SABRIN SONU

ABONE OL
18:58 - 01/10/2020 18:58
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sabrının sonu selâmete ulaşıp ulaşmadığını tespit edemiyoruz, zira ölenlerle konuşamıyoruz. Kirsten Heisig suç işleyen gençleri cezalandıran hakimdi. Çığlıklarını bir kitapta topladı. Hukuk ve ceza yolunda değiştirdiği kurallar oldu, ama yeterli değildi.

Uyguladığı proje Neukölln Modeli adıyla ceza tarihine geçti. Bu modelde kriminel olaydan sonra kısa sürede mahkeme sonuçlanıp, kararlı ve sert cezalar verilmeliydi. Böylece kundaklama, soygun ve tecavüz olayları tekrarlanmayacaktı. Zira böyle suçları işleyen gençler olay ile ceza kararı sürecinde başıboş kalıp, topluma korku ve zarar vermeye devam ediyorlar. Yasadışı olayın yapıldığı anda gençleri eğitme amacı ile ara nezaret yurtlar açıp, tutuklu bulundurmak gerekir. Bu önerisi maalesef hâlâ yerine getirilmedi. Emekli, yaşlı insanlar büyük kentlerde belli saatten sonra sokağa çıkmaya korkuyor. Korktuğumuz kişiler gençler, çocuğumuz veya torunumuz olabilecek yaştalar. Münih’te yaşlı bir emekliyi döven iki gençten biri Türk, biri Yunandı. Türk genci defalarca medyada gösterilirken, yunan olandan hiç bahsedilmedi. Bir politikacı seçimde kazanma şansını kötüye kullanarak Türk düşmanlığı yapmıştı. Türk toplumu korunmaya ve savunmaya geçti, nesnel bir tartışma yapılmadı. Duygusallığa yer vermeden yakından ilgilenip, araştırılmadı. Gençlerimiz neden kötü yola düşüyorlar? Kirsten Heisig’in kitabında anlattığı gerçek hikâyeler Türk ve Arap göçmenlerde oğullarımızın işlediği suçlar, suça gelene kadar biyografileri. Yani şiddet eşittir erkek çocukları.
Genç hâkim bugün ki şartlarda yolun yarısı diyebileceğimiz 48 yaşında, 2010 yılı Temmuz ayında bir ağaca kendisini asmış olarak ölü bulundu. Ormanda cesedi bulunmadan önce polis günlerce kayıp hâkimi aramıştı. Kitabı intiharından kısa bir süre sonra basılmıştı. Ceza kanunlarıyla ilgili olanların unutmadığını, önerilerini göz önünde tuttuğunu tahmin ediyorum. Ama toplum bu konuyu kapattı.
Amberg cezaevinden Hıdır Korkmaz Nürnberg konsolosluğundan ilgi bekliyor. Cezaevine gelen konsolosluk görevlilere yalnız fıkra anlatmayın, sorunlarımızla ilgilenin, diyor. Berlin Başkonsolosluğu, kadın derneği BETAK ile cezaevleri için kitap toplamıştı.
Böyle yardımlar aralıksız yapılmalı. Dernekler üstü bir komisyon hem hapishanede olanlarla yakından ilgilenmeli, hem de gençleri suç işlemeden önce koruma ve anlama amacıyla, toplantılar düzenlemelidir. Berlin-Spandau ilçesinde milletvekili Raed Saleh’in (SPD) başarıyla uyguladığı Şiddetsiz Güçlüyüz projesi bütün Almanya’da hatta Batı Avrupa’da örnek alınmalıdır. Bu projede Başkonsolosumuz Mustafa Pulat bilhassa yardım etti, sokaklarda gençlerle konuştu.
Bu nedenle cezaevlerindeki gençlerimiz ve yakınları yalnız Türk temsilciliklerinden ilgi ve yardım beklemesinler. Birlikte projeler üretilmelidir, birbirlerini tamamlamalıdırlar.
Kirsten Heisig sorunların ailede başladığından yola çıkarak çocuk, genç ve aile ile çalışan sorumlu bütün devlet dairelerini birlikte daha yoğun çalışmaya davet etmişti.
Cezaî olaylarla adını duyuran Berlin-Neukölln semtinde okul psikologu, çalışmalarını takdirle karşıladığım Kâzım Erdoğan’la çalışıyordu. Aileleri ziyaret ederek, okulda sınıf aile toplantılarına giderek bizzat ana-baba ve öğretmenlerle konuşuyorlardı. Sorunun temeline inerek çözüm arıyorlardı. En büyük desteği Berlin’in onur vatandaşı seçilen Berlin-Neukölln ilçe Belediye Başkanı Heinz Buschkowsky’den görmüştü. Bir hâkimin görevi önüne gelen dosyaya göre o genci cezalandırmak. Yazımın ana konusu olan bu hâkim bununla yetinmemiş. Dosyanın arkasındaki insanı yakından tanımak, sebeplerini anlamak için çaba gösterirken, toplumu korumak istemiş. En önemlisi gelecek nesilleri suça yönelmeden eğitmeyi amaçlamış. Tahsil olmadan meslek sahibi olmak imkânsız olduğuna göre, eğitilmemiş bir çocuğa bilgi öğretmek te imkânsız görünüyor.
