SAVAŞIN GALİBİ: ÖLÜM, PEKİ ÖLÜMÜN GALİBİ KİM?

ABONE OL
17:46 - 30/03/2021 17:46
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SAVAŞIN GALİBİ: ÖLÜM, PEKİ ÖLÜMÜN GALİBİ KİM?

Kim ne derse desin, savaşların bir tek galibi vardır. O da ölüm meleğidir.

Terezin Nazi kampını gezerken havada uçuşan, ranzalarda pinekleyen, gaz odalarında can veren, arka avludaki duvarın dibinde mitralyöz önünde kurşuna dizilerek yok edildiği sanılan, kalenin surlarından atılan, doktorların tıp deneylerinde canlı, canlı derisi yüzülen, organları çıkarılan, yarı canlı yakma fırınlarına atılarak biriken yağlarından sabun yapılan bedenlerin ruhlarına hayalen sormuştum:

– “Bu savaşın galibi kim?” diye. Binlerce mezar taşını gösterip “Ölüm” demişlerdi.

***

Hiçbir savaş yoktur ki, ölüm olmasın.

Hiçbir silah yoktur ki, öldürmek için yapılmasın.

Yetiştirilen her asker, karşısında düşman olarak gösterilen hedefi yok etmek için eğitilir.

İnsanoğlu ölmek ve öldürmek için öyle büyük organizasyonlar kuruyor, öyle silahlar ve makineler yapıyor ki insanın aklı duruyor. Henüz çocukluktan nasibini almamış beyinler bile cep telefonlarında, oyun portallarında baskın, kovalamaca ve öldürme üzerine gurup halinde oyunlar oynuyorlar.

Geçenlerde bir tanıdığın oğlu bana askerliğimi nerede yaptığımı ve kaç düşman öldürdüğümü sorunca çok şaşırdım. Halen kullanılan tüm silahları, özelliklerini ve nasıl kullanıldığını anlatmaya başlayınca onu susturmak zorunda kaldım. Adını duymadığım ve özelliklerini bilmediğim o kadar çok silah saymıştı ki, bunların hangilerinin hangi ordunun envanterinde yer aldığını bile biliyordu. Bu bilgilere nereden ulaştığını sorunda cep telefonunda bir savaş sitesi açıp gösterdi.

Pes ettim.

***

Bende ona hastane önündeki kuyruklardan, ilaç bulamayan insanlardan, insan ömrünü uzatmak ve daha sağlıklı yaşamak için araştırmalara yeterince para ayrılmadığından, insanların birbirini öldürmeye değil, sevmeye ihtiyaçları olduğunu, savaş teknolojisi için ayrılan paralar ile insanlığın barış içinde yaşaması için yapılabilecek yatırımlardan bahsettim.

İnandı mı?

Tabii ki, hayır.

Sadece aile terbiyesi nedeni ile karşılık vermedi. Sustu. Ben kendimi ruhen iyice ihtiyar ve köşeye atılmış hissettim.

Sevgili Atatürk bile çok mecbur olmadıkça savaşın cinayet olduğunu sık, sık vurgulamış; Yurtta sulh, cihanda sulh sözünü unutmamamızı istemişti. Ancak savaşlar unutulmuyor ve durmuyor.

Suriye’de yapılan harekât bir ordunun savaşa hazır olmasının önemini bir kez daha ortaya koydu. Milli birliği ve vatanı tehdit eden unsurlara karşı elimizdeki imkanlar ne olursa olsun daima hazır olmak zorunda olduğumuzu hatırlatmıştır. Koskoca Amerikan ordusu bile gerilemek zorunda kalıyorsa bu bizim askerimizin kararlılığından ve fedakarlığından kaynaklanmaktadır. Kurtuluş savaşı vermiş ve kanını canını esirgememiş kahramanlarla dolu bir ülkenin dünyanın en mükemmel ordusu ve onun verdiği silahlara karşı çıkması gelecek için güven vericidir.

Boşuna dememişler. “Konu vatan ise, gerisi teferruattır…” diye.

Ölüm meleği; dünyanın her yerinde, işin içine Tanrı’yı da sokarak insanları kandırmaya ve savaşları körüklemeye devam edecektir.

Yeter ki kararlı bir tutum sergileyen ordumuz ile bizden uzak olsun…

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.