SESSİZLİĞİN KORKUTUCU AĞIRLIĞI…

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bilindiği gibi, geçtiğimiz hafta ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nde, yıllardır Türkiye’ye karşı bir joker olarak elde tutulan, bir diğer değimi ile Türkiye’nin başını üzerindeki ve her yıl 24 Nisan’da gündeme gelen, Demokrasinin Kılıcı, bu yıl tek bir oy farkla kabul edildi… Önce şu Tek Oy Fark işine bakalım… ABD’de, temcit pilavı gibi her yıl pişilip, pişirilip önümüze konan bu tasarı, hiç bir zaman Türkiye lehine bu kadar yüksek oy alamamıştı… Ayrıcı; geçmişteki tasarıların oylamasında, güçlü Yahudi Lobisi, bu yılki oylamada, Davos’da yaşanan One Munite krizinden ötürü yardımını çekmişti… Ama buna karşın da ilk kez, ABD’deki Türk Sivil Toplum Kuruluşları, bir birilerini yemeği bir tarafa bırakıp, birlikte hareket etmişler, yoğun lobi faaliyetleri yürütmüşlerdir ve alınan netice, hiç de küçümsenmeyecek olumlu bir gelişmedir… Tabii; 2011de tamamen, ama bu yılın Ağustos ayı sonuna kadar önemli bir bölüm askeri gücünü Irak’tan çekeceğini açıklayan ABD yönetimi için, Türkiye’nin önemi ABD için artmıştır ve Afganistan için Türkiye’den ek askeri kuvvet istendiği de bilinen bir sırdır… Ayrıca; İran konusu, tüm boyutları ile Türkiye’nin önemini, ABD ve AB karşısında arttırmıştır ve komite, iç politik çıkarlar, Ermeni Lobi’lerine verilen sözler ile dış politika öncelikleri arasında sıkışmıştır… Şimdi kabul edilen bu tasarının, Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’na gelmesi gerekir… Daha öncede örneği görüldüğü gibi, Temsilciler Meclisi Başkanı, tasarıyı gündeme almayabilir… Veya orada kabul edilmeyebilir… Alınır da, kabul edilirse bu defa senato’ya gelecektir… Orada da kabul edilmeyebilir… Orada da kabul edilirse, imza için Başkan Obama’nın önüne konacaktır ve ancak onun imzalamasından sonra yasalaşabilir… Görüldüğü gibi, bu tasarının geçmesi gereken daha birçok aşama bulunmaktadır… Daha ilk aşamada, ABD yönetiminin aktif bir biçimde devreye girerek bu oylamayı Türkiye lehine etkilememesini fazla eleştirmek, biraz haksızlık olur… Seçilmiş ABD Başkanı’nın, Ermeni kökenli seçmenlere, seçim öncesi verdiği sözler unutulmamalıdır… Ama bütün bu sözlere rağmen, geçtiğimiz yıl 24 Nisan’ı anma konuşmasında Başkan Obama, SoykırımBüyük Felaket değimini kullanmıştır… İşte; gerek bu tutum ve gerekse tasarının tek oy farkla kabul edilmesi, Ermenistan’daki aşırı milliyetçi çevreleri fazla tatmin etmemiştir… Bu sonuca göre Türkiye’nin nasıl bir tavır almasının doğru olacağına bakacak olursak. sözcüğü yerine

Dış politikadaki temel kurallardan birisi olan mütekabiliyet yani, karşılıklılık ilkesi açısından bakarsak, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun dediği gibi ” Orada parlamento varsa, burada da var ” sözü geçerlidir… Ama bu hatırlatma ABD için gereksizdir… Çünkü zaten bu iktidar döneminde bir 1 Mart 2003 olayı yaşanmıştır… Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta, bu tezkere ve Türkiye’nin ABD ile birlikte Irak’a girmemesine rağmen, ABD tek başına girmiştir ve hala oradadır… O halde, Türkiye’nin yardımı olmaksızın da, biraz zorlanarak, oradan çıkabilir… Afganistan’a gelince… Pakistan’ın, Taliban’a karşı yürüttüğü aktif askeri operasyonlar başlamışken, Türkiye’nin asker sayısını arttırması önemlidir ama hayati bir önem taşımamaktadır… İran konusuna gelince… BM Güvenlik Konseyi’nin ikinci halkasındaki bir ülke olarak, ambargolara çekimser kalsak ne olur, kalmasak ne olur? Önemli olan birinci halkada yer alan 5 ülkenin kararı değil midir? Çekimser kalırsak ancak İran ile olan ilişkileri kurtarmış oluruz… Hepsi o kadar…
Gelelim şu, Büyükelçimizi İstişarelerde bulunmak üzere Ankara’ya çağırma meselesine..! Biz; Fransa parlamentosunda aynı konu ki bir kanunun kabul edilmesinden sonra da, Paris Büyükelçimiz Köksal Toptan’ı İstişarelerde bulunmak üzere Ankara’ya çağırmamış mıydık? Ne oldu? Dört ay sonra yeni bir Büyükelçi atadık… Peki..! Bunu ABD bilmiyor mu..? Bu Büyükelçilerimizi zırt, pırt İstişarelerde bulunmak üzere Ankara’ya çağırmanın artık yalama olduğunu hala göremedik mi? Tabii ki; iç kamuoyuna belli mesajlar verebilmek için bir şeylerin yapılması gerekiyor… Özellikle muhafazakâr bir iktidarın, dini referansların yanı sıra, milliyetçi duyarlılıkları da dikkate alarak böylesi tepkiler göstermesi anlaşılabilir olsa bile, bunun dış politikada hiç bir anlamı olmaz, olamaz… Ha… Ne yapılabilir..? Yalnız Büyükelçiyi değil, tüm personeli geri çeker ve Büyükelçiliği kapatırsın ve sonuçlarına da katlanırsın… Ama hiç toz kaldırmadan, kamuoyuna sızdırmadan başka şeyler yapılabilir ki, onlar ABD’nin hem canını acıtır, hem, bize destek verenlerin elini güçlendirir, hem Başkan Obama’ya gelecek aşamalarda bu tasarıyı gündemden düşürmesi için bir fırsat sağlar, hem de ondan sonra geleceklere son derece önemli bir mesaj verilmiş olur ve bu saçmalık da bir daha asla gündeme gelmez, gelemez… Ama tekrar ediyorum..! Bunları son derece ciddi bir gizlilik içinde yapmak ve asla popülizme kaçıp, kamuoyuna duyurmadan yapmak gerekir, aksi halde yine biz rezil olur ve tüm dünya kamuoyu önünde tükürdüğümüzü yalamak zorunda kalırız… Çünkü 1970’li yıllardan bu yana, yani Helsinki İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ ni Sovyetlerin de imzalamasından sonra dünyada kesin bağımsızlık ilkesi, yenini Karşılıklı Bağımlılık ilkesine terk etmiştir…
Örneğin…
Şu anda ikili ilişkilerimiz bakımından, ABD’nin yumuşak karnı neresi..? İncirlik Üssü… İkili anlaşmalardan kaynaklanan haklarımızı son kertesine kadar ve en katı şekilde uygularsın… Genelkurmay Başkanlığından gelen Çok Gizli bir emir ile üsse girip çıkan ABD personelini, araç, gereçleri katı bir denetimle, aramaya başlarsın… El altından da bunun, Kuzey Irak’a yapılacak bir askeri operasyonun ön tedbiri olduğunu sızdırırsın… Hoş; Genelkurmay Başkanının Brüksel’deki özel bir konuşmasını banda alıp basına sızdıranlar, bunu da haber alabilirler ama olsun… Zaten amaç o olmalı…
Eşzamanlı ve göstermelik olarak, Türkiye’de yasadışı olarak bulunan ve çalışan Ermeni vatandaşlarından 100-150 kişiyi derdest eder, insanları perişan etmeden, insanlık onuruna yakışır bir biçimde, bulundukları  veya toparlandıkları yerden uçakla en yakın havaalanına yollar, oradan da Ermenistan’a sınır dışı edersin… Bu; hem ABD yönetimine, hem ABD’deki Ermeni lobilerine, hem Ermenistan’a hem de Ermeni konusunu kendi iç politikalarına alet edip Türkiye’yi rencide eden ülkelerin tümüne Yeter Artık..! niteliğinde ve anlamlı bir mesajı vermek olur… Bütün bunları da son derece sessiz bir şekilde yapabilirsen, Sessizliğin Korkutucu Ağırlığını devreye sokmuş olursun…
Yapabiliyor musun..?
Yapabilirsen bu maskaralığa kesin bir son verir ve ilişkilerine gerek ABD ve gerekse Ermenistan’la, sanki hiç bir şey olmamış gibi, kaldığın yerden devam edersin…
Bunların dışında, göstermelik ve yalama olmuş metotlarla bir yere gelebilmenin, bu maskaralığa kesin kez bir son verebilmenin mümkün olmadığı artık görülmelidir…   
Kalın sağlıcakla efendim…  
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.