SAKINCALI PİYADE

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Uğur Mumcu’nun hunharca katledilişinin üzerinden geçen onsekiz yılda Türkiye, onun işaret ettiği sınırlara gelip dayandı.

Dün; düşünürler, özgür düşünceden yana olanlar, bağımsız çağdaş bir Türkiye özleminde olanlar ‘’Sakıncalı” sayılırken, bugün daha ileri boyutlara taşınıp; ‘’Tehlikeli” kabul edilmekteler.

Bu günlere nasıl geldik diye dövünmek yerine, bu karanlık günlerden nasıl çıkarız üzerine düşünmek zorundayız.

Uğur Mumcu kimdir?
Uğur Mumcu solcudur, antiemperyalisttir, Kemalist’tir. Solculuğunun ana hatlarını şöyle özetler:

‘’Benim sol anlayışım, ulusal, insancıl ve çağdaş. Ekonomide planlı, devletçi, siyasette çoğulcu batı demokrasisi, ideolojide Kurtuluş Savaşının antiemperyalist Kuvayımilliye ruhu, hukuk devleti ve çağdaş öğretiler… Sol bunun sentezidir.”

Uğur Mumcu katledildiğinde Türkiye’yi ayağa kalkmasının nedeni sadece bir gazetecinin ya da bir insanın hunharca katledilmesine insancıl bir tepkinin verilmesi değildi.

Ortak değerleri paylaşan, dürüstlüğü ilke edinen, yolsuzlukların, haksızlıkların üzerine giden onurlu bir gazeteci olduğu için halk ona olan saldırıyı kendisine yapılmış saydığı için ayağa kalkarak kendi aydınına sahip çıktı.

Bu ortak değerlerin özeti ise:
Tam bağımsız, mutlu ve çağdaş Türkiye!
Ama bağımlı olmaktan çıkarları olanlar, iktidarlarını kapitalizmin emireri olarak elde edenler, ırkçılar bu ortak değerleri savunanlara düşmandırlar.
Onların varlığından, onların kalemlerinden yarasaların ışıktan korktukları gibi korkarlar.
Çünkü Uğur Mumcu gibi aydınlar halkı aydınlatırlar.
Aydınlıkta kirlilik, hırsızlık yapılamaz.
Her kötülük karanlıkta yapılır.
O nedenle karanlıkta iş bitiren, dinli-dinsiz vurguncular aynı çanaktan yemlenirler.
Yoksa dönek, ateist Marksistlerle, kaşarlanmış şeriatçılar neden güç birliği, neden işbirliği yapsınlar?
Biri solculuğun karın doyurmadığının bilincine erişip, liberal çizgiye topaç gibi döne döne ulaşırken, diğeri kulaktan duyma hurafeleri din diye pazarlayarak kazanıyorlar. Biri etik değerleri diğeri de vicdani değerleri cüzdani değerlerlerle takas ederek kanka oluyorlar.

O nedenle Mekke’de ki Kâbe yerine Atlantik ötesindeki yeni Kâbelerinde secdeye varıyorlar.
İşte o topaçlar Marksistçilik oynadıkları dönemlerde Solda Güç Birliği diyenlere her sol ile birleşmeyi ”Bizim aramızdaki çelişki burjuva-proletarya çelişkisinden derindir.” diye reddederken, bugün şeriatçılarla canciğer kuzu sarmasının altında yeşil Dolarların kudreti yatar.
Uğur Mumcu yazılarından birinde şöyle sesleniyordu:
‘’Halkın alın terini savunanlar hiçbir korkunun altında ezilmezler. Yabancı sermayeye, uluslararası kapitalizme karşı dövüşenler hiçbir ayıbın yüz kızartısını taşımazlar. Bunlar, ulusalcı, halkçı savaşın neferleridir.
Yabancı sermayeden, hortumculardan, işbirlikçilerden binlerce lira kazananlar, onlara uşaklık edenler utanmalıdır.
Bunlar kesinlikle batacaklardır. Batarken de her türlü namussuzluğa başvuracaklardır.”
Onların batacakları kesindir. Bugün işleri bitenleri nasıl kirli mendil gibi atmaya başladılar bile.
Ama kesin olarak bir gerçek var ki; onlar asla utanmazlar!

