SATIYORUM… SATIYORUM… SAAATTIM…

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Satıyorum… Satıyorum… Satıyorum… Saaattım… Müzayede salonu mu, yoksa Cami mi?

Kadir Gecesi’nde şok yaşadım. Evden camiye gidiyorum diye çıktım. Kapıdan içeriye girerken duyduklarımdan dolayı, önce yanlış yere geldiğimi sandım. Etrafıma baktım geldiğim yer doğru, yani camiye gelmişim.

Yaşadığım şokun arka planını isterseniz kısaca hikâye edeyim önce size:
Ramazan ayı geldi ve geçti-gitti. İbret dolu, çok güzel anılarla uğurladık Ramazan ayını. Camiler bir ay boyunca şenlendi. İftar yemekleriyle dostlar birbirleriyle buluştular, kucaklaştılar, hal-hatır sordular

Teravih namazlarında camiler istenilen doluluğa ulaşamadı ama ışıkları devamlı yandı, iftar yemekleriyle ihtiyaç sahiplerinin gönülleri alındı, karınları doyuruldu. Bazı camilerde 2 veya üç saf cemaat vardı. 90’lı yıllara kadar camilerde yer bulmada güçlük çekilirdi. İster istemez şöyle bir soru aklımıza geliyor: “90’lı yıllarda insanlarımızın çocuklarının 10- 15 yaşlarında olduğunu düşünürsek ve üçer çocuktan yola çıkarsak bugünün camilerinin yeterli olmaması gerekiyor. Oysa camiler cemaat sıkıntısı çekiyor. Cami yönetimleri ve din hizmetlileri kendilerini hesaba çekmeliler diye düşünüyorum.

Ben değişik cemaatlerin camilerinde teravih namazı kıldım bu sene. Caferiler iftardan önce akşamla yatsı namazını cem ederek kılıyor. Yemek daha sonra yeniyor. İftar 15 dakika kadar geciktiriliyor. Teravih namazı cemaatla kılınmıyor. Fertlere bırakılmış. İsteyen evinde teravih namazını istediği rekât sayısınca kılabiliyor. Benim orada bulunduğum gece o camide para istenmedi cemaattan.

Sünni cemaatların camilerin de iftar ve sahur vakitleri birbirini tutmuyordu. Alkışlanacak bir ayrıntı; eskiden olduğu gibi bu camilerde hilal kavgaları yapılmıyor. Orucun hilal ile tutulup, bayramın hilah ile yapılmasının kavgası bitmiş. Takvim esas alınarak oruca başlanıyor ve iftar yapılıyor. Hoş ve güzel bir ortam. Önceki kavgaların niçin yapıldığını sorgulamadan geçemiyor insan. Kime yaradı o kavgalar, ne halledildi o kavgalarla?

Sünnilerin camilerinde istisnasız her akşam para toplanıyor. Ayrıca zekât ve fitre zarfları dağıtılıyor veya camiye yardım adı altında paralar devşiriliyor. Pakistan için, İslami hizmetler için, dışarıdan gelen başka cemaatlar için v.s. neredeyse her gün para, para, para… İbadetten zevk almak mümkün mü? Ve hoca efendi; “dualarınızın kabulü için pamuk eller cebe” diyerek, duanın kabulünü bile verilecek olan parayla ilişkilendiriyor.

İnsanların camilere gelmeyişinin, cemaat sayısındaki azalmanın sebeplerinden biri de bu tür uygulamalar olabilir mi? Diye sormadan geçemiyor insan.

Satıyorum…Satıyorum…Satıyorum…Saaaattım

Evet, Kadir Gecesi’nde şok yaşadım. Dediğim gibi bulunduğum yer bir camiydi. Ne yazık ki, burası camiden ziyade müzayede salonunu andırıyordu. “Satıyorum, satıyorum, saaattım…”Satılan gümüş kaplı olduğu söylenen bir Kuran’dı. 300 €’dan başlanıldı artışa, 500 €’ya bir delikanlıda kaldı.