Daha yuvada, anaokulunda diğer çocuklara vuran, sinirli ve huzursuz olanları eğitmeye orada başlamalıdır. Her yuvada aslında bir de psikolog gerekir. Okullarda psikolog ve sosyal danışmanlar olması devlete daha az parasal yükü getirir.
Cezaevlerinde mutsuz gardiyanlar, demir kapılar azalırsa devlet bütçesine daha az yük getirir. Teraziyi daha önce dengelemek toplumu acı ve ıstıraptan daha çok korur.
Çocuklar suç işlemeye okula gitmeyerek başlıyor. O halde çocuğunu okula göndermeyi sağlayamayan bir baba veya annenin aldığı çocuk parası kesilebilir.
Bu nedenle genç suçluların kararlı ve sert cezalanması kitabın diğer başlığı. Sanki suçlularda insan hakları aranırken, kurbanları korumaya alınmıyor gibi bir intiba yaratılmamalıdır. Alman çocuklarında genellikle ana babanın boşanması, ayrılması, işsizlik, tahsilin az veya hiç olmaması ve alkol sorunları gençleri kötü yola sevk ediyor.
Göçmen çocuklarında göç sorunları, bavul gibi Türkiye ile Almanya arasında gidip gelenler var. Dar evlerde oturma, işsizlik veya aşırı derecede çocuklara harcamada cimrilik.
Bunun yerine varını yoğunu bir ev, bir arsa almak için biriktirenlerin çocukları hırsızlıkla başlıyorlar. Herhalde Türk toplumunun zayıf tarafları bilindiği için Türk televizyonları emlâk satış reklâmlarından geçilmiyor. Trafik kurallarını gösteren bir yayın var mı? Beyine, kültüre ve bilime hitap eden bir yayın var da, ben mi görmüyorum? İşverenler, geriye bırakacağımız en büyük mirasımız çocuklarımızdır, lütfen şartsız olarak özel televizyonlara reklâm vermeyiniz!
Şimdi bir de ayak kokusu giderme kremi icat ettiler. En iyi protesto bu televizyonlara reklâm vermemek ve yayınlarını izlememektir. Eğitim ve öğretimi en iyi ulaştıran araç görseldir, bunu da kötüye kullananlara fırsat vermemelidir.
Kirsten Heisig, 1961 yılında ikinci paylaşım savaşından sonra doğmasını bir şans olarak görüyordu. Hür, demokratik, kız erkek eşit haklara sahip olan bir ülkede dünyaya gelmesi, paha biçilmez bir mutluluktu. Onu yetiştiren ailesine ve topluma borcunu öderken, çoğu zaman görevini yalnız hâkim olarak algılamıyordu. O bir vatandaştı, bir anne idi. Kayıp iken, aranırken bir an bile cezalandırdığı gençler tarafından cinayete kurban gidebileceği düşünülmedi. Çünkü cezalandırdığı gençler de ona saygı gösteriyordu. Bilhassa göçmen gençlere ceza çekerken de doğru yolu göstererek, gereken devlet dairelerinden destek almayı biliyordu.
Öylesine sosyal problemlerin içine girmişti ki, kendi özel hayatını çocuklarını ihmal etmişti herhalde.
Bir yaşlı kadına, bir genç kıza tecavüz ederken acı ve ıstırabına gülecek kadar, işkenceyi haz alacak duruma getiren gencin biyografisi insanın kanını donduruyor. Kitapta verilen bazı örnekleri sonuna kadar okuyamadım. Türk, alman, Arap demeden, kökenine bakmadan çırpınan bu genç hâkimi sağlığında tanıyıp, takdir etseydik, belki de depresyona esir olmayacaktı.
Bahattin Gemici’nin Bir Türkçe Gönüllüsü Dr. Ali Sak yazısını okumayan kalmasın. Nazlı Özdemir’in Çok Teşekkürler Sevgili Johannes yazısı da aynı şekilde önemlidir.
Sevgili okurlarım, çevremize bakalım, ayırımcılık yapmayan insanların kökeni ne olursa olsun çalışanları, kanaat öncüleri övgüde geç kalmayalım.
Kirsten Heisig’e geçte olsa Allah’tan rahmet diliyorum. Zamanında lâik olduğu ödülü veremediğimizden dolayı, toplum adına özür diliyorum. Dernekler, kuruluşlar ve devlet daireleri kadınlar veya anneler gününde onu daha yakından görmeliydiler.
Hoşça kalın!
Kaynak ve bilhassa hukukçularımıza tavsiye kitabı:
Kirsten Heisig, Das Ende der Geduld, Konsequent gegen jugendliche Gewalttäter.
Herder Verlag, 2010
ISBN: 978-3-451-30204-6
Hoşça kalın, sanatsız kalmayın!
  
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.