Dün Hrant Dink’i Diaspora düşmanı ilan edenlerin bugün timsah gözyaşları dökmeleri bu utanmazlığın örneğini vermekteler.
AKP’nin Adaleti iğdiş etme Referandumunda yetmez ama evet korosunda saf tutanlar hangi ahlak anlayışıyla bu gün hukuk arayışı utanmazlığı ile sokağa dökülüyorlar.
Bugün o çocuk katillerin arkasındaki güçlerin Türkiye’deki yurtseverleri, aydınları Silivri Toplama Kampına hapsedenler olduğunu bilmeyen mi var?
Adalet Bakanı çıkacak, Sivas, Maraş katliamlarının suçlusu olarak ne idüğü bilinmeyen Ergenokon’a bağlayacak.
Sivas’ta sekiz saat ‘’şeriat isteriz” diye uluyarak dünyanın gözü önünde yakanları mahkemelerde kim savundu?
Gözü dönmüş katillerin ‘’Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak!” naraları o katliamdan kurtulanların halen kulaklarında çınlamaktadır.
AKP’nin temelini oluşturanların ‘’Demokrasi dinsizliktir, ‘’Kuran kanunları gelecektir!” nutuklarını unuttuk mu sanıyorsunuz?
Ne diyor bu şeriatçılar?
‘’Kuran’da yazılı olan Allahın sözleri olduğundan kesindir ve hiçbir şekilde değiştirilemez. Öyle söylendiği gibi Türkiye’de şeriat, demokratikleştirilerek, yumuşatılarak değiştirilemez”

O zaman ‘’Şii İran’da olduğu gibi homoseksüeller başı uçurularak idam edilir ya da Sünni Arabistan’da olduğu gibi, hırsızın elini keserek ya da zina eden kadını taşlayarak öldürülmeleri gerekecek. Öldürülmeden önce iki gözü kör edilecektir.” Öyle mi?
Ya da yenidünya düzeninde Amerikan İslamı denilen Ortadoğu’da ya da Kuzey Afrika’da başlatılan aslında İslam’ın Hıristiyanlaştırılması mı geçerli olacak?
Belki liberal tayfasının Arap Baharı diye allayıp pulladıkları oyunu Türkiye için de sahneye koyabilirler.

İşte Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı gibi nice aydınlar Türkiye’nin bu oyunlara karşı halkı aydınlattıkları için, susturulamadıkları için katledildiler.
Onsekiz yıl önce katledilen Uğur Mumcu HDF’nin kurultayında: Terör bir insanlık suçudur! Terörün birine dahi taraf olmak cinayetlere ortak olmaktır. Etnik teröre de, mezhepsel teröre de, devlet terörüne de karşıyım.” dedikten üç ay sonra alçakça katledildi.
Tehditler aldığında, endişelenen yakınlarına, arkadaşlarına şunları söylüyordu:
‘’Bir kalem susar, yerini başkası alır. Bu kalemler tükenmez. Ne kelepçeler ne demir kapılar, ne iddianameler ve ne de beş yıldan yirmi yıla uzanan hapis cezaları bu kalemleri korkutmadı, bundan sonra da korkutamaz.”
‘’Kalemler vardır, sömürünün, vurgunun zırhıdır.
Kalemler vardır, özgürlüğün ve barışın silahıdır.
Kalemler vardır, gençlerin idam kementlerinden kırılır, atılırlar.
Kalemler vardır, yılmadan usanmadan, eğilmeden, bükülmeden yazar…”

Yazdığı onaltı kitabında, binlerce makalesinde vurgunları, soygunları, darbecilerin hukuksuzluklarını, Tarikat-Siyaset-Ticaret vurgunlarını, ülkeyi Liberal Çiftlik haline getirip talan edenleri, Rabıta’da Suudi Krallığının İmamlarını, o imamlarla, şeyhülislamlarla ortak çalışan sosyalistleri ortaya çıkardı.
Her yazdığını araştırarak, belgeleyerek, yerlerinde gözlemleyerek yazdı.
Bu yazdıklarından bir kez bile mahkûm olmadı. Yüzlerce tazminat davalarında bir kuruş bile ceza ödemedi.
Şimdikiler gibi uydurma, yalan belgelerle dürüst insanları iftiralarla tutuklatan, soldan sağa geçen karşılığında milletvekilliği kapan muhbir yazarlardan olmadı.
Sadece 12 Mart darbesinde yedek subaylığı elinden alınarak: Sakıncalı Piyade olarak tarihe geçti.
Devir değişti yargı yoluyla subay rütbesini geri aldı.
O dönemlerde darbe de olsa, sıkıyönetim de olsa gerçek yargıçlar, hukukçular vardı.
O dönemde İmamın savcıları, cemaat hâkimleri köşe başlarını tutamamışlardı.

Seni unutmadık sevgili Uğur Mumcu.
Bu halk Sakıncalı Piyade’sini asla unutmaz!

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.