen olumlu kabul edilebilir.

Alman toplumunun ezici çoğunluğunun bu cinayetlere tepki duyduklarına ve her şeyin aydınlatılmasını istediklerine inanmak istiyoruz.
Ama özür dilediler, bundan sonra böyle olaylar, cinayetler, bombalamalar, ev, cami, dernek kundaklamalar olmayacak diyemeyiz.
Bunun için haklı nedenlerimiz, haklı kuşkularımız var.
Cinayetlerin başlamasıyla Alman Basını, olsun Alman Polisi olsun bu cinayetleri ciddiye almadılar.
Ya da ciddiye almak istemediler.
Önce cinayetlere Dönerci Cinayetleri adını verip magazinleştirdiler.
Polis, Mafya hesaplaşması olarak vermeye çalıştı.
Öldürülen kurbanların sadece ikisi Münih’ten Yunus Turgut ve Rostock’tan İsmail Yaşar dönercilik yapıyorlardı. Enver Şimşek; çiçekçi, Abdurrahim Özdoğru; terzi, Süleyman Taşköprü; manav, Habil Kılıç; manav, Theodorus Boulgarides; çilingir, Mehmet Kubaşık; büfeci, Halit Yozgat; İnternet Cafe işletmecisi.
Irkçı saldırılar on yıllık bir süreye de bağlanamaz. Kurbanların sayısı da on kişiyle sınırlı değil.
Almanya’da ırkçı saldırılarda 183 kişinin öldürüldüğü sanılmakta.
Ludwikshafen’de yangında öldürülen Türk’lerin yanında, evsiz Almanlar ve diğer göçmen kökenli insanların da olduğu bilinmekte.
1990 yılından başlayarak, iki Alamayanın birleşmesinden sonra cinayetler sistematik şekilde artmaya başlamış, Solingen’de, Köln’de yine Türk evleri Nazilerce kundaklanarak aileler, çocukları ile birlikte yakılarak öldürüldüler.
Dönemin Başbakanı Helmut Kohl, yakılan ailelere başsağlığı bile dilemediği Genç ailesince açıklanmıştı.
Verilen bilgilere göre Almanya’da yirmi beş bin kişi aşırı sağcı örgüt üyesi.
Dokuz bin beş yüzü şiddet yanlısı militanlardan oluştuğu belirtiliyor.
Öldürülen Türkleri ve diğer kökenlerden göçmenleri yazmaya kalksak sayfalar sığmaz.
İnsanları asıl korkutan ise bu örgütler içinde devlet görevlilerinin olduğu kanısı.
Alman haber alma örgütlerinin Bildikleri halde Irkçı bir örgüt cinayeti olduğunu sakladılar.
NPD’nin yasaklanmasına karşı çıkan Birlik Partileri yanında, Anayasayı Koruma Örgütünün Sol Parti’yi gündeme getirmeleri hedef saptırmaktan başka ne olabilir?
Yabancı karşıtlığını tüm seçim döneminde gündeme getirenler sadece aşırı sağcılar değil.
CDU ve CSU hemen her seçimde yabancılar üzerinden yaptıkları çirkin siyasetle oy toplamaya çalıştılar.
Yerel yönetimlerde göçmenlere verilmek istenen seçme hakkı Birlik Partilerince engellendi.
Çifte Vatandaşlık yasasını Birlik Partileri ve onların yedek tekeri Liberallerce engellendi.
1999 yılında Hessen Eyalet seçimlerinde, seçimlere on gün kala SPD’den yüzde sekiz geride olan Roland Koch liderliğindeki CDU, bile bile yabancıları hedef göstererek çirkin bir rol üstlendi:
”Çifte Pasaporta Hayır!” diye imza kampanyası başlattı.
Frankfurt’ta, Wiesbaden’de ve Hessen Eyaleti genelinde başlatılan bu çirkin kampanya ”Türkler Dışarı!” kampanyasına dönüştü.
Tutucu ve aşırı sağcı Almanlar akın akın bu imza kampanyasında imza yarışına koştular.
Roland Koch, aradaki sekiz puanlık açığı kapatarak birinci parti oldu ve FDP ile çoğunluğu ele geçirerek Hessen’de CDU-FDP hükümetini kurdular.
SPD, Eyaletler Meclisinde çoğunluğu kaybederek CDU-CSU ve FDP’nin oylarıyla çifte vatandaşlık yasasını çıkaramadı.
Son cinayetlerde bazı önemli cep telefonları bilgilerinin Federal Kriminal Dairesi (BKA) görevlilerince silindiği Bild am Sonntag gazetesi tarafından açıklandı. Silinen bilgilerin katilleri destekleyen zanlıya ait olduğu ortaya çıktı.
Bu bilgilerin silinmesinin ardında, BKA’nın bu suç örgütleri ile ilişkileri gizleme telaşı yattığı içindir.
Tüm bunlar ortadayken hangi sıfır toleranstan medet umulacak?
Her yangından sonra, her cinayetten sonra can güvenliklerinden kuşku duyanlar haksız mı?
Bütün suçu aşırı sağcılara, Nazilere yüklemekle Alman yetkililer sorumluluktan arınacaklar mı?
Oy kaygısıyla yabancıları hedef gösteren diğer tutucu partilerin sorumluluğu yok mu?
Bu eşit olmayan yarışta savunmasız göçmenleri seçim aracı yapanlara oy verenlerin sorumluluğu yok mu?
Yıllar sonra ilk kez sol çizgideki Hessen SPD’si iktidar şansını yakaladı. Ama enerji kartellerinin çıkarları için SPD içerisinde buldukları yandaşlarının ihanetiyle iktidardan edildi.
Bitti denilen Ronald Koch, göçmenlerin belalısı olarak tekrar iktidara getirildi.
Elli yıldır bu ülkenin kalkınması için sağlığını, ömrünü veren göçmenlerin varlığını inkâr eden düşünce değişmeden bu saldırıların önü alınamaz.
Alman yurttaşının ödediği vergileri ödeyen insanları, Yabancı diye bütün demokratik haklardan mahrum eden Devletin sorumluluğu yok mu?
Eleştiri sınırını aşarak, göçmenleri aşağılayan, hakaret eden Sarrazin’i partiden çıkarmaya oy kaygısıyla cesaret edemeyen SPD’nin Merkez Yönetim Kurulunun sorumluluğu yok mu?
18 Mart’ta seçilecek Almanya Cumhurbaşkanlığına tek aday olarak gösterilen Joachim Gauck, Tilo Sarrazin’nin Türkleri ve Arapları aşağılayan ”Almanya Kendini Yok Ediyor” kitabı için ”Almanya’daki siyasilerden daha cesur.” Demişti.
Bu düşüncedeki bir devlet başkanı nasıl birleştirici olur?
Göçmenler geleceklerine nasıl güven duyarlar?
Sıfır tolerans söylem olarak iyi güzel de, kimler için söyleniyor?
Nazi katillere mi?
Onları kışkırtanlara, göçmenleri hedef gösterenlere de sıfır tolerans diyebilecek misiniz?
Irkçılık, ayrımcılık sadece aşırı sağcılarda mı sanırsınız?
Irkçılığı beyinlerinde taşıyanların yeri neresi?
Onların sorumluluğu yok mu?
Her türlü ayırımcılığa tavır koyacak mısınız?
Nutuklarla, törenlerle değil.
Yasalarla engelleyebilecek misiniz?
Çocuk yuvalarından, okullara, iş yerlerine kadar.
İçtenliğinize o zaman inanırız.
Buyurun, kanıtlayın!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.