SEÇİM YAKLAŞIRKEN

ABONE OL
18:14 - 01/10/2020 18:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SEÇİM YAKLAŞIRKEN

 
Tayyip sultan, anayasa ve yasa tanımadan yine seçim gezilerine devam etmektedir. 17 Mayıs 2015 tarihinde Kayseri’de yaptığı konuşmada; “Mursi şayet idam edilirse ki inanmıyorum. İnşallah idam edilmeyecek, edemeyecekler. Terör örgütü ile mücadele eden bir kardeşim şehitlik rütbesine ulaşmış olacaktır. Bende böyle bir akıbete uğramış olursam Rabbim inşallah bizlere de o makamı lütfedecek diye ümit ediyorum” dedi. Sürekli mağdur rolüne soyunmayı alışkanlık haline getiren Tayyip sultanın amacı kefen edebiyatı yaparak seçimi kazanmak isteğidir. Üstelik hırsızlardan ve vatana ihanet edenlerden şehit olmayacağını da bilmek gerekir…
 
Bu sözlerden şu yargıya varabiliriz: Tayyip sultan kendisini idam edilecek biri olarak görmektedir. Çünkü ülkemizin anayasal düzenini yıkmaya teşebbüs ettiğini bilmektedir, sivil darbe yaptığı çok açıktır ve para sıfırlamanın hesabının bir gün mutlaka sorulacağını anlamıştır. Bu yüzden zaman zaman böyle panikler, gel gitler yaşamaktadır. Ancak yargılanarak, yaptığı tüm olumsuzlukların hesabının sorulacağını da bilmelidir.
 
Bu toplum AKP’nin 13 yıldır iktidarını gördü. Bugüne kadar yaptıkları, bundan sonra yapacaklarının teminatıdır. Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla AKP’nin, laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu belirlenmiştir. Böyle bir iktidarın laik ve demokratik, sosyal bir hukuk devletini yönetmesinin örneği ise dünyada görülmemiştir. AKP iktidarı, Türkiye’yi parçalanma sürecine, bölünme noktasına getirmiştir. Komşularımızla düşmanlık tohumları saçmıştır, dış politikada tavizler vermektedir. Ekonomik kriz toplumu derinden sarsmış; çiftçinin, memurun, esnafın, emeklinin hali perişandır. AKP iktidarı sivil darbe yapmıştır ve halen devam etmektedir. Bütün bunlar AKP’nin derhal iktidardan uzaklaştırılması için yeterlidir.
 
Ülkemizin en önemli sorunu muhalefet sorunudur. 2011 seçimlerinde, CHP ve MHP toplam 188 milletvekiliyle TBMM’ye girdi. Ancak AKP ile PKK terör örgütü ortaklığının bölünme anayasasına destek olmaya kalktılar. Açılım yasalarına örtülü destek verdiler.  PKK terör örgütü için çıkarılan yasaları, anayasaya açıkça aykırı olmasına karşın, Anayasa Mahkemesi’ne bile götüremediler. Harekete geçen birkaç milletvekilini ise düşman ilan ettiler. Varoluş nedeni Türkiye’yi bölmek olan diğer muhalefet partisi HDP ise, PKK terör örgütünün uzantısıdır. Böylece AKP iktidarı her istediği yasayı geçirdi. Dolayısıyla muhalefetin varlığı sonucu hiç değiştiremedi. 
 
Yeni CHP genel başkanı Zaman Gazetesi’ne verdiği röportajda, siyasi iktidara yükleneceğine yine cumhuriyeti ve 1930’lu yılların CHP’sini hedef aldı. Atatürk’ün Genel Başkanı olduğu CHP’nin tek parti iktidarı döneminin uygulamalarıyla, AKP iktidarını karşılaştırdı. Başbakan Ahmet Davutoğlu da; “1930’lu yıllarda gençlerin önünü kestiler, tek bir ideolojiye zorladılar” dedi. Cumhuriyete ve şimdilik örtülü olarak Atatürk’e sövenlerin unuttuğu bir gerçek var: cumhuriyet yönetimi, aklını kullanan, sorgulayan ve bilimle uğraşan nesil yetiştirmeye çalışmaktaydı. Sorgulayan, düşünen ve üstelik aklını kullanan bireyin tek tip olması mümkün değildir.
 
AKP iktidarından kurtulmanın reçetesini HDP’nin barajı geçmesine bağlayan sahte muhalefet, yine AKP’ye gizli desteğini sunmaktadır. Yeni CHP yöneticileri HDP barajı aşsın çabası içindedirler. MHP de bu olaya destek vermeye başlamış ve MHP’nin milletvekili adayı Ekmeleddin İhsanoğu da, HDP’nin barajı aşmasını istemektedir. Zaten birçok gazete ve televizyonlar da, HDP’nin yayın organı gibi çalışmaktadırlar. 
 
PKK terör örgütünün siyasi gücü olan HDP’ye baraj atlatarak, AKP’yi iktidardan düşürme iddialarına inananlar ve bu hain düşünceye aldananlar, farkında olmadan ABD’nin Türkiye’yi bölme planına çanak tutmaktadırlar. HDP’nin barajı aşınca demokrasinin gelişeceğini söyleyenler, Demokratik Sol Parti, Saadet Partisi, Vatan Partisi ya da başka bir partinin barajı geçmesi konusunda hiç konuşmamaktadırlar. Darbe anayasasına söverken, yüzde on barajını demokrasiye uygun görenlerin maskeleri de düşmüştür.
 
Kendi partilerinin şanlı geçmişini karalayarak, partilerinin ilkelerinden uzaklaşarak, partinin fikirleriyle örtüşmeyen adaylar seçerek, seçmenleri partisinden soğutan genel başkanlarla girilen her seçim kaybedilecektir ve milletçe alkışlanmayacaktır. Yıllardır muhalefet yapamayanların, iktidar olma şansları da yoktur. Her seçim gibi 7 Haziran 2015 seçimleri de önemlidir ama ne yazık ki bu koşullar altında topluma heyecan ve umut vermekten uzaktır. Ancak yine de en azından oylarımıza ve sandıklara sahip çıkabilmek gereklidir.
 
Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.