SEHVEN!

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AKP’li Cumhurbaşkanı, AKP’li ÖSYM Başkanı badem bıyıklı Ali Demir’e sordu?

-Bu sınavlarda yanlışlık var mı?

-Ekmek, Mushaf çarpsın, yok Cumhurbaşkanım.

AKP’li Cumhurbaşkanı televizyon kanallarını çağırdı, demecini verdi:

-Ben ikna oldum, Sınavlarda en küçük yanlışlık yokmuş. Ben başkanımıza kefilim.

Milli Eğitimi tersyüz etme bakanı:
-Ben sayın başkanla konuştum, şifre iddiası bozguncuların iftirası!

Milli Eğitimi otomatiğe bağlayan Hüseyin Çelik:

-Kılıçdaroğlu, iftira makinesine dönmüştür, sınavlarda şaibe yoktur!

Başbakanın boyun damarları patlayacak gibi şişti, öfkeyle patladı:

-İspat etmeyen şerefsizdir!

Yandaş Medya ve Emzikli Medya:

-Ergenekoncuların yaygarası, diye manşet attılar, yorumlar döşediler.

Eski etkili ve yetkili imamın askeri Zekeriya, hayıflanarak masaları tekmeledi.

-Bu iftirayı atanlar silahlı terör örgütü üyeleridir. Ah eski yetkim olsaydı yeni bir toplama dalgası başlatırdım!

Cemaat elemanlığından YÖK başkanlığına geçiş yaptırılan Ziya Hocafendi, badem yağı ile beslediği badem bıyığını sıvazlayarak

-Karda leke olur, bizde leke olmaz! Diye kestirip attı.

Tüm yandaşlar, kandaşlar ikna oldu ama, bu ülkede namusuyla görev yapan gazeteciler, bilim adamları, evlatlarının emeğini çalmaya kalkışacaklara boyun eğmeyecek anne ve babalar ikna olmadı.

Hele, her haksızlığa ‘’emrin olur” diyemeyecek lise gençliği, geleceklerini karartmaya, üniversiteyi İmamın Müritleri ile doldurmaya çalışan AKP’ye karşı tepkileri sert oldu.

İktidar yandaşları, öfkeli ve saldırgan tavırlardan, gerçekler ortaya çıkmaya başladıkça tepkileri yumuşatma durumuna geçtiler.

Üniversite gençliğinden sonra, lise gençliği de hak aramaya çıktılar.

İmamın Ordusu, hak arayan gençlere acımasız saldırırken, bölücü işbirlikçilere, suratlarına tokadı patlatanlara tepkisiz kalmasını bir insanoğlu çıkıp ta; ‘’neden?” Diye soramıyor.

Cemaat, hiçbir şeyi rastlantıya bırakmıyor.

Türbanlı öğrencilerin bir arada topluca oturmaları rastlantı olabilir mi?

Kitapçıkların sınavdan sonra gönderildiğini açıklayıp, sonradan bu iddianın gerçek olmadığı ortaya çıkınca, halkı ve gençliği aldatmanın bir yaptırımı neden olmaz?

YGS’den sorumlu olan ÖSYM personeli bayanın, dershanelere ve yandaş yayınevlerine kitap hazırlaması önce inkâr edilip, açığa çıkınca suspus olan bu badem bıyıklı, dini bütün yetkililer, aldıkları maaşla çocuklarına ekmek almalarının hangi dini inanca uygun olacağını açıklayabilirler?

ÖSYM’nin, yandaş Metaksan’a bağımlı duruma geldiği ve ÖSYM çalışanların çocuklarının burada çalıştıkları Devlet Denetleme Kurumu tarafından tespit edildiği halde, ÖSYM Başkanının işlem başlatmaması ne anlama geliyor?

Hangi bakanın, AKP yöneticilerinin çocukları bu sınavlara girdi, kaç puan kazandılar açıklanacak mıdır?

Ve şimdi başkan efendi; hatayı kabul etmek zorunda kalarak, her yolsuzlukta, hukuksuzlukta olduğu gibi kılıf bulmakta gecikmedi:

Evet, şifreler ve kurguların hatalı olduğunu kabul ettiler, ama bahaneyi açıkladılar:

SEHVEN!

Balyoz davasında CD’lere sonradan ekleme yapıldığı ortaya çıkınca aynı bahane:

Sonradan eklendi: SEHVEN!

Ergenekon davasında telefon kayıtlarına sonradan ekleme yapıldığı kanıtlanınca gerekçe aynı:

SEHVEN!

KPSS skandalı arkasından bu skandal gösteriyor ki, artık sadece biat edenlere, yandaşlara yaşam hakkı var.

Takke düştü, şifre çözüldü!

Haksızlık kanıtlandı. Bu sınavlar şaibeli olmaktan öte, özel kişiler için planlandığı ortaya çıktı. Şaibe iddiasında olanlar şerefli olduklarını kanıtladılar.

İkna olanlar, inkâr edenler ne diyecekler?

Deniz Feneri olayı gibi katakulliye mi getirecekler?

Bu elbette bugünün olayı değil.

12 Marttan beri, 12 Eylül döneminden beri ince ince dokunmuş bir karşı devrim yapılanmasıdır.

Evren-Özal döneminden beri halkın zeki çocuklarını ışık evlerinde iğdiş edip, cumhuriyet karşıtı militan olarak yetiştirerek her birini, hâkim, savcı, akademisyen, vali, kaymakam, milletvekili, bakan, başbakan ve hatta cumhurbaşkanı kimliği ile ülkeyi yönetir durumuna getirdiler.

AKP dönemiyle yok edilemeyen aydın, çağdaş nesillerin bertaraf edilmesi dönemi başlatılmıştır.

Bu kadrolaşmalar, geleceğin otuz-kırk yılını belirleme çalışmasıdır.

Bu nedenle, kısır tartışmaları bir tarafa bırakarak, çocuklarımızın geleceğine, ülkemizin geleceğine sahip çıkalım.

Emzikli liboşlar, döneklere ‘’Bak gördünüz mü?” diye boşuna nefes tüketmeyelim.

Onlar, boyunlarına takılan çıkar boyunduruğundan kolay kolay kurtulamazlar.

Onlar kazanda kaynatılan kurbağalar durumundadır.

Saf halk çocuklarının, ülkenin yok edilmesi umurlarında değil.

Dün emperyalizme uşaklık ediyorlardı.

Bugün Amerikan İslam’ına yamandılar.

Bu sınavlar geçersizdir.

Gençlerimize sahip çıkalım.

Çünkü onlar Aydınlık Türkiye’nin geleceğidir.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.