ŞAHMARANI YUTMAK

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bu başlık Zehra Ünüvar’ın Cumhuriyet Kitapları’nda çıkan öykü kitabının adı. Yazar kitabı okumayı herkese tavsiye etmiyor, yayınevi de aynı fikirde.

Kitap yirmi iki öyküden oluşuyor. Bu kitabı okumaması gerekenler listesi aynı zamanda öykülerin içeriğini özetliyor.
“Bu öyküleri okumayın!
Büyük emek ve özenle aldığınız eşyalar hemen değer yitiriyorsa. Yaşlılar hiç hesabınızda yoksa. İyi niyeti yüzünden kandırılan köylüyü aşağılıyorsanız. Hâlâ bir kadın taşlanarak öldürülüyor da sesi size ulaşmıyorsa. Sokaklarda ruhu ve bedeniyle tükenen gençlerimiz umurunuzda değilse. Sofranıza dek gelmiş emeğin hiç değeri yoksa. Yalnız medyanın sunduğu kadınları dert ediniyorsanız. Öykünün, hepimiz adına kucakladığı binlerce sessiz insandan ses almak hoşunuza gitmeyecekse. Küreselleşme diye diye sıla değer yitirdiyse. Kart kocaların körpecik bedenlerin peşine düşmesini yadırgamıyorsanız.”
Değişen dünyayla birlikte değerler kayboluyor. Zehra Ünüvar, öyküleriyle yitip giden değerlerin farkına varmamız ve korumak adına ortaya çıkarmamız için yazmış bu kitabı. Ayaklarının altında cennetin anahtarını bulduğumuz analarımızı yalnız Anneler Günü’nde anıyoruz. Diğer günlerde, kızan ve kavga eden erkeğin küfrüne malzeme yapılan kutsal analar…
Zaman zaman göklere çıkarılan analar, kadın olduğu fark edilince bıçaklanıp, tabanca ile sokaklarda öldürülüyor. Berlin’de bazı dernekler çok güzel okuma günleri yapıyorlar. Kadın derneklerine her toplantıda bu kitaptan bir öyküyü okuyup, tartışılmasını tavsiye ediyorum. Ki töre dediğimiz, kadınların kızların hürriyetini yok eden kavramın Almanya’ya getirilme ölçüsü anlaşılsın.
Körber Vakfı Türk yazarların çok güzel kitaplarını Almancaya kazandırdı. Şahmaranı Yutmak kitabı da bunlardan birisi olmalıdır. Geçenlerde otobüs durağında karşılaştığım birinci nesilden bir hanım tanıdığım, “artık bavulumuzda kitap getiriyoruz”, dedi. İzine gidenlere tavsiye ediyorum.
Zeytin, bulgur getirilen yıllardan elli sene geçti. Tersine dönüyor, ege sucuğunu Almanya’dan Türkiye’ye gönderiyoruz. “Anavatana hoş geldin”, diyerek reklâm yapılıyor.
Diğer Batı Avrupa ülkelerinin durumunu bilmiyorum. Almanya’da iki önemli yayınevi var, Önel ve Anadolu yayınevleri.
Berlin’de Gökkuşağı Kitapevi’nde Cumhuriyet Kitapları dahil her kitabı bulabiliyoruz. Yani artık bavulda kitap getirmeye bile gerek kalmadı.
Zehra Ünüvar, Manisa Akhisar’da doğdu. İyi ki doğmuş. İlköğretimi burada yaptıktan sonra Bolu Kız İlk öğretmen Okulu’nu ve İzmir Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü bitirdi. Öğretmen okullarında, eğitim enstitüsünde ve liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı.
Yazı yaşamına edebiyat dergilerinde yazarak başladı. Öykü dalında aldığı ödüllerin sayısı onu geçmiştir. Çocuk öyküleri ve masallar da yazıyor.
Bu kitap tanıtımını yazarken şu anda önümde bir masal kitabı, Hans-Jörg Uther’in derlediği, Dünyanın en güzel masalları duruyor. Tam yüz otuz beş ülkeden örnekler var. Yazara Türkiye diye bir ülke, Türkçe diye bir dil duydunuz mu, Almanya’da Türk öğrenciler olmasaydı kaç alman öğretmen işsiz kalırdı, diye soran bir mektup yazacaktım ki elli altıncı sırada Kısırlaştırılan Kadı masalını gördüm.
Bunu genç meslektaşlarımın ve anne babaların dikkatini çekmek için yazıyorum. Elimize geçen almanca kitapları bu yönden inceleyip, yazarlara ve yayınevlerine yazmayı ihmal etmeyiniz.
ŞAHMARANI YUTMAK Zehra Ünüvar’la Akköy Kütüphanesi Edebiyat Etkinliklerinde Didim’de tam kırk dört yıl sonra karşılaştım. Bolu Kız İlköğretmen Okulunda deprem çadırlarında sınavları verip, mezuniyetten sonra Anadolu’nun dört bir yanına aydınlık götürmek üzere dağılmıştık. O zaman Batı Avrupa’ya da aydınlık getireceğimizi bilmiyordum. Gözler değişmiyor, ses tekrar hatırlama, tanımada çağrışma yaptırıyor. Konuşmacı olarak katılmıştı. Zihnim okul anılarına gitti, dinlemekte oldukça zorlanmıştım.
Kitaba adını veren öyküde, anne ile sözü geçer bir komşu Meliha’yı sevdiği Mahmut’la değil, varlıklı bir ailenin hasta oğlu ile evlenmesi için ikna etmeye çalışıyorlar:
“… Ama umarsız iki kadının bulduğu en çıkar yol bu. Şahmaran’ı yutmaktan söz ediyoruz sana. İnsanın ihanetini bilseydi bir yılan yutardı Şahmaran’ı. Yutardı da kurtarırdı. Cansap gibi pişmanlıklar yaşayıp dövüneceğine, Mahmut’a kötülüğü eden sen görün; ne var bunda! Onu umarsızlık yutacağına sen yut! Sonra çıkar, yeni bir yaşam sun! İkinizin sevdası sürsün!”
Şu anda Kuzey Afrika ülkeleri savaşlardan kaynıyor. Türkiye Suriye’den sığınmacılara çadır kent hazırlıyor. Alman televizyonu Türkiye üzerine gösterilen her haberde olduğu gibi bir cümle ile geçiştiriyor.
Zor Karar öyküsünde yurdunu terk etmek zorunda kalan bir yiğidin hikâyesi anlatılıyor. Karısı yurdunu terk etmek istemiyor, kocası ise onu şöyle ikna etmeye çalışıyor:
“… Önce komşu ülkeye Türkiye’ye geçeceğiz. Oradan Yunanistan’a, sonra, ver elini İtalya. İtalya’ya vardık mı korkma, artık kurtulduk demektir. İkimiz de çalışırız, oğlan okula gider. Kısa sürede toparlarız kendimizi. Bir kaçalım hele de şuradan.”
İtalya, Avrupa’da yalnız bırakılırsa sığınmacıları Fransa’ya gönderir. Yıllardır Kuzey Afrika ülkelerini sömüren Fransa onları ne yapar?
Dünyanın ülkelerini idare edenler kadın olsaydı, belki onlarda bu öykünün kahramanı gibi düşünürlerdi:
“Başı döndü kadının. Tüm dünyadaki insanları düşündü bir an. Farklı coğrafyaları, farklı dilleri, farklı gelenekleri ile yaşayan milyonlarca insanı. Benim çocuğum gibi açlık çeken ne kadar çocuk var kim bilir? Bir yanda rahat ve mutlu yaşayan insanlar varken, bir tarafta da acı çeken, korku yaşayan, açlık çeken insanlar vardı. Kendisi, işte o acı çeken taraftaydı ve yurdunu bırakıp da kaçmayı kurtuluş sayıyordu. Bu koskoca dünyada, mutluluk ve barış içinde yaşamayı başaramıyorlardı işte. İnsanlar neyi üleşemiyorlardı ki? Niye el ele vermiyorlardı? Anne, her ülkede anne değil miydi? Dünyanın bir ucunda ağlayan bir çocuğun varlığını bilmek, nerede olursa olsun, bir anneyi rahatsız etmiyor muydu?”
Annelere özgürlüğü Mustafa Kemal Atatürk hediye etti. Kadınlar savaşmadan, mücadele etmeden bu nimete sahip oldular.
Sevgili okurlarım, belki de bu nedenle Türk kadını kendisine verilen hediyeyi koruyamadı, yeterince koruyamıyor.
İyi okumalar!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
Kaynak ve tanıtılan kitap:
Zehra Ünüvar, Şahmaranı Yutmak
Cumhuriyet Kitapları, 2009
Alıntı sayfa 155 ve 198
www.kitap.cumhuriyeti.com.tr
Bir tek hoş olmayan Türk masalına rastladığım masal kitabı:
[masal 1906, Paris, Nicolaidés Jean’dan alınmış]
Hans-Jörg Uther, Märchen Reise, Die schönsten Märchen aus aller Welt, 494 sayfa
Knauer Verlag, 2005
ISBN 3-426-66186-1
Not:
Şahmaran masalının, daha doğrusu destanın kökü Gılgamış destanı, Mezopotamya’ya dayanıyor. Araştırma zor, zira masal nesilden nesile sözlü iletilmiş. Çok ilginç ipuçları buldum, derlemem biter bitmez bu konuda yazacağım.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.