SAPTIRMA

ABONE OL
18:14 - 01/10/2020 18:14
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

SAPTIRMA


Yeşiller Partisi eş başkanı Cem Özdemir partisinin görüşü olarak ”Türkiye’de HDP’yi destekleme kararı” aldıklarını açıkladı.
Şaşırmadık. Yeşiller aslında 68 kuşağının sol eylemcileri olarak parlayıp, sonra soldan çark edenlerin bir araya gelerek kurdukları bir partidir.
Yeşillerin siyaset meydanına çıkmalarının en önemli amacı, Almanya’da sol’u iktidar alternatifi olmaktan uzaklaştırmaktı. Bunu büyük ölçüde başardılar.
Bir dönem PKK ile aşk yaşadılar. Sonra o kozu sol partiye kaptırdılar.
Gazetecilerin, yazarların, aydınların sendikacıların sahte delillerle, ihbarlarla yıllarca toplama kamplarında hapsedilmelerini Cem Özdemir, yeşiller adına ”İleri Demokrasi” diye alkışladı.
Bu insanların masum olduğu yargı kararlarıyla ortaya çıkınca Cem Özdemir ve partisi özür dileme inceliğini bile gösteremediler.
Gezi olaylarında katledilen gençlerin katledilmesini bir iki açıklamayla geçiştirdiler.
Şimdi PKK’nın siyasal kanadını destekleyerek şiddetin yanında yer aldılar.
Düşünce aklın ürünüdür.
Aklın geçerli olduğu toplumlarda dogma yerine bilim yol göstericidir.
Bilimin geçerli olduğu toplumlarda bireylerin gıdası demokrasidir.
Demokrasi özgürlüktür, barıştır, dayanışmadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde bu ilkeler vardır.
Bugünkü Türkiye de ise bu ilkeler birer birer kaldırılarak; ”Mondros yetmez, Sevr’e evet” noktasına getirilmek istenmektedir.
AKP iktidarı, gelecekteki ortakları PKK’nın siyasi kanadı HDP ile bu doğrultuda 1923 Cumhuriyet Türkiye’sini totaliter bir din devletine dönüştürme konusunda yarı açık bir uzlaşma sürecini başlattılar.
Geleceğin Türkiye’si; Oslo’da, doğuda, güneydoğuda İmralı’da, Kandil’de Kaçak Sarayda çakma kabine’de onaylanarak yürürlüğe konulmuştur.
Bu kutsal ittifakın özü, iki şahsın önlerinin açılması ve bu iki şahsın ortak paydada birleşerek 1923’ten beri ayrı cephelerde ama aynı amaçlarda verdikleri savaşı artık ortak cephede gerçekleştirme kararını almışlardır.
Halk arasında ”İT DALAŞI” denilen bir hedef saptırma oyunu sahneye koydular.
Türkiye’de dünyada-bırakın yıllar öncesinde, aylar öncesinde,bir hafta önce söylediğinin bir hafta sonra tam tersini söyleyebilen Erdoğan’ın PKK ile, siyaset ortaklığını seçimlerden sonra HDP koalisyonu sözleşmesini sağır sultanın bile duyduğu, bildiği halde gerçeklerin aksine bağırıp çağırması bir çadır tiyatrosu senaryosudur.
AKP, HDP, Hükümet ve yandaşlar bu gerçeği saptırmak için birbirlerine bağırıp çağırmaları, hakaret etmeleri aslında halkı aptal yerine koymaktan başka bir şey değildir.
Biri dini, Kuran’ı yoksulluğu baskıyı, korkuyu inançları birbirine düşman etmeyi bile araç olarak kullanırken, diğeri etnik ırkçılığı, ülkenin bölünmesini, emperyalizmin desteğini de alarak ihaneti araç olarak kullanmaktadır.
Türkiye’de yine o tedavisi tıbben olanaklı olmayan dönekler, liboşlar ve yetmez ama evetçiler HDP’yi destekler gibi görünerek aslında tekrar AKP’yi destekleme kararı alıyorlar.
Bu kutsal ittifakı bildikleri halde AKP’ye karşı HDP’yi desteklemeleri inandırıcı değildir.
HDP’ ye verilen her oy aslında AKP’ye verilmiş demektir.
HDP’nin barajı aşması ile AKP’nin azınlık hükümetine destek vererek AKP’nin düşen oylarının tamamlayıcısı olacaktır.
HDP’nin baraj altında kalması durumunda eğer AKP birinci parti olursa seçim sistemi gereği HDP’nin oylarının büyük çoğunluğu AKP hanesine yazılacaktır.
İşte bu gerçekler doğrultusunda HDP’ ye verilecek oylar demokrasiye değil bu iki parti arasında oluşturulan kutsal ittifaka verilecek demektir..
Hele, solculuk adına, demokrasi adına HDP’ ye oy isteyenler ne demokrasi bağlamında, ne halkların özgürlüğü bağlamında içtenlikli değillerdir.
BDP’ ye verilecek her oy bu kutsal ittifaka bilerek verilen desteğin ta kendisidir.
Bu ortak kutsal ortaklığın hedefi; Erdoğan padişah başkan, Öcalan özgür, Özerk Kürdistan’ın önderi olarak Laik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin cenaze namazını kılmaktır.
HDP ne demokrat ne de bir sol parti kimliğinde asla olmadı.
Etnik ırkçılığın demokrasi ve sol ile bağlantısı olamaz.
Din Devletinin, demokrasiyle çoğulculukla, özgürlükle asla bağdaşmaz.
Tarihte din devleti olarak Mısır’da Firavun dönemi ilk örnektir.
Firavun, baş ilahın yeryüzü temsilcisi olarak yeryüzü tanrısı bir hükümdardı.
Bu nedenle Firavun’a itaat hem siyasi bir yükümlülük hem de dini bir zorunluluk demekti.
Bugün Erdoğan’a verilmek istenilen hem dini hem siyasal güç, Firavunun dini ve siyasi gücünün çağımıza asla uymayacak bir kopyasıdır.
Bu nedenle Türkiye’ye giydirilmek istenen elbisenin demokrasiyle, halk iradesiyle uzaktan yakından ilişkisi söz konusu olamaz.
Böylesi rejim, Türkiye’yi bir FİRAVUN devleti şekline götürmenin stratejik derinliğidir.
İyi niyetli gibi görünen enteller bu gerçeklerle yüzleşmek zorundadır.

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.