SEÇİM SONRASI MUHALEFETE DÜŞEN SORUMLULUK

ABONE OL
11:52 - 23/10/2020 11:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SEÇİM SONRASI MUHALEFETE DÜŞEN SORUMLULUK


1 Kasım seçimi, muhalefet partilerinin yenilgisiyle sonuçlandı. AKP seçmene, ülkede siyasi, ekonomik istikrar ve can güvenliği için ivedi bir hükümete gereksinim olduğu, bununsa koalisyonla sağlanamayacağını anlatabildi. 7 Haziran seçim sonrası muhalefetin hükümeti kuramayışını da kanıt olarak ortaya koydu. Oysa 13 yıldır ülkeyi tek başına yöneten AKP’nin, bu sorunların tek sorumlusu olduğu bir gerçek.

Ne var ki 7 Haziran sonrası mecliste gerekli çoğunluğu olduğu halde, meclis başkanını bile AKP’ye bırakan ve hükümeti kuramayacağını sergileyenler muhalefet partileri oldu. Hiç kuşkusuz, burada ana sorumlu, MHP Genel Başkanı Bahçeli’dir. HDP’nin dışarıdan destekleyeceği bir CHP/MHP hükümetine bile hayır diyen odur.
1 Kasım seçimlerinde benzer bir sonucun çıkacağı, muhalefet partilerinin bir araya gelerek hükümeti yine kuramayacağı endişesiyle, 4,6 milyona yakın seçmenin, oyunu istikrarı sağlayacağına inandığı tek partiye verme kararı almasına neden oldu. 7 Haziranda seçmenin muhalefet partilerine tanıdığı bu şansı engelleyen MHP’yi ise, milletvekili sayısı bakımından dördüncü parti yaparak cezalandırdı.
Ana muhalefet partisi olarak CHP, sayın Kılıçdaroğlu başkanlığında yapılan seçimlerde oyların yalnızca dörtte birini alabilmiş ve başarılı olamamıştır. Oysa AKP hükümetleri, Türkiye’yi giderek çok yönlü olarak büyük bir çıkmaza sürüklemiştir. Muhalefet partileri hükümete ne zaman alternatif olur ve artan oranda seçmenin desteğini alır? Tabii ki iç ve dış politikada, ekonomide, eğitimde, sosyal hizmetlerde, ülkenin en önemli sorunu olanterörle mücadelede, toplumsal barışın bozulmasında, laikliğin, yargı bağımsızlığının, demokrasi ve hukuk devletinin ciddi bir tehlike altına girmesinde, hükümetin başarısızlığı seçmen tarafından yaşanmaya ve görülmeye başlandığında. Muhalefet partilerinin oylarını hem de son derece belirgin biçimde artırmaları, hükümetin başarısızlıklarının artık kanıtlandığı böyle bir ortamda olasıdır.
 
YANLIŞLARDAN DERS ALMA ZAMANI

Ana muhalefet partisi olarak CHP buna rağmen, hükümete alternatif olamıyor ve oylarını büyük ölçüde artıramıyorsa bunun nedenini, öncelikle tabii ki kendinde araması gerekmektedir. Kuşkusuz seçimler AKP ile eşit koşullar altında yapılmamaktadır. Özellikle TRT başta olmak üzere TV kanallarının çok büyük bir bölümü ve devletin olanakları AKP tarafından kullanılmaktadır. Ne var ki AKP hükümetlerinin Türkiye’yi çok yönlü olarak zorlu sıkıntılara soktuklarını, seçmenlerin büyük bir kesimi yaşayarak görmekte ve endişelenmektedir.
Sorun CHP’nin, hükümete alternatif olabilecek politikaları uygulayabileceğini, seçmeni inandıracak politikaları sergileyememesi ve seçmenle doğrudan ilişkiye geçememesinden kaynaklanmaktadır. Bu durum, karizma sorunu olan bir liderin ve çevresindeki birkaç parti yetkilisinin, seçim esnasında toplantılar yapmalarıyla giderilememektedir. Başarı, tüm parti üyelerinin seferber olmaları, içtenlikle ve canla
 
başla sürekli bir çalışma gösterebilmeleriyle olasıdır. AKP’nin yıllardır yaptığı gibi, CHP ne yapmak istediğini, ev-ev, sokak-sokak, mahalle-mahalle seçmenle birebir diyalog kurulmasıyla, halka anlatabilir ve destek görebilir ancak.
CHP, sonderece zor ve ağır koşullarda Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran bir siyasi parti olarak, geçmişiyle övünebilmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve CHP’nin kuruluş felsefesi ve ilkelerine özgüvenle sahip çıkması, geleceğe yönelik politikalarını da, bu temel üzerinde geliştirmesi gerekirken, “Yeni” CHP sapmasıyla, gerçek CHP’li seçmenin bir kesimini pasifsize etti. Belki de sandığa gitmemelerine neden oldu.
 
CHP VE MHP’NİN İVEDİ OLARAK YENİ YÖNETİME GEREKSİNİMLERİ VAR

Kılıçdaroğlu başkanlığında, gerçek CHP’liler parti yönetimi ve kadrolarından uzaklaştırılırken, Atatürk’e “Kefere Kemal”, ve “Ulus Devlet miadını doldurdu” diyen ve geldiği şehir Rize’den bile aday olmaya cesaret edemeyen Bekaroğlu, Genel Başkan yardımcılığına getirildi. CHP’nin başına konan “Yeni” eki, tıpkı AKP’nin “Yeni” Türkiyeden anladıkları gibi, Türkiye’yi kuruluş ilkelerinden uzaklaştırma çağrışımını da yapmaktadır. CHP tabii ki, Türkiye’nin ve dünyanın gelişmelerine ayak uydurarak, programını, çalışma araçlarını ve ilkelerini de geliştirebilir, geliştirmelidir de. Bu konuda daha önce 5 yazı kaleme aldım (bkz. www.keskin.de, aktüel yayınlarım). Ancak CHP bunu, kuruluş felsefesinden ve ilkelerinden uzaklaşarak yapmamalıdır.

Dürüst ve çalışkan kişiliğine karşın, liderlik karizması ve performansı olmayan sayın Kılıçdaroğlu ile CHP’nin başarılı olamayacağı, yaşanan beş seçimle kanıtlanmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun, kendine saygınlığı ve CHP’nin geleceği bakımından, önümüzdeki kurultay öncesi istifa ederek, CHP’yi ileriye taşıyabilecek karizması ve donanımı olan bir lidere ve onu destekleyecek kadrolara yol açması, artık kaçınılmaz bir olgudur. Çağdaş demokrasi olan ülkelerde, daha ilk seçimde hedefine ulaşamayan liderlerin, derhal istifa ettiklerini gördük. Artık Türkiye’de de istifa etme kültürü işlerlik kazanmalıdır.

Altı ay içersinde 1,8 milyon oyunu kaybeden ve milletvekili sayısını 80’den 39’a düşüren ve mecliste böylece dördüncü parti konumuna düşmesine neden olan MHP Lideri Sayın Bahçeli’nin, seçimden hemen sonra ve derhal istifa etmesi gerekirdi. Sayın Bahçeli’nin kendi geçmişine ve partisine saygısı varsa, artık daha fazla gecikmeden bunu yapmalıdır.

Muhalefetin uğradığı bu yenilgiyi, büyük bir atılıma ve şansa dönüştürmek olasıdır. Siyaset yılgınlığı kabul etmez, aksine yanlışlardan ve noksanlardan ders alınarak sinerji yaratılmasını gerektirir. 

Artık şimdi bunun zamanıdır!

Hakkı Keskin

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.