SEÇİM SONRASI DENGELER

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Almanya çok önemli bir seçim sürecini geride bıraktı, bana göre bu seçimlerde iki önemli sonuç vardı. Birincisi (SPD)’nin büyük bir oy kaybı yaşaması, diğer önemli olansa (FDP)’nin son sekiz yıldaki yükselişi sonunda Hükümet ortağı olmasındaki başarısı. Başbakan Angela Merkel- ”Beklediğimiz sonuçtu” derken tüm açıklamalarında (SPD) ile yeniden bir oluşum içine girmemenin planlarını yapıyordu.

Özellikle; Türk toplumunu da yakından ilgilendiren (AB) süreciydi. Bu konuda Merkel bu güne kadar tüm açıklamalarında Türkiye’nin (AB) üyeliğine karşı olduğunu ve bunun sadece imtiyazlı olabileceğini söylüyordu. Bu açıklamalarda Almanya’da yaşayan ve oy kullanma hakkına sahip Türk’lerin oylarını (SPD) için kullanacağını da biliyordu, ama bunun yanında geçmiş dönemde şimdi Başbakan olan Erdoğan’ın ”AB bir hıristiyanlar kulübüdür Türkiye’nin bu birliğin içinde yeri olamaz buna karşıyız’ ‘demesinin sanırım burada Merkel tarafından analizi çok iyi yapıldı, kendi seçmenine de bu aynı biçimde sunuldu. Peki şimdi Başbakan Erdoğan neden ısrarcı AB’ye girmeye bununda özeleştirisini yapacak olan onlardır. Bana göre Merkel’in başarısındaki payda Türkiye’nin Almanya için sergilediği ve dışa yansıtılmayan politikalarındaki tutarsızlığınında etkisi vardı.
ZORAKİ EVLİLİK BİTTİ

Evet (CDU-CSU-SPD) zoraki evliliği bitti. Bu evliliğe bir son verende (FDP) oldu. Ama burada Yeşillerin ve Eski Doğu Alman Sosyalist seçmenlerinin yoğun olduğu. Demokrat Sosyalist Parti’nin (PDS), SPD’nin sol kanadından ayrılan muhalif siyasetçilerin katılımlıyla oluşturduğu. Sol Parti (Die Linke) sosyal adalet çağrısı ve sol değerleri ön plana çıkardığı açıklamalarıyla, oy oranını ciddi oranda artırıp SPD’nin oy oranını olumsuz ölçüde etkilemeside gözden kaçmamalı.

Şimdi esas yarış bundan sonra başlayacak, FPD’nin Hükümet ortağı olmanın avantajlarını çok iyi kullanacağı ortada; peki seçimi kaybeden SPD ne yapacak? Kendine yeni bir başkan arayacak, parti içinde oluşan ideolojik fikir ayrılıklarını iyi analiz edecek, değerlendirecek, eski Başbakan Schröder’in bıraktığı siyasi tavır-merkezi siyaset ve sosyal demokrat değerlerin sistemin içinde kaybolduğu etkileşimi değiştirmek adına çalışmalar yapılmasını sağlayacak. Bütün bu çalışmaların parti içindeki bölünmede yaratacağı tartışmalar partiyi toparlamaya yetecek mi bilinmez, ama SPD’yi çok zor günlerin beklediği açık. SPD’nin tarihi açılımına baktığımızda, Birinci ve İkinci Dünya savaşları sonrasında yaşadığı ideolojik bölünmeler, şimdi aynı gerçeğin içinde kalması demek, bundan sonraki süreçte bu sıkıntıları yaşamasıda siyasal tıkanmanın sonucunu getirebilir.

Bu seçim sonucunu Almanya-Türkiye ilişkilerini nasıl etkiler bunun sonucunu şimdiden kestirmek mümkün değil. Almanya’nın Türkiye için ne düşündüğü ortada, ama keşke bu gerçeği birileri çok net görebilseydi, kendi düşünsel etkileşimleri adına sergilen inadına siyaset anlayışı, hala Batı siyasetindeki kalıcı negatif düşünceden Türkiye’yi kurtaramıyor. Batı’ya kafa tutmak, bağırıp çağırmak ve kendi ülkesini Batı’ya ”Türkiye’de serbest siyaset yapılmıyor” diye şikayet eden bir zihniyetin elinde Türkiye’ye Batı daha ne kadar pozitik bakabilir acaba? İşte en büyük örneği üç milyondan fazla Türk’ün ve ülkede yaşayan 5.7 milyon göçmenin içinde bulunan 327 bin Türk göçmenin yıllardır aşılamayan sıkıntıları ortada.

