SAVAŞ BALTALARIMIZI TOPRAĞA GÖMMELİYİZ

ABONE OL
18:45 - 01/10/2020 18:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Münih’te bu hafta sonu yerel seçim heyecanı yaşadık. Değişik partilerden birçok Türkiye kökenli belediye meclisine aday oldu.
Desteklediğimiz adaya göre yine Türkiye kökenli göçmenler olarak birbirimiz yedik, yine paramparça olduk. Sonuçta Yeşiller ‘in başarılı grup sözcüsü Gülseren Demirel, listede üçüncü sıradan ikinci sıraya yükselerek bir dönem daha seçildi.

Başarılı eski yabancılar meclisi başkanı Cumali Naz ise tercihli oylar sayesinde 155.885 oy alarak SPD’den dokuzuncu sıradan yedinci sıraya yükselerek meclise girmeyi başardı. Bir de Sol Parti’den Çetin Oraner listenin ikinci sırasından seçimi kazandı. Seçimi kazanan bu üç Türkiye kökenli belediye meclisi üyesi yaklaşık 290 bine yakın oy aldı. Bu oyların acaba yüzde kaçı Türkiye kökenlilerden geldi merak ediyorum.
Şimdi bu süreçte Türkiye kökenliler olarak birbirimizi parçalamak üzere kullandığımız savaş baltalarımızı artık toprağa gömmeliyiz. 30 Mart’ta yapılacak ikinci tur seçimde belediye başkanımız Dieter Reiter (SDP) mı yoksa Josef Schmid (CSU) mu olacak ortaya çıkacak, buna konsantre olmalıyız.
Seçim sürecince mümkün olduğu oranda taraf olmamaya çalıştım, ama şimdi bu durumda göçmen kökenliler olarak mutlaka taraf olmalıyız. Yüzde 58’nin göçmen kökenlinin yaşadığı, her dört kişiden birinin yabancı olduğu Münih kenti, Almanya çapında yabancılar açısından en yaşanılabilir bir kent olmuşsa bunu şimdiye kadarki SPD-Yeşiller koalisyonunun önyargısız ve başarılı göçmen politikalarına borçluyuz.
Seçim öncesi Schmid, Reiter ve Nallinger ile uzun sohbetler yapma olanağı buldum. 2008 seçimlerinde metroda bir yaşlı Alman’ı döven Türk ve Yunan gençlerinin resimleriyle seçim propagandası yapan Schmid, sohbetimizde “ben o zaman sadece metrolardaki can güvenliği konusuna dikkati çekmek istedim” diye kendini savundu. Bize sempatik görünmeye çalışan Schmid “tabii ki Münih’e cami yapılsın, karşı değilim ama ille de şehir merkezinde olacak diye bir şey yok. Metro ulaşımı olan bir semte de yapılabilir. Unutmayalım ki İslam sadece son altmış yıldır Almanya’ya ait, ama Hıristiyanlık ve Musevilik yüz yıllardır bu topraklara ait” dedi. Yumuşak ve sempatik olmaya çalışırken kullandığı bu “Egemen kültür” ifade tarzları bile beni oldukça ürküttü.
Reiter ise Bavyera lehçesiyle “Lausbub” (Türkçe olarak sevimli yaramaz oğlan diye tercüme edebiliriz) denilen bir tipte.
Oldukça doğal ve mert. Kendisine kapanma tehlikesi yaşayan Münih belediye kliniklerinin 8500 çalışanına güzel umut verici bir şeyler söylemesini, bunun en az on bin oy olacağını söylediğimde “ben tutamayacağım sözü veremem, yalan vaatte bulunamam, bu klinikler için uzmanlar neyi önerirlerse onu yapmak zorundayız” dedi. Reiter’in gösterdiği bu siyasi ahlaklılık örneği ile dürüst politikacılığı bende ayrı bir hayranlık uyandırdı.
30 Mart’ta yapılacak ikinci tur seçime mutlaka gitmenizi ve göçmen kökenli olarak Dieter Reiter’ı desteklemenizi gönülden diliyorum.
Tabii ki herkes demokratik hakkını dilediğince kullanabilir…
Benim ki sadece bir öneri…

Ahmet İNCEL

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.