ŞAYAK KALPAKLI ADAM

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

26 AĞUSTOS 1922

”26 Ağustos sabahı, saat dördü çeyrek geçiyordu. Birden bire, dağı taşı dolduran sessizliği tek top atışının gürültüsü yırtıp param parça etti. O ilk ve tek mermiyi atan on buçukluk bir obüstü. Düşman siperlerinin önüne düşen mermi, havaya bir toprak, bir duman direği kaldırdı.
Namluları düşman siperlerine çevrilmiş iki yüz top, on buçukluk obüsün arkasından, şimdiye dek buraların işitmedikleri korkunç bir gürültüyle ateş etmeye başladılar.

Kalecik Sivrisi’nden Çiğiltepe’ye her yanda havaya toprak ve duman direkleri yükseliyorlardı.
Bu ateş, düşmanın bir yılda geçilemeyeceğini ileri sürdüğü savunma hattını tuz buz edip havaya uçuruyordu.
Tonlarca top mermisi, burnu havadaki, düşman yığınağının üstüne, sanki su gibi akıyordu.
1. Ordu komutanı Nurettin Paşa, 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa, 1. Kolordu Komutanı Albay İzzettin Bey, 2. Kolordu Komutanı Albay Şükrü Naili Bey, 4. Kolordu Komutanı Albay Kemalettin Sami Bey, 6. Kolordu Komutanı Albay Kâzım Bey, Kocaeli Grup Komutanı Albay Halit Bey, Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa yok etme ateşi süresince gerilmiş bir zemberek gibi bekleyen güçlerini saldırıya geçirecekleri anı yıpratan bir heyecanla bekliyorlardı.
Başkomutanın yanındaki Sovyetler Birliği Elçisi Merdivani sordu:
” Türk orduları bu tel örgüleri nasıl aşacaklar?”
Askerler sırtlarındaki çantaları çıkarıp tel örgülerin üstüne atarak köprüler, basamaklar yaptılar. Mustafa Kemal yanıtladı.
”İşte böyle geçecekler!”
(Hasan İzzettin Dinamo, Kutsal İsyan, 8. Cilt)
”Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
Şayak kalpaklı adam
Nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
Güzel, rahat günlere inanıyordu
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında
Birdenbire beş adım sağında onu gördü
Paşalar onun arkasındaydılar
O, saati sordu
Paşalar ”Üç” dediler
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı
Yürüdü uçurumun başına kadar
Eğildi, durdu
Bıraksalar
İnce uzun bacakları üzerinde yaylanarak
Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na talayacaktı
(Nazım Hikmet, Kurtuluş Savaşı Destanı)
Sarışın Kurt; Kocatepe’den, düşmanı önüne katmış Akdeniz’e doğru kovalayan askerini görünce, serseri bir kurşunun büyük bir felakete neden olabileceğinin hesabını bile yapmadan ufukların ötesinde bir yerlerde saklanan düşman başkomutanına seslendi:
”Hacı Anesti! Mağrur Kumandan! Neredesin? Gel de ordularını kurtar!”
26 Ağustos 1922 yurdumuzun kurtuluşuna vurulan son, kuruluşuna vurulan ilk damgadır.
Bugün, o günü anımsamayanlara ve unutturmak isteyenlere inat, 30 Ağustos Zafer Bayramı’mız kutlu olsun!
Şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edenler karşılarında, bütün durum ve koşullarda bizi bulacaklardır.
Biz kim miyiz?
Gereksinimleri olan gücün soylu geçmişlerinde olduğunun bilincinde olanlarız.

Hasan Arslan
Türkçe Öğretmeni

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.