SEÇİMİN ARDINDAN

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Nihayet 22 Eylül geldi ve geçti ve Almanya’da yeni bir parlamento seçilmiş oldu.

FDP’nin Bundestag dışında kalması bekleniyordu, ancak AfD partisinin aldığı oldukça yüksek oy oranı, SPD, Yeşiller ve Sol Parti’nin oy kayıpları ile CDU/CSU’nun beklenenden çok oy alması, bunlar sürpriz sayılabilir.

Tüm gözlemciler ve basın, Angela Merkel’in “zaferinden” söz ederken bunun aslında bir Pirus zaferi olduğunu sanki gözlerden uzaklaştırmaya çalıştı.
Yani, eskilerin deyimiyle “mağluptur bu yolda galip” durumu var.

1977 Haziran ayında Bülent Ecevit liderliğindeki CHP % 41’in üerinde bir oy oranı ile 450 milletvekilinin 213’ünü alarak birinci parti olmuştu.

Fakat salt çoğunluk olan 226’ya varmak için 13 milletvekili daha çıkarması gerekiyordu.

Güvenoyu alamayan bir azınlık hükümeti kuruldu ve sonunda II. Milliyetçi Cephe Hükümeti iktidara geldi. Karşılığında

CHP ancak 1978 yılının başında bazı muhalefet milletvekillerini transfer edip karşılığında hepsine birer bakanlık koltuğu vererek hükümeti oluşturabildi.

Bu milletvekili transferleri bugün de demokrasi tarihimizin kötü bir anısı olarak hatırlanmakta.

Almanya’da benim hatırladığım kadarıyla Otto Schily, Günter Verheugen ve Bilkay Öney dışında pek partisinden istifa edip başka partiye transfer olan politikacı yok, daha doğrusu böyle bir transfer kültürü yok.

Durum CDU/CSU’nun bu şaibeli yola tevessül etmeyeceğini gösteriyor.

Zaten başından beri Alman burjuvazisinin en çok istediği koalisyona, CDU/CSU-SPD koalisyonuna yönelineceği şeklinde bir atmosfer yaratıldı.

Buna karşılık sosyal politikaları hemen hemen aynı olan SPD, Yeşiller ve Sol Parti koalisyonuna pek de itibar edilmediği anlaşılıyor.

SPD’nin tabanının, CDU ve bilhassa CSU’nun koalisyon ortağı olması halinde partilerinin yeniden ve eskisinden de fazla kan kaybedeceği kanısında olduğu biliniyor.

Buna karşılık Steinbrück’ün partideki görevlerinden çekileceğine ve hükümette yer almak istemediğine ilişkin açıklamaları CDU/CSU ile bir koalisyon hükümeti kurulmasına sıcak baktığını gösteriyor.

Zaten iki partinin yetkilileri ilk görüşmelere de başlamışlar.

Bu arada Angela Merkel’in Birlik90/Yeşiller Partisi ile de bazı sondaj görüşmelerine başlanacağını ifade ettiği biliniyor.

Bu belki de SPD’ye karşı bir taktik orak düşünülebilir, çünkü CSU kesinlikle Yeşiller’le bir koalisyona gitme arzusunda olmadığını açıklamıştı.

Bu arada soldaki üç partinin birbirleriyle pek bir anlaşma niyeti taşımadıkları da iyiden iyiye anlaşılıyor.

En azından kamuoyuna yansıyan bir gelişme yok.

Önümüzdeki günlerde soğukkanlı ve biraz da usulca yapılan pazarlıklara tanık olacağız.

Bu arada, Almanya’daki Türklerin seçimde Bundestag’daki temsilcilerinin sayısını iki katından fazla arttırması onlar için en sevinilecek sonuç oldu.

Siyasete ağırlığını koyan, belki de bazı sorumlu makamlara da gelecek olan Türk kökenli politikacılar hiç kuşkusuz toplumun geneline ve içinden çıktıkları Türk toplumuna ve diğer göçmen kökenlilere önemli hizmetler yapacaklar.

Bu sonuç, önlerindeki engeller kalktıkça Türk kökenli politikacıların sayısının ve etkinliğinin ileride daha fazla artacağı anlamına geliyor.

Bu değerli siyaset insanlarımızı başarılarından dolayı kutluyorum.

Dr. O. Can Ünver

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.