Şimdi Federal Meclis’e giren Türk kökenli milletvekillerimiz var. Milletvekili olmak sadece imtiyazlı bir kimlik adına olmamalı, milletvekili olmanın adını nasıl açıklarsınız acaba? Neden milletvekili olmak istersiniz desek bunun yanıtını alabilecekmiyiz bunu bilmiyorum. Bu güne kadar Alman siyaset sahnesinde olan çok sayıda Türk siyasetci var, peki bu güne kadar ne yaptılar? Hangi kalıcı kararlara imza koydular, yada kendi ve tüm toplumlar adına nasıl bir çalışmanın içinde oldular? Sonuca baktığımızda görülür bir çalışma yok, gerek Federal gerekse yerel yönetimlerde bulunan Türk siyasetçilerimizden politikada bundan sonrada başarı beklemek hayal bana göre.

ŞİMDİ NE OLACAK?

Peki bundan sonrasında Almanya nasıl bir politika izleyecek, özellikle Merkel iki önemli konuda gelinen noktada Türkiye adına kararlılığını sürdürecek. Birincisi Kopenhag Kriterleri doğrultusunda reform sürecinin hala sağlanamamış olması, bu süreçte hala yapılması gerekli değişimlerin neden yapılmadığı, buna çok yönlü olarak bakabiliriz. İkinci önemli noktada; Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği konusunda AB’nin özellikle buna hazır olup olmaması gerçeği, yani absorpsiyon kapasitesi ve sonucunda Türkiye’ye imtiyazlı ortaklığın verilmesindeki kararlılığı. Almanya’nın üzerinde durduğu bu iki önemli konuyu Türkiye’nin çok iyi analiz etmesi gerekiyor.

Merkel ve yeni ortağı (FPD) bu konularda kararlılıklarını sürdüreceklerdir, bunun yanında özellikle Türk toplumunu çok yakından ilgilendiren önemli konularda yine katı tutumlar devam edecektir. Yabancı düşmanlığı, göç yasası, eğitim sorunu, entegrasyon, uyum ve sosyal haklar meselesi, kendi tarih ve kültürel değerlerine ayıracağı zamanın kısıtlanması,Türkçe eğitimin öneminin yok sayılması, yaşlı Türkler’in emeklilerin haklarının sınırlandırılması, kısacası burada yaşamak zorunda olmanın evrensel haklılığının verilmesi. Türk toplumunun, 50 yıldır hala çözüm bekleyen yaşamsal haklara kavuşmaları gerçeği.

Demokrafikleşen bir Almanya, yüksek kamu borçları, artan işsizlik, bu güne kadar göç alan bir ülkede, şimdi kalifiye yetişmiş beyin gücünün ülkeyi terketmesi gerçeği ve yaşanan ulusal krizin tam ortasında yeni bir hükümet olmak. Merkel başbakanlığının son döneminde Almanya için rasyonal bir değişimi yaratabilir mi bunu başarabilir mi acaba? İtalyan LE REPUBBLİCA gazetesi, seçim sonuçlarında halk sosyal demokratlara bir mesaj yolladı, değişim içinde ol. Ama diğer taraftan Merkel’in planı tuttu. Şimdi her şeye rağmen yine de işi zor, Hür Demokratlar ile birlikte çok daha liberal politikalara yönelecektir, seçimi Liberaller kazandı. Bu Almanlar’ın aydınlanması gereken bir paradokstu. Merkel bu son döneminde daha önceki dönemde gerçekleştiremediği reformcu politkaları öne çıkartarak şansını geçtiğimiz dört yıla rağmen bu kez başarabilecek mi acaba? Hollanda’nın Algemera Dagblad gazetesi, Merkel’in hareket merkezinin daralacağını, ama yeni kooalisyon döneminde yine de başarılı olabileceğini yazdı. Seçimler sonucunda ülkede yaşayan en büyük toplum olan Türkler, tercihlerini yaparken Merkeli seçmedi, bunu gören Merkel’in Türk toplum üzerindeki yapılanması nasıl gelişecek bunuda bekleyip göreceğiz.

Prof. Dr. Levent Seçer

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.