SEÇİMLERİN ARDINDAN

ABONE OL
18:44 - 01/10/2020 18:44
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SEÇİMLERİN ARDINDAN

30 Mart tarihinde yapılan yerel seçimler, seçmen kayıtlarından başlayarak, oyların sayımına kadar her aşaması hileli ve güvenilmez şaibeli bir seçim olarak bitti. Aradan geçen yedi güne karşın, hala belli yerlerde sonuçların alınamaması, bu seçimler üzerindeki şaibeyi açıklamaktadır. Anayasa ve hukuk dışı tutumuyla meşruiyetini yitiren AKP iktidarı ile yapılan seçimlerin, demokratik bir ortamda seyredemeyeceği ve şaibelerle dolu olacağı bilinmekteydi.
 
AKP’nin oylarının geride kaldığı merkezlerde “trafoya giren kedi” nedeniyle elektriklerin kesilmesi, Ankara’da içişleri bakanının gece yarısı sayım merkezine giderek, sonuçlara gölge düşürmesi, halen çöplerden oy pusuları ile birleştirme tutanaklarının çıkması, AKP’nin kazanamadığı yerlerde oyların tekrar tekrar sayılması, gerektiğinde seçimlerin iptal edilmesi, muhalefet partilerinin yaptıkları itirazların kabul edilmemesi bu seçimlerin ülkemiz tarihine en şaibeli seçim olarak geçmesine neden olmuştur. Özellikle 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından AKP iktidarının, ülkemizi yönetme ehliyeti kalmadığı çok açık bir gerçektir.
Demokratik olmayan, eşitlik ilkesine aykırı böyle bir seçim ortamında, AKP’nin kazançlı çıkacağı belliydi. Ancak ana muhalefet partisinin oylarını arttırdığı savıyla seçimlerden başarılı çıktığını söylemek olanaksızdır. Hatta seçim hilelerinin üzerine bile gerçekçi olarak gidilememiştir. Ana muhalefet partisinin tekin olmayan genel başkan yardımcılarından birinin, “seçimlerde ciddi boyutlarda hile yapılmadı” demesi, bu konunun ne kadar ciddiye alındığının kanıtıdır. Eğer “ciddi boyutlarda hile yapıldı” denseydi bunun gereğini yaparak, seçimlerin meşruiyeti sorgulanacaktı. Ancak iktidara yardım eden bir muhalefet varken, AKP, bu şekilde şaibeli bir seçimi ve sonuçlarını topluma her zaman kabul ettirebilir. 
17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından siyasi iktidar dökülmeye başladı, ufak bir dokunuşla yerle bir olması mümkündü. Ancak ana muhalefet partisi, cumhuriyetin ve partinin temel ilkelerinden sapanları, Atatürk rozetini ve Türk bayrağını siyasi simge sayanları, yolsuzluğa bulaşanları belediye başkanı adayı yapmıştır. Sağ partilerden belediye başkanı adayları bulmuştur. Sorospuların en bilinenlerinden bir milletvekili BDP’ye oy isterken, bir parti meclisi üyesi de Siirt’te aynı şeyi yapınca, partinin Siirt adayı, adaylıktan çekilmişti. “Adayları gençleştiriyoruz” diyenler, 75 yaşındaki bir eski bakanı belediye meclisinde birinci sıraya koydular ve baba, eski eş, çoluk çocuk, yeğenler listelerde yer aldılar.
Ana muhalefet partisi seçim öncesinde doğuda ve batıda birbirine tamamen zıt söylemler geliştirmiş ve seçimden sonra Türkiye’yi bölünme aşamasına getiren açılım sürecinin takipçisi olacağını açıklamıştır. Ana muhalefet partisinin genel başkanı, Tunceli’de; “AKP gitse de açılım sürer” veciz sözünden sonra “Dersim seninle gurur duyuyor” diyenlere sevgi gösterisinde bulunarak, Tunceli’nin Dersim’leştirilmesine çanak tutmaktadır. Güneydoğu’da siyaset dincilik ve bölücülük ekseninde yapılırken, ana muhalefet partisi de dinciliğe ve bölücülüğe göz kırparak, yörenin gerçek sorunlarına eğilmemektedir. Bugün ortaçağ karanlığını yaşayan Güneydoğu’da çözüm, ne anadilde eğitim ile, ne de “demokratik özerklik” yoluyla sağlanır. Toprak ağalığına son vererek, topraksız köylüye toprak, işi ve aşı olmayan insanlara umut ışığı yakacak projelerle, temel sorunları çözerek işe başlamak gerektiğini kavrayamayanlar, emperyalizmin ekmeğine yağ sürmektedirler.
Yerel seçimlerden iki gün önce 28 Mart 2014 tarihinde Türkiye İş Bankası’nın olağan genel kuruluna, Mustafa Kemal Atatürk’ten miras kalan hisselerine karşılık CHP’nin gönderdiği üyeler büyük bir tartışmaya neden olmuştur. Türk-İş eski başkanı ve CHP eski milletvekili Bayram Meral’in oğlu Kemal Meral ile CHP eski milletvekili ve Adalet eski Bakanı Mehmet Moğultay’ın oğlu Ulaş Moğultay’ın yönetim kurulu üyeliklerine atanması, banka çevrelerinin yanı sıra CHP içinde de, büyük şaşkınlık ve tepkiye neden olmuştur. İş Bankası yönetim kurulunda CHP üyelikleri için ‘oğullar’ döneminin başlamasının önü açılmıştır.
Kemal Meral, 2003 yılında kardeşiyle birlikte Halkbank’tan aldıkları 3.8 milyon liralık krediyi batırmıştı. O dönem, SSK’ye de 200 bin liranın üzerinde borç taktıkları kamuoyuna yansımıştı. Ardından adı sık sık yeni olaylara karışan Kemal Meral’in, Ankara Karum İş Merkezi’nde bir esnafı dövmesi, ayrıca gazetecilere saldırmasıyla ilgili görüntüler ekranlarda yayınlanınca ortalık karışmış ve uzun süre yargılanmıştı. Lise mezunu olduğu bilinen Kemal Meral’in, bankanın Krediler Komisyonu’nda görev alması ise tam anlamıyla ürkütücüdür. Ulaş Moğultay’ın, hükümete yakınlığıyla tanınan şeriat yanlılarına destek veren Ülker Grubu’nda ekonomist olarak çalışıyor olması, atamaların hükümete yakın isimlerden yapıldığı iddialarına da yol açmıştır.
Bu tip yanlış tercihlerle ve siyasi iktidarın temel politikalarını eleştirmeyerek seçmenlerinin güvenini kaybeden ana muhalefet partisi, doğrudan başbakanı hedef alan ve başarılı olmadığı daha önce kanıtlanmış bir siyasi tutum içinde seçim çalışmaları yapmıştır. Bu yüzden yurttaşlar, ana muhalefet partisini bir seçenek olarak görmemektedirler. Ana muhalefet partisi, Atatürk’ün ilkelerine ve devrimlerine sahip çıktığı zaman, toplumda seçenek olacağını bilmelidir.
Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.