Sonra yeni bir satışa daha başlanıldı. Başında takkesi ve sırtında cübbesiyle caminin hocası yönetiyordu müzayedeyi kürsüden. Önce tanıtım yapıldı: “Bu örtüyü uzun uğraşlardan sonra Mekke’de karaborsadan aldık. Biz bu gayreti sizin için gösterdik. Üzerindeki koku tabii kokudur, evinizin devamlı olarak bu kutsal kokuyla dolmasını istemez misiniz? Bu örtü has ipekten dokunmuştur, Mısır’dan gelmiştir, maliyeti 1500 € dur. Bu kıymetli örtü Kâbe’nin örtüsünden bir parçadır… Yok, mu başka artıran, ….satıyorum, satıyorum, satıyorum, saaattım. 3.000 €’ya satıldı. Mesleği doktorluk olan birisi almış bu örtüyü. Hoca efendi öyle söyledi.

Arkasından, kumbara soruşturması başladı. “Sizlere kumbaralar dağıtmıştık, dolduranlar getirsinler ve teslim etsinler.” Hoca devam etti, “Zekât ve Fitre’lerinizi vermekte acele ediniz, bu konu ile ilgili zarflar dağıtmıştık bu güne kadar o zarfları getirmeyenler acele getirsinler!” ve devamla ” Pakistan’daki kardeşlerimizi de unutmayınız, görevli olan arkadaşlarımız hemen kalksın, çünkü vakti bir hayli uzattık…”

Ben beynimden vurulmuşa döndüm. Aman Allah’ım camide hoca kürsüye çıkmış, hem de Kadir Gecesi’nde kutsallarımızı satıyor. Açık artırmayla satıyor Kur’an’ı, hem de inmeye başladığı bu gecede. Aynı zamanda hoca, Kâbe’ye aid olduğunu söylediği örtüyü de satıyor.

Para, para, para… Aymazlığın bu kadarı da fazla.

Para için kutsallarımızı açık artırmaya çıkarmak benim onuruma dokundu. Kadir Gecesi’nin öneminden bahsetmek yerine, o gece inen Kur’an’ın hayatımızda yapması gereken değişiklikleri üzerine basa basa anlatmak yerine, müzayedeyle kutsallarımızı satmak ne kadar onur kırıcı bir uygulama…

Cami doluydu, bilhassa gençlerin camide olması beni sevindirmişti. Aynı zamanda bu doluluk Kadir Gecesi’ne mahsus bir doluluk olmalıydı. O gencecik beyinler Kur’an ayında ve Kur’an’ın inmeye başladığı ve “bin aydan daha hayırlı” olduğu Kur’an’da bildirilen bu gecede, Kur’an’ın buyruklarıyla baş başa kalsalar ve Yaratıcı’larına biraz daha yakın olmaları için gerekli bilgileri alıp ta, evlerine öyle gitseler olmaz mıydı? Oysa o gençler o gece iğfal edildi ve müzayedeyle ilgili kirli bilgilerle eve gittiler. Gecenin kutsallığı yerine filancanın zenginliği konuşuldu eve giderken…

Allah benim kitabımı para karşılığı satmayın diyor

Allah: “…Artık insanlardan korkmayın, benden korkun da ayetlerimi basit bir ücret karşılığı satmayın..!”(Maide 44) diye çeşitli vesilelerle ikazlarda bulunurken, Allah’a rağmen O’nun kitabını açık artırmayla satmak… Yazıklar olsun…

Ben hoca efendilerin bu işi severek yaptıklarına inanmıyorum veya inanmak istemiyorum. Hocaları bu hale getirenler, onları para toplama memuru olarak görenler var. Hoca’yı üstü kapalı olarak maaş konusunda, iş konusunda tehdit ediyor bunlar. Teşkilatlarda ve cemiyetlerde derin devletler var. Allah’ın, “Errızku alellah, rızık Allah’a aittir” taahüdü konusunda zaafı olan bazı hocalarımız da duruşunu belli edemiyor. Sonuçta hoca tahsildar oluyor. İmam-ı Azam’ı kendisine örnek alsa belki bu duruma düşmeyecek. “Resmi makamların istediği fetvayı vermediği için kırbaç altında ölecek” gerekirse, ama onurunu çiğnetmeyecek, hocalık onurunu çiğnetmeyecek. Ben böyle yürekli hocaları arıyorum. Bulursam onların alınlarından öpeceğim…

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.