SARAYBOSNA’DA 3 GÜN (II)

ABONE OL
18:21 - 01/10/2020 18:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 SARAYBOSNA’DA 3 GÜN (II)

-ÖZGÜRLÜĞÜ YAKALAMA TÜNELİ-

Bosna-Hersek, Balkanlar’da 51.197 km2’lik yüzölçümü ve yaklaşık 4.500.000 nüfusu olan bir ülke. Ülke bir bütünü oluşturan üç etnik gruba ev sahipliği yapmakta: 

Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar. İngilizce’de ve daha birçok dilde etnik kimlik göz önünde tutulmadan tüm Bosna-Hersek halkına Bosnalı deniyor. Ancak Türkçe’de tarihten gelen yakınlıktan dolayı Bosnalı denildiğinde Boşnaklar yani Bosnalı Müslümanlar akla geliyor. Ayrıca ülkede Bosnalı veya Hersekli olmak da ayrı etnik kimliği vurgulamak için kullanılıyor. Ülke yönetim açısından iki etnisiteye yani devletçiğe bölünmüş durumda.

 


Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti.

İşte ben ve eşim bu ülkeyi ziyaret ettik, Boşnakların yaralarını sarmak için oradaydık. Çok acı çekmişler Osmanlı oradan ayrıldıktan sonra.  En acı günlerini 8.000 Boşnak’ı Srebrenitsa’da askerlerin Sırplara teslim ettiği gün yaşamışlar. 

Vedud savaşta yüzbaşıymış. Sordum ona; savaşı biraz anlatır mısın? Cevabı çok kısa oldu: „ Hacca giden insana duygularını sorarsanız anlatamaz, çünkü o duygu anlatılmaz, yaşanır. Savaşta aynen öyledir.“ Gözleri doldu. Belli ki, o günleri hatırladı.

 

Başladık  Bosna’yı gezmeye, mihmandarımız Vedud. Önce Aliya’nın adını taşıyan müzeye gittik. Aliya’nın çantası, yüzüğü, gözlüğü ve birkaç özel eşyası var. Savaşta kendilerinin borudan yaptıkları silahlar var. Savaş resimleri, bazı devlet başkanlarının resimleri var. Çok mütevazı bir müze. Ya müze kültürü henüz gelişmemiş, ya da sadeliği seçmiş olmalılar.
 
Müze müdürü sınırlı denecek kadar az kelimeyle konuştuğu Türkçe’yle, dağları işaret ederek Fatih’in askerlerinin nasıl şehri teslim aldıklarını, Bosna-Hersek sanki bugün fethedilmiş gibi anlattı bize. Devamla „Aliya vefat etmeden önce, bizi önce Allah’a sonra da başbakanınıza emanet etti“ dedi. 

Şehitliğe gittik: Bilge Kral vasiyet etmiş, ‘Beni askerlerimin arasına gömün.’ diye. Öyle de yapmışlar. Askerlerin arasında mütevazı bir mezar, bir tek asker tarafından önünde nöbet tutuluyor. Fatih’in şehitleri ile Aliya’nın şehitlerini sadece aradan geçen yol ayırıyor.



 
Ayrıldık şehitlikten, yol üzerinde Nakşi tekkesine uğradık, şeyh efendiden dua aldık. Bosna’da, bu tekkelerin bir hayli fazla olduğundan bahsedildi. Bosna’yı ayakta tutan bu tekkelermiş. 

Yolumuza devam ettik: Önce Sırplar tarafından yakılan kütüphaneye uğradık, yenisi yapılmış, ancak mevcut kitapların hepsi yanmış. Berlin’de Hitler’in yaktırdığı kitaplar aklıma geldi, kirli İsabel’in Endülüs’teki 800 yıllık İslâm Medeniyetini nasıl yok ettiği aklıma geldi. Bugünlerde de Amerikalılar ve Avrupalılar Irak’ta ve Suriye’de aynı şeyleri yapıyorlar, yaptırıyorlar. Önce kütüphaneler, camiler ve türbeler bombalanıyor. Gayeleri İslâm medeniyetini yok etmek. Moğol istilalarında da aynı vahşet uygulanmıştı.

 


Sırada “Tünel” var dedi, Vedud ve anlattı: „ Saraybosna’yı Sırplar her taraftan kuşatmıştı. Ortada dar bir bölge vardı, havaalanının bulunduğu yer. Birleşmiş Milletler’in (BM)denetimindeydi havaalanı. Saraybosna’yı ikiye ayırıyordu. BM askerleri Boşnakları sağa da geçirmiyordu sola da. Önde ve arkada da Sırplar vardı. Boşnakların çoğu açlıktan ve susuzluktan ölmüştü. BM’in askerlerinin gözü önünde ölmüşlerdi. Aliya emir verdi, havaalanının altından bir tünel kazıllacaktı ve böylece Boşnaklar birleştirilecekti. 
Gizlice 1993 yılının Temmuz ayında başlatılan çalışma 4 ay, 4 gün sürdü. Tünel, bir metre genişliğinde, 1,6 metre yüksekliğinde ve 800 metre uzunluğundaydı.

 


Tünelin hayata geçirilmesiyle birlikte savaşın ve Saraybosna’nın kaderi değişti. Silah, gıda, ilaç ve gereken her türlü sevkiyat bu tünelden yapıldı.”

Saraybosna Uluslararası Havaalanı’na 800 metre uzaklıktaki tünelin kazılmaya başlandığı Dobrinya Mahallesi’ndeki iki katlı ev, ayakta ve  savaş müzesine dönüştürülmüş. Evin dış cephesinde mermi izleri, iç duvarlarında ise savaşa ait unutulmaz resimler, asker giysileri ve ekipmanı teşhir ediliyor.

 


Bu kadar duygusallık yetti de arttı bile. Tünelden ayrıldık, biraz nefes almak için Bosna Milli Parkı’na gittik. Yeşili ve suyu bol olan bir park. Karnımız da acıktı. Vedud bizi Cevapčići yemeye davet etti. Balkan ülkelerinde yapılan bir tür kebap. Bosna-Hersek’de ulusal yemek sayılmaktaymış.

 


Hedefimizde Travnik var. Dağ yollarından aşarak ulaşacağımız tarihin örseleyemediği bir kentmiş Travnik.

 






Devam edecek

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.