0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

SEN KİMSİN LANNN??

Basının hâli 

Sen kimsin laann diye lafa girdi, pişkin pişkin yazarım dedi. Karşısındaki, nasıl yani yazar? şöyle izah edeyim dedi; bazen elime kalemi alırım, aklıma gelen harfleri beyaz kâğıdın üzerine dökerim, serpiştiririm işte o harfler var ya o harfler o günkü psikolojime göre şekillenir. Bir bakarım politikacılar kızmışım, hemen örgütlenir o harfler, kelimelere dönüşür, kelimeler; cümlelere dönüşür başıma bir sürü iş açarlar.

Bazen de hoş sohbettir, geyik muhabbeti yaparlar. Eehhh nasılsın be yaaa? iyiyim bee yaaa. Sen nasılsın beyaaa bende iyiyim. Eehh daha daha nasılsın, iyiyim beyaa. Sen ne yapıyoon? iyi beyaa, Trakya ağzı böyle devam eder, bu tür yazanlar etliye, sütlüye karışmayan, toplumun sorunlarını dile getirmeyen, Türkçe tabir ile Liboş dedikleri politikacıların, hele hele Hükümetlerin, çok sevdiği yazar tiplerdir. Bunlar ömür boyu yazabilen, elinde kırmızı şarabı boynunda boyunduruğu(pardon) şalı olan yazarlar diyecektim. Birde asiler vardır; önüne geleni eleştiren, herkese muhalefet olsun diye muhalefet olan, bunlar sevilen tipler değildir. Eehh başka ne tür yazar var ulann!

Bir de biraz Nazım’a benzeyen, biraz Sebahattin Ali’ye, Bazen Aziz Nesin olan, Bazen Muzaffere üzgü, en hırçını da deli çocuk Can Yücele benzeyenlerdir. Gözünü budaktan esirgemez basar küfürü alim Allah. Aklıma gelmişken anlatayım. Kayıdı hiç bulunamayan işin aslı başka bir şair için söylenen birde söylenti hikayesi vardır.

Can Yücelin, küfürbaz olduğu için onun için uydurulduğu söylenir. Neymiş bizde bilelim diye sorar karşısındaki?

Bir panelde Nazım için söylenen, kartpostal çocuğu sözüne çok sinirlenen, Can Yücel kart Sensin, postalarda bir yerine gitsin demiştir. Eehh yeter artık yazar kardeşim !! sen hangi renktensin? Bilmem ona okuyucular karar verir” Sen bilmiyorsun ama biz biliyoruz, sen savaşa karşı çıkan, barış diyen, işçi hakları diyen, tecavüze karşı çıkan daha bir sürü saçmalık tarafındasın.

Peki siz kimsiniz?

Bizim için uluslararası İstihbarat derler, bir de bir hikâye anlatırlar bizim için. Neymiş o? kısa ve öz anlatacağım; götürürler merkeze öptürürler herkese derler bilir misin sen”? Haydi içeri.

Ali Sönmez