SAVAŞA HAYIR!

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Öğretmen Burhan yurt dışından iki haftalığına izine gelmiş, ilk akşam bir otelde kaldıktan sonra sabahın erken saatinde Ankara’yı dolaşmaya çıkmıştı. Öğleden sonra Etlik garajından bir otobüse binecek ve üç saatlik bir yolculuktan sonra dört yanı dağlarla çevrili kasabasına varacak ve yıllardır görmediği anne babasına kavuşacaktı. Ama önce Kızılay’daki Alemdağ Pastanesi’nde kahvaltısını yapmak ve sıcak bir salep içmek istiyordu. Salep içmeyeli neredeyse sekiz yıl oluyordu. Tarçın kokulu sıcak salebi öylesine özlemişti ki…

Kaldırımlar okula, işe yetişmek için koşuşturan öğrenci, işçi ve memurlarla tıklım tıklım doluydu. Otobüs duraklarında uzun kuyruklar oluşmuştu. Taşıtlar, akşamdan yağan karda izler bırakarak yollarına devam ediyorlardı. Birden korna sesleri dikkatini çekti, sürücülerin bu kadar çok korna çalmasına bir anlam veremedi… Almanya’da hiç de böyle değildi; korna çalan arabaya nadiren rastlanır ve onu da mutlaka Türkler çalardı. Kendi kendine, ”Burası Türkiye kardeşim!..” dedi gülerek.
Kaldırımda yürüyen insanlara dikkatle bakarak ve içlerinde okul yıllarından ve derneklerden tanıdık bir yüz arayarak yürümeye devam etti. Aklına gelen dizeleri cebinden çıkardığı küçük bir kağıda yazmaya başladı: ”Nerede eski dostlarım/ Ayrılıkla yitiveren/ Yıllar ne alıp götürdü/ Çok bilinmeyenli bir denklem/ Sokakları, meydanları bildik olsa da / Bu kent bana iyice yabancı…”
Kar birden bastırınca şemsiyesini açtı, önüne ilk çıkan durakta beklemeye başladı. Çok geçmeden bir otobüs geldi, kapılarını açtı. İtişe kakışa kapıya hücum eden kalabalığın arasında buluverdi kendini. Şemsiyesini güçlükle topladı. Biletini aldı, arkalarda pencere kenarında bir yer buldu. Az sonra yanına üniversiteli bir kız oturdu ve çantasından çıkardığı sosyoloji kitabının sayfalarını karıştırmaya başladı. Belli ki kızın bugün sınavı vardı. Sorular sorup onu rahatsız etmek istemedi.

Dikiz aynasından yolculara bakan şoförün sesi gürledi:

”Beyler!.. İlerleyelim!.. İlerleyelim lütfen!..”

Kadınlı erkekli kalabalık bir iki adım kımıldadı. İçerisi tıklım tıklım dolmuştu. Kapılar kapandı. Otobüs hareket edince ayaktaki yolcular sendeledi; düşecek gibi oldu. Bir kadın aniden dönüp arkadaki adamın yüzüne öfkeyle baktı:

”Beyefendi, sıkıştırmayın lütfen!..”

Genç adam şöyle bir kımıldadı, yüzü kıpkırmızı oldu; başını öne eğip kendi kendine söylendi.

Dışarıda kar taneleri uçuşuyor, taşıtlar yavaş yavaş ilerliyorlardı. Taksiler yol kenarlarındaki çukurlarda biriken kapkara suları etrafa sıçratarak, üstlerini ıslattıkları insanların bağrışmalarına, el ve kol hareketlerine aldırmadan ilerliyorlardı.

Önünde oturan yaşlı bir adam gazetesini açıp okumaya başladı. Öğretmen Burhan, gazete başlıklarına bir göz attı: ”Körfez krizi tehlikeli boyutlara ulaştı! Amerika Irak’ı vuracak!.. Türkiye Saddam’ın füzelerine hedef! Okul duvarına ”Savaşa Hayır!” yazan liseli N.A.’nın 24 yıl hapsi istendi…”

Gidiş kötüydü ve savaşın eli kulağındaydı. Mutlaka bir şeyler yapılmalıydı… Herkes bir şey yapabilirdi… Dışarıda lapa lapa yağan kara, telaşla geçip giden insanlara, özellikle okul çocuklarına bakakaldı. İlkokul sıralarında öğrendiği bir marşı mırıldanmaya başladı: ”Ankara, Ankara, güzel Ankara…”

Otobüs Meclis’in önünden geçti. Olacak şey değildi… ”Yurtta barış, dünyada barış” diyen Mustafa Kemal’in ülkesinde ”Savaşa hayır!” diyen liseli N.A.’nın 24 yıl hapsi isteniyordu. Üstelik kızı şikayet eden, okulun müdürüydü. Bir ”Offf!” çekti… Nefesinden pencerenin camı buğulanınca elindeki şemsiyeyi kenara dayadı ve işaret parmağıyla cama ”…aşa hayır!” yazdı. Sonra gözucuyla yanındaki üniversiteli kıza, ayakta dikilen yolculara baktı; tepkilerini ölçmeye çalıştı. Gözleri resmi elbiseli birini aradı. Ya sivil bir polis, yazıyı tamamladıktan sonra yakasına yapışıp ”Yürü karakola!..” derse… O zaman işi kötüydü; en azından Noel tatili zehir olurdu.

”Eksik kaldı!..” dedi yanındaki üniversiteli kız.

Otobüsün giderek yavaşladığını ve Kızılay’a yaklaştıklarını fark edince ”…aşa hayır!”ın önüne ”Sav” yazdı. ”Savaşa Hayır!”

Yanındaki kız gülümsedi, o da güldü. Otobüs durakta durunca yerinden kalktı, çıkış kapısına yöneldi. Tam inmeye hazırlanıyordu ki, arkadan bir el omzuna yapıştı:

”Beyefendi , şemsiyeniz!..”

Derin bir nefes aldı. Şemsiyesini uzatan üniversiteli kıza, kısık bir sesle teşekkür edip kalabalığın arasına karıştı.

Bahattin Gemici